
Cumhurbaşkanı ile ekonomi yönetimi arasındaki ilişkinin tek yönlü “sabır” üzerine kurulduğu tartışılageldi. Hangi niyetlerle bu spekülasyonun yapılmış ve yayılmış olduğu anlaşılabilir. Her türlü finansal piyasa manipülasyonu bu sabır vurgusu üzerine kuruluyor.
Ama TCMB Başkanı Erkan’ın sunumu ile görüldü ki bu ilişki sabır değil, “güven” üzerine kurulmuş.
Enflasyon raporu sunumu akabinde gelen başkan yönlü atama tercihleri de bu iddiamı destekliyordur, diye düşünüyorum.
Şimdi hükümetin ya da ekonomi yönetiminin kendi içindeki ilişkileri regüle eden güven unsurunun diğer ekonomik aktörler arasında hızla yeniden gelişmesini sağlamak lazım. Çünkü ekonomi yönetiminin sabırla gitmediği belki görünüyor ama ekonomik aktörler birbirine gerçekten ancak sabrediyor.
Durumu sabırdan güvene çevirmeli..
İşçiler patrona sabrediyor. Patron işçiye sabrediyor. Şirketler bankalara sabrediyor. Bankalar şirketlere sabrediyor. Toptancılar perakendecilere, perakendeciler toptancılara sabrediyor. Üreticiler herkese sabrediyor. Herkes de üreticilere sabrediyor. Tüketiciler marketlere, marketler de tüketicilere sabrediyor. Kiracı ev sahibine, ev sahibi kiracıya sabrediyor. Her biri bambaşka gerekçelerle birbirlerince sınanıyor.
Türkiye’nin sorunu da bu zaten... Burada bir yanlış var, büyük bir yanlış. Birbirine güvenmesi gerekenlerin birbirine sabretmek zorunda kalması… Bu sürdürülebilir bir hal değil..
Sabrın sonu selamet cinsinden bir durum da değil. Derhal aktörler arası güvenin yeniden tesis edilmesini gerektiren bir kırılganlık... Neyse ki ekonomi yönetiminin diğer unsurlarıyla beraber Ticaret Bakanlığı, ekonomik aktörler arasındaki güveni güçlendirmek üzere etkin şekilde çalışıyor.
İşler, maliyetli ve sevimsiz görünebilecek EYT’nin desteğiyle yolunda gitse ve dengelenmenin 2025’te oluşacağı sinyalleri süreç içinde güçlense dahi geçiş dönemi zorlu olacaktır.
Birçok sermayedar, döviz, otomobil, konut gibi alanlara çıkardığı işletme varlıklarını gerisin geri getirmek zorunda kalacaktır.
Aslında geçmişte aldıkları kredileri, bu geçiş dönemi süresince amacına uygun biçimde kullanıma sokmaya mecbur olacaklardır. Ne demek istediğimi biraz daha açayım. İşletmeler kredi pazarı elverişli iken aldıkları kredileri faaliyetleri dışında kullandı. Döviz, otomobil, konut gibi varlıklar edinerek borç aldıkları tutarı nemalandırdılar. Şimdi gerisin geri bu varlıkları işletmeye yeniden sermaye yapmaları gerekecek. Yani geçmişte aldıkları kredileri gelecekte kullanacaklar.
Gerçi bu varlıkları seçimden az önce satmış olmaları gerekirdi. Ama ellerindeki hesap çarşıya uymadı. Biraz daha geç kalırlarsa işletmelerini sürdürme ihtimalleri azalır. Kıyıp da satamazlarsa işleri çevirmekte zaten zorlanacaklardır.
Tabii asıl önemli olan bankaların devam etmesidir. Dünyanın en sağlam bankacılık sistemlerinden biri Türk bankacılık sistemi iken ve stres testleri böyle bir risk oluşacağını göstermez iken bu konuda endişeli değil, dikkatli olmak gerekir.
Uluslararası sermaye yatırımları, CDS düşüşü, yükselen sermaye piyasaları, muhtemel gri listeden çıkış, muhtemel not artırımı gibi unsurları düşününce süreç, kriz görünümü vermeyebilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.