Muktedir olmak...

00:0031/08/2007, Cuma
G: 29/08/2019, Perşembe
Yasin Doğan

Siyasi meşruiyet ile siyasi muktedirlik arasında bir ilişki vardır. Meşruiyetiniz gücü kadar iktidarınızın gücü vardır. Siyasal meşruiyetten kasıt temsil gücü, partilerin dayandıkları toplumsal çoğunluk ve oy potansiyelidir. Muktedirlik de aldığınız oy ve meclisteki temsil gücünüzle ilişkilidir.AK Parti''nin yüzde 34 oyunun meşruiyet açısından yetersiz olduğunu söyleyenler yüzde 47 oy karşısında meşruiyet tartışmasını kestiler.Temsil ve meşruiyet gücü açısından AK Parti konumunu geliştirdi.Muktedir

Siyasi meşruiyet ile siyasi muktedirlik arasında bir ilişki vardır. Meşruiyetiniz gücü kadar iktidarınızın gücü vardır. Siyasal meşruiyetten kasıt temsil gücü, partilerin dayandıkları toplumsal çoğunluk ve oy potansiyelidir. Muktedirlik de aldığınız oy ve meclisteki temsil gücünüzle ilişkilidir.

AK Parti''nin yüzde 34 oyunun meşruiyet açısından yetersiz olduğunu söyleyenler yüzde 47 oy karşısında meşruiyet tartışmasını kestiler.

Temsil ve meşruiyet gücü açısından AK Parti konumunu geliştirdi.

Muktedir olmak açısından da yüzde 47 oy, daha güçlü bir konum getiriyor. Her ne kadar meclisteki temsil sayısı azalsa da arkasındaki halk desteği açısından AK Parti''nin iş yapma gücü artmıştır.

Yüzde 47 oy veren kitle hükümetin daha etkin hareket edebilmesinin önünü açmıştır. Hükümetin de bundan sonraki eylemlerinde bu beklenti ve gücü gözeterek hareket etmesi doğaldır.

Ancak bunu yüzde 47''nin her istediğinin olması, hükümetin tamamen kendi tabanının beklentilerine göre hareket etmesi anlamını taşımayacağı da muhakkaktır. Hükümet herkesin hükümeti olduğuna göre beklentilerini dikkate alması gereken de halkın yüzde yüzüdür.

Ayrıca anayasal düzenin, devletin diğer kurum ve kurallarının hesaba katılması da kaçınılmazdır.

Çünkü iktidarın gücü ne kadar fazla olursa olsun, demokratik sistemlerde iktidar aslında "sınırlı" ve "paylaşılmış" bir iktidardır.

Kuvvetler ayrılığı, yani yasama, yürütme, yargı ayrımı iktidarın en önemli sınırını ortaya koyar. Yasama ve yargı kadar medya, sivil toplum kuruluşları ve devletin diğer temel kurumlarının yüklendikleri misyonlar da iktidarın paylaşılan boyutlarını ortaya koyar.

İktidarın paylaşılması ve bölünmesi her zaman demokrasi dışı, demokrasi karşıtı, halkın iradesini sınırlayan olumsuz bir durum olarak ortaya çıkmaz. Demokratik hukuk devletlerinde bu sınırlılık ve paylaşım yine milli iradeyi korumanın, temel hak ve özgürlükleri garanti altına almanın bir gereği olarak ortaya çıkmıştır. Ancak demokrasinin zayıf olduğu bir kısım ülkelerde seçimle iktidara gelen hükümetlerin atamayla gelen kimi kurum ve kurulların etkisi altında kendi fonksiyonlarını göremediği, etkisiz kaldığı gibi bir durumda ortaya çıkabilmektedir ki, işte buna demokrasi zafiyeti denebilir.

İktidar olmak tanımlanmış, sınırlanmış, belli bir çerçeve içine alınmış bir alanda kendi gücünü anayasal düzene uygun olarak tam anlamıyla kullanabilmektir. Demokratik kurallara göre belirlenmiş bir alanda gücünü kullanamamak bir eksikliktir, her alanda sınırsız bir güç kullanmaya çalışmak ise muktedir olmak demek değildir.

İktidara çizilen demokratik ve hukuki alan eğer daraltılmış ve gerekenden fazla sınırlanmış ise bunun da normale döndürülmesi demokratik bir çabayı gerektirebilir.

Muktedir olamayan hükümetler kendi alanlarının daraltılmasına ve etkisizleştirilmeye göz yuman hükümetlerdir.

Hükümetlerin kendi alanlarında tam söz sahibi olmasıyla, hükümetlerin her alanda mutlak ve kontrolsüz güç kullanmaya çalışmasını birbirine karıştırmamak gerekir.

Hükümetler için asıl olan sorun çözmek, halkın beklentilerine uygun olarak netice alacak işler yapmaktır.

Muktedir olan hükümet aynı zamanda sorumlu, duyarlı ve genel hassasiyetleri gözetecek bir yaklaşıma da sahip olur.

Muktedirlik şovmenlik, şövalyelik veya poker oyunculuğu değildir.

Muktedirlik, milletin sorunlarına çözüm bulacak üretkenliğe, yapıcılığa ve süreçleri ideal şekilde işletecek bir ferasete sahip olabilmektir.

İktidar partisine oy verenlerin hükümetten muktedir şekilde hareket etmesini beklemek hakkıdır, ancak hükümetin de sorumluluğunu ve memleket hassasiyetlerini müdrik şekilde demokratik ve hukuki kurallara uygun olarak hareket etmesi de kaçınılmazdır.