Gladyo kapsamındaki FETÖ, darbeyi başarsaydı; NATO-ABD Bağımsız Müslüman Türkiye'yi işgal edecekti!
27 Mayıs'tan 12 Mart'a; 12 Eylül'den 28 Şubat'a kadar bütün askeri müdahalelerde, darbeciler itina ile
bildiren açıklamalar yapmışlardı.
12 Eylül 1980'de “halkın direnme ihtimaline karşı darbenin başarısını garanti altına alabilmek için” NATO'ya bağlı kuvvetlerin tetikte bekledikleri pek bilinmez: Kenan Evren'in liderliğindeki “Beşibiryerde” yönetime el koyarken;
, Anviel Express manevrası için Türkiye'de bulunuyordu!
12 Eylül darbesinde Ankara Sıkıyönetim Komutanı görevinde bulunan Recep Ergun “O vakit, tek endişelerinin halkın darbeye mukavemet etmesi olduğunu; böyle bir durum gerçekleşmediği için de darbeyi rahatlıkla başardıklarını” 1991 yılında “Anavatan Partisi milletvekili” iken söylemiştir.
*
NATO'nun kuruluş anlaşmasında (4 Nisan 1949)
bir madde vardı:
Bu maddeye göre bir ulusun NATO ittifakına katılabilmesi için öncelikle gizliliğin esas olduğu, sivil kadrolar aracılığıyla
şart koşuluyordu!
(Arthur Rowse, Gladio: The Secret US War to Subvert Italian Democracy./ Covert Action Quarterly. No: 49, Summer 1994)
Gizli servisler ve örtülü operasyonlar uzmanı Guiseppe de Lutiis, İtalya'nın NATO üyesi olurken (1949) anlaşmayı imzalamakla kalmadığını; “Seçmenler farklı eğilim gösterseler dahi, ne pahasına olursa olsun İtalya'nın Batı Bloku ile aynı çizgide hareket etmesini garanti etmekle yükümlü bir
ortaya çıkarmıştır!
(Daniele Ganser, NATO's Secret Armies: Operation Gladio and Terrorism in Western Europe)
*
NATO üyesi devletlerdeki “gayrı resmi örgüt” İtalya'da Gladio idi. NATO'ya bağlı devletlerin tamamında Derin ABD'ye eklemli ve bağımlı “Üst Yapı”lar kurulmuştu…
İtalya'daki
ve
'la “tandem oynatılan” bir gizli örgüttür.
“Soğuk Savaş” döneminde Türkiye'deki ve Avrupa'daki tüm
dernekleri,
'in örtülü operasyonları çerçevesinde fevkalade “kirli ve kanlı bir misyon” üstlenmiştir!
“Komünizmle Mücadele” konseptinin önde gelen destekçileri arasında
da yer alıyordu.
*
Fetullah Gülen, yirmi beş yaşında iken (1963) Türkiye'deki ikinci Komünizmle Mücadele Derneği'ni Erzurum'da kurmuştu…
CIA operasyonu kapsamındaki derneğin ilk şubesi İzmir'de açılmıştı. Gülen “Askerden hava değişimi için Erzurum'a geldiği dönemde, Ali isminde birisini İzmir'e gönderip memleketinde bir Komünizmle Mücadele Derneği kurabilmek için tüzük getirttiğini, camideki vaazında bu durumu anons ettiğini…” vaktiyle Latif Erdoğan tarafından kaleme alınan “Küçük Dünyam” adlı kitapta anlatmıştı! Böyle bir derneği Erzurum'da açmaktan dolayı “ne denli isabetli bir iş yapmış olduğuna” dikkat çektiği satırları aynı kitapta okumak mümkündür!
Gülen'in Erzurum'daki gençlik yıllarına ait kimi hatıralara da “Küçük Dünyam”da ayrıntılı olarak yer verilmiştir…
Gülen “1950'li yılların ortalarında Erzurum'da katıldığı akşam sohbetlerinden bahsederken “aklında kalan isimleri” sıralayıp Esad Keşşafoğlu
adlı bir “üsteğmenden” de söz ediyor!
Kurulduğu dönemden itibaren Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görev yapmış olan Esad Keşşafoğlu “kontrgerilla eğitimi almış” ilk subaylar arasındaydı! Yani? Gülen'in ilk “antrenörü” idi! 1964'ten itibaren ise “Locaefendi Projesi” için Graham Fuller devrededir!
*
1938 doğumlu Fetullah Gülen ile 1943 doğumlu Mehmet Nuri Yılmaz'ın yolları “iki hemşeri olarak” ilk kez Erzurum'daki Kurşunlu Medresesi'nde kesişmiştir. Alvarlı Efe'nin torunlarından Nakip Efendi; iki yıl önce Elif Çakır'a “Arkadaşı Fetullah Gülen'in Mehmet Nuri Yılmaz ile Kurşunlu Medresesi'nden beri tanıştığını” söylemişti!
Gazeteciler Yazarlar Vakfı'nın ilk toplantılarında Mehmet Nuri Yılmaz Gülen'in yanı başında oturan isimlerden birisiydi.
“Mason” Kenan Evren'in 12 Eylül darbesine Ekim 1980 tarihli
dergisindeki yazısında övgüler sıralayan (kendi ifadesiyle “Yahşi” çeken) “Mason” Gülen; 9 Şubat 1998'de Vatikan'ı ziyaret edip Papa 2. Jean Paul'e “Dinlerarası Diyalog” Projesi kapsamında bağlılıklarını bildirmişti.
“Mason” Süleyman Demirel'in son başbakanlığı döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı'na getirilmiş olan Mehmet Nuri Yılmaz da 16 Haziran 2000'de Vatikan'da Papa 2. Jean Paul'ü ziyaret etmiştir!
Yılmaz, o görüşmede “Dinlerarası diyalogun kaçınılmaz hale geldiğini” söylüyordu!
1990 yılı sonlarında Vatikan'dan deklare edilen genelgede ise
dikkat çekiliyordu!