|
Pratiğe karşı retorik

Anlaşılan, birilerinin "gaz"ına gelmeye fazlasıyla hazır bir halet-i ruhiye içindeyiz. Daha toplantılar start almadan haftalar önce başlatılan AGİT dolayısıyla söylenen onca söz, geliştirilen onca vaat; ABD Başkanı''nın Türkiye''ye yaptığı ziyarette söylediği o baştan çıkarıcı sözler, toplum olarak hepimizi adeta bir rüya alemine sürükleyiverdi.

Bir toplumun, insanca yaşamanın olmazsa olmaz koşullarından mahrum olduğu; elitlerinin, kimi zaman dolaylı yollarla, yani takiyye yaparak; kimi zamansa doğrudan, yani gözlerinin içine bakarak toplumu karşılarına aldıkları; asıl sorunlarının toplumla olduğunu söylemekten çekinmedikleri bir ülkede; toplum, doğal olarak demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü; düşünce, inanç, eğitim hakları özgürlüğüne susadığı için, bunlardan sözeden herkese kucak açmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz.

Ne kadar bağlayıcı?

Türkiye gibi toplumun insanca koşullarda yaşama hayaliyle yanıp tutuştuğu bir ülkede, zaten kültürünün en temel özellikleri, şov, gösteri, ayartıcı ama geçici hazlar sunmak gibi manipülatif ve vulger dinamiklere dayalı olan bir ülkenin Devlet Başkanı''nın Türkiye''ye yaptığı ve kaçınılmaz olarak fırtınalar estirdiği ziyaret, Türk toplumu tarafından ilgiyle, şaşkınlıkla ve hatta "hayranlıkla" izlendi. Bu tür bir atmosferin oluşmasında medya elbette ki kilit rol oynadı. Ancak ABD Başkanı''nın söylediği baştan çıkarıcı sözlerin pratikte ciddi bir değişikliğe yol açmayacağı, hiçbir bağlayıcılığının olmadığı ve olamayacağı belliydi ama yine de bizim medyamız, Clinton''ı Clintürk yapmayı; bu vesileyle siyasi ve doğal felaketler dolayısıyla halet-i ruhiyesi yeterince bozulan milleti kısa bir süreliğine de olsa bu ruh haletinden uzaklaştırmanın aracı olarak kullanmayı yeğledi.

Clintürk''e dönüştürdüğümüz ABD Başkanı''nın Türkiye''de gösterdiği performansın ve şovun bir benzerini de Yunanistan''da ortaya koyması elbette ki tesadüfi değildi. Nitekim ABD Başkanı, kendisini taşlarla, sopalarla, ateşlerle karşılayan Yunanlıları "kendimi bir Yunan gibi hissediyorum" diyerek teskin etmeyi başardı.

AGİT toplantılarında alınan kararların ve ABD Başkanı''nın söylediklerinin bağlayıcı hiçbir yanı olmamasına rağmen Türk elitlerinin ve Türk medyasının toplumu nasıl "gaza getirici" tavırlar, söylemler geliştirdiklerini tekrar tekrar hatırlıyor ve gerçekten acı acı gülümsemekten kendimi alıkoyamıyorum.

Burada en çok rahatsız edici şeylerden biri de ABD Başkanı ile Rusya Devlet Başkan''ının Çeçenistan trajedisi dolayısıyla birbirleriyle yaptıkları kapışmanın, "Clinton, Yeltsin''i haşladı" denilerek tam bir şov gibi sunulmasıydı.

Oysa Clinton da Çeçenistan sorunu konusunda Yeltsin''den pek farklı (şeyler) düşünmüyordu. Clinton''ın Yeltsin''i haşladığı söylenen o kapışmada Clinton, Rusya''dan farklı bir öneride bulunmuştu. Sonuç itibariyle, Clinton, Çeçenistan sorununun çözümü konusunda bir öneride bulunmamıştı ki. O da, "teröristler"in yerine başka kişilerle siyasi çözüm için masaya oturulması konusunda hem hiçbir somut adım atılmasını sağlayamamış; hem de bu konuda, Ruslar''dan pek de farklı şeyler düşünmediğini ortaya koymuştu.

Nabza göre şerbet

Aslında bugüne kadar dünyada insan hakları, özgürlükleri vesaire adı ile kurulan uluslararası kuruluşların, uluslararası hegemonik güçlerin kurdukları hegemonya biçimlerini gizlemekten, daha bir meşrulaştırarak pekiştirmekten başka bir işe yaramadığını anlamış olmamız gerekirdi.

Bu tür uluslararası örgütlerin söylediklerinin pratiğe döküldüğünü, hayata geçirildiğini duydunuz veya gördünüz mü hiç?

Büyük güçler, pratikle, yani başkalarının yaşadıkları elim ve derin sorunları çözmekle değil; retorikle yani kendi çıkarlarının nasıl daha iyi korunabileceği sorunuyla ilgilidirler. Türkiye''de demokrasi''den sözeden bir ABD Başkanı''nın, Suudi Arabistan''da demokrasiden sözetmeyişinin nedenleri burada gizlidir. Hegemonyanızı sürdürebilmeniz için nabza göre şerbet vereceksiniz. Çünkü pratiğe karşı retorik, her zaman yerinizin sağlamlaşmasına katkıda bulunur.

Kendimiz bir şey yapacaksak yapacağız. Dışardan bir şeyler beklemekle bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da hep avucumuzun içini yalayıp durmaktan başka bir şey yapmış olmayız.


24 yıl önce
Pratiğe karşı retorik
Kuraklık ve Backster etkisi
Batı Avrupa: Prensliklerden ulus devlete Osmanlı: İmpartatorluktan ulus devlete
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar