|
Bir kış uykusu masalı

Dünya hızla küreselleşirken, Türkiye, hala daha fazla içine kapanmaya, dünyada olan bitenlere ilgisiz kalmaya devam ediyor. Dünyanın en kapalı rejimlerinin bile küreselleşen dünyadaki yepyeni koşullara ve durumlara kendilerini ayarlamak ve hazırlamak için yoğun bir çaba gösterdikleri bir zaman diliminde, Türkiye hala bizi de yakından etkileyecek gelişmelere kulak tıkamayı sürdürüyor. Ondan sonra da kalkıp, Türkiye''nin 21. yüzyılı belirleyeceğini söyleyip duruyoruz.

Olacak iş değil doğrusu!

Uzak Asya ülkelerinin ekonomik ve güvenlik örgütü ASEAN''ın toplantısı sona erdi. Bırakınız neler konuşulduğunu ve ne tür kararlar alındığını, ASEAN toplantısının yapıldığından bile haberimiz olmadı. Sahi, ASEAN da neyin nesi oluyordu ki?

Oysa ASEAN toplantısından sonra, Rusya, Çin ve Hindistan, çok kutuplu bir dünya arayışı içine girdiler. Batı basını günlerdir, bu arayış çerçevesinde sürdürülen diplomatik ataklarla ve tartışmalarla haşir neşir.

Türk medyası, bu tartışmalardan ya habersiz, ya da bu tartışmaları Türkiye''ye yansıtmamak için yoğun çaba gösteriyor.

Olacak iş değil!

Yine, Amerikan hegemonyasının ve dolayısıyla küreselleşmenin sembolik merkezi olan, Boeing ve Microsoft''un anavatanı Seattle''de Dünya Ticaret Örgütü''nün haftalardır, (günlerdir değil, haftalardır) ön-toplantılarının yapıldığı, yoğun tartışmaların yaşandığı, 134 ülkenin temsilcilerinin katıldığı, dünyanın sadece ekonomik değil, siyasi, ekolojik ve hatta stratejik haritalarının çizilmekte olduğu Milenyum Forumu''nun gündemindeki bizi de yakından ilgilendirmesi gereken konular ve tartışmalardan hiçbir şekilde haberdar edilmiyoruz. Seattle''de, 134 ülkenin katıldığı bu ?toplantılar nedeniyle 50 binden fazla insanın günlerdir protesto gösterileri yaptığını, bu onbinlerce kişinin neleri, niçin protesto ettiğini bizim medyamız neden aktarma ve tartışma ihtiyacı hissetmez!

Olacak iş değil doğrusu!

Malezya''da, pek çok bakımdan bizi de ilgilendirmesi gereken moern Malezya tarihinin en kritik seçimlerinden biri yapıldı. Endonezya, Açe müslümanlarının basiretsizliklerini yansıtan bağımsızlık talepleriyle bir kez daha bölünme, yeni bir iç savaşın eşiğine sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya! Ama Malezya''da ve Endonezya''da yaşanan bu kritik gelişmelerden Türk toplumu haberdar bile edilmiyor.

Oysa gerek Malezya''da, gerekse Endonezya''daki bu son gelişmeler, iki ülkenin yeni bir iç savaşın ve bölünmenin eşiğine sürüklenmesine yol açacak gelişmelerdir. İslam dünyasının ekonomik açıdan en gelişmiş iki önemli ülkesinin neden böylesine karıştığı bizi hiç ilgilendirmiyor mu?

Olacak iş değil!

Çin''in gelişini tescil eden ASEAN toplantısından; Rusya, Çin ve Hindistan arasındaki Batı-dışı bir eksen oluşturma çabası yönünde sürdürülen diplomasi trafiğinden; Erbakan''ın başbakanlığı döneminde hayata geçirilen D-8 ülkelerinin ekonomik açıdan en aktif ülkelerinden Malezya ve Endonezya''da yaşanan ve bu ülkeleri karıştıracak gelişmelere ve nihayet üçüncü bin yılın dünyasının ekonomik, stratejik ve dolayısıyla jeo-politik haritalarının çizildiği Seattle''daki Dünya Ticaret Örgütü toplantısında yaşanan tartışmalara Türkiye''nin, Türk medyasının ilgisiz kalmasını, kulak tıkamasını neyle izah etmek gerekiyor, acaba?

Görüldüğü gibi dünya, yeni gelişmelere gebe. Ama biz hala yapay sorunlarla, kendimizle boğuşmaktan yakamızı ve paçamızı kurtarıp da, dünyada hızla yaşanan değişimlere ve olaylara bırakınız nasıl müdahale edebileceğimizi, nasıl katkıda bulunabileceğimizi bile henüz konuşabilecek bir öz-güvene, vizyona, açıklık politikalarına bile sahip değiliz.

Tüm bu gerçekler gün gibi ortada iken, "birileri"nin verdiği "gaz"la, (bu "gaz"ın neden verildiği üzerinde bile az biraz da olsa kafa yorma gereği duymaksızın) 21. yüzyılı Türkiye''nin belirleyeceği masalıyla kendimizi avutup duruyoruz.

Olacak iş değil doğrusu!

Dünyanın yepyeni gelişmelerin ve oluşumların eşiğinde olduğu bir zaman diliminde, bizim dünyada olup bitenlere böylesine ilgisiz kalmamız, kulak tıkamamız, yakalandığımız o uzun kış uykusundan uyanmaya henüz cesaret edemediğimizin göstergesinden başka bir şey değil.

Ama bu "gemi", böyle yürümez ve yürümeyecek de.

Çünkü son derece dinamik bir topluma, zengin bir birikime ve deneyime sahibiz. Bu dinamizmin, bu birikim ve deneyimin, uzun bir zamandır yakalandığımız kış uykusunun aslında bir masal olduğunu bize göstereceği günlerin hiç de uzak olmadığını düşünüyorum.


24 years ago
Bir kış uykusu masalı
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…