|
Okuyucularla...

ABD Başkanı Bill Clinton''ın Georgetown Üniversitesi''nde yaptığı konuşmaya ilişkin yazım, okuyucuların yoğun ilgisi ile karşılandı. Okuyucularımdan çok sayıda telefon, fax ve e-mail aldım. Okuyucularımın bu ilgisine burada teşekkür ediyorum.

Bugün, temsili olduğunu düşündüğüm iki "mektubu" sizlerle paylaşmak istiyorum.

İlk mektup, Karadeniz Teknik Üniversitesi''nde "din psikolojisi" doktorası yapan Ahmet Albayrak isimli bir okuyucuma ait:

"Efendim,

Sizleri Yeni Şafak''taki Londra''dan yazdığınız yazılardan tanıyorum. Yazdıklarınız ile duygularımıza tercüman oluyorsunuz. Allah sizden razı olsun.

Yazdıklarınızın sahiplerine ulaştığından emin olabilirsiniz. Belki size ulaşılmıyor olabilir. Ben de sizlerle yıllardır tanışmayı arzu ettim ama rahatsız edeceğimi düşünerek hep vazgeçtim... Bu mesajı, 10 Kasım tarihli "Clinton: 21.yüzyılı Türkiye belirleyecek" başlıklı yazınız dolayısıyla gönderiyorum. Bu yazınızı fotokopi yoluyla çoğaltıp arkadaşlarıma, öğrencilerime ve çevreme dağıtıyorum. Bu yazıda iyi bir çerçeve çizmişsiniz. Tespit edici, uyarıcı, uyandırıcı bir yazı. Selam ve hürmetler..."

İkinci mektup ise Alaaddin Dilsiz isimli bir okuyucuma ait:

"Selam ile..

Gazetede 10.11.99 tarihinde yazdığınız yazıda Clinton''ın konuşmasına değinerek yaşadığımız topraklarda medeniyet eksenli değişimlerin tanımlamasını yapıyorsunuz. Tesbitleriniz pek yabana atılacak cinsten değil. Benim bunlarla ilgili sorunum yok. Benim sorunum, bu tür tesbitlerin bizi yönlendirmede yetersiz kalması.

Kırk yaşında bir müslüman olarak geriye dönüp baktığımda gördüklerim şunlar: Müslüman olduğumun şuuruna lisede vardım. O dönemde Necip Fazıl ve Sezai Karakoç''un eserlerini okudum. Bu okumalarıma müslüman kamuoyu rüzgarı ( tanımlama pek oturmadı galiba) yön verdi. Yine aynı rüzgarın tesiriyle ve iyi bir yüksek tahsil yapma telkinleri ile "Tıp" tahsili yaptım. Üniversite yıllarında Mavera takip ettim. Temel eserler okumamız tavsiye edildi, Elmalı Tefsiri''ni okudum. Bunun yanında oldukça bol miktarda fikri eserler (o dönem moda olanları) okudum. Daha sonra dalında uzmanlaşma gerekliliğiyle (rüzgar öyle esiyordu) uzmanlık sınavlarına girip uzmanlık eğitimi aldım. Uzmanlıktan sonra... üniversiteye intisap ettim. Halen üniversitedeyim. Önceleri Yeni Devir, sonra "eski" Zaman, şimdilerde Yeni Şafak takip ettim. Birçok dergiyi takip ettim, okudum. Kaynak eserler okumak adına tefsirler, hadis metinleri, siyere ait kitaplar, fıkıh eserleri, usüle ait eserler tedris ettim (bunların hepsi Türkçe eserlerdi). Çeşitli sohbetlere katıldım, sohbetler düzenledim. Seminerlere katıldım ve düzenledim. Vakıfların moda olduğu yıllarda kültürel etkinlikleri olan bir vakıfta aktif görev aldım. Görsel medyayı bir aydın dikkati ile takip etmeye çalıştım.

Geriye dönüp baktığımda gördüklerimle tanığı olduğumuz bu zalim çağda... İslam Medeniyetinin tüm organları ile tekrar tarih sahnesine çıkması adına hiç bir şey yapmadığımın, yapamadığımın farkına varıyorum. Şu an bulunduğum nokta üniversitede iken düşündüğüm nokta mı? Bu noktada daha farklı bir yerde olabilir miydim? Şimdiye kadar elimden geleni yaptım mı? Yapabilir miydim? Bu soruların cevabı bende yok. Bende olmayan bir başka cevap ta şu aşamada ne yapabileceğim sorusunun cevabı..

Sizin yazılarınızı okuduktan sonra bulunduğumuz yerin analizini yapmış olmaktan başka birşey yapılmadığı kanaati hasıl oluyor. Asıl yapılması gereken şeyin ise müslüman bireylere neler yapabileceği, neler yapması gerektiği, elindeki imkanların neler olduğuna dair ip uçlarının verilmesi olduğu kanaatindeyim. Belki bu soruların cevabı sizde de yoktur, bilemiyorum. Ancak sosyolojik tahlillerin yapmanın yanısıra bu tür sorulara kaçamak olmayan ciddi yanıtların aranması vaktinin geldiği ve bunda siz aydınların büyük sorumluluk taşıdığı kanaatindeyim. Emeklerimizi yanlış yönlendiren müslüman kamuoyu rüzgarının önünde doğru yönü gösteren işaret levhaları olsun istiyorum.

Okurken sizi yordum ise şimdiden özür diliyorum. Akademik faaliyetlerinizde de başarılar diliyorum. Hürmet ve muhabbetle.."

Söylenen şeyler, bir şeylere tekabül ediyor mu?

Alaaddin Dilsiz kardeşimin "söylenen şeylerin sadece söylenmiş olmaktan öte bir anlam ifade edip etmediği" şeklindeki "kaygı"sının son derece önemli, hayati ve "yakıcı" bir sorun olduğunu ben de kabul ediyorum.

Ama bizim gerek Türkiye''de yaşayan bir toplum olarak, gerekse İslam dünyasında yaşayan diğer toplumlar olarak, yaklaşık son 200 yıldan bu yana iliklerimize kadar yaşadığımız temel sorunların da burada gizli olduğunu düşünüyorum.

Söylemek istediğim şey şu: İslam medeniyetinin yaşadığı kriz dolayısıyla Osmanlı''nın çökmesinden önce ve sonra fiilen yaşadığımız tecrübeyi, sorunları tam olarak kavrayamadığımız, anlayamadığımız ve anlamlandıramadığımız kanısındayım. Yaşadığımız tecrübenin, karşı karşıya kaldığımız köklü sorunların ne/ler olduğu, bu sorunların nerelerden kaynaklandığı konusunda yaptığımız tanımlamalar, geliştirdiğimiz düşünceler, ufuk ve çığır açıcı olmaktan uzak, yetersiz, sığ, genellemeci veya indirgemeci olduğu için müslüman olarak pratikte yapıp ettiğimiz şeylerin de neye tekabül ettiğini veya ne anlam ifade ettiğini anlamlandırmakta zorlanıyoruz.

O yüzden hem "müslümanlıkla" hem de "bu dünya" ile sorunlu olan ilişkilerimizi imaginatif şekillerde hal yoluna koyabilmemiz için anlama ve anlamlandırma ameliyesine bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç hissettiğimizi; ancak yaşadığımız hayata tekabül etmeyen, retoriksel kaygılarla ve zihin kalıplarıyla yapılan "teorik" çözümlemelerin yertersiz olduğunu; yapmamız gereken şeyin, hem müslümanlıkla, hem de "bu dünya" ile sorunlu olan ilişkilerimizi anlamlandırabilmek ve muhtemel hal yolları bulabilmek için, köklü bir tarih bilinci ve medeniyet perspektifi ile kuşanıp, şu an yaşadığımız noktadan geriye doğru izsürerek, karşı karşıya kaldığımız sorunları, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmanın, yani pratiğin teorisini yapmanın en öncelikli olarak yapılması gereken "iş" olduğunu düşünüyorum.

Yenilgi, tepki, direniş ve meydan okuyuş gibi süreçler biçiminde tezahür ettiğini düşündüğüm bu yakıcı, hayati "temel sorunumuz" üzerinde yarından itibaren "dişe dokunur" bir şeyler söylemeye çalışacağım.


24 yıl önce
Okuyucularla...
Kara dinlilerle milletin savaşı
“Mustafa”
İktidar ve Filistin: Yiğidi öldür, hakkını yeme
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?