|

Kediler Mısır'da tanrıydı Avrupa'da şeytan

Eski Mısır'da, kediler kutsal sayılırken Ortaçağ Avrupa'sında kara kedileri uğursuz, sâhiplerini cadı olarak îlân edip ikisini birlikte ateşe atıyorlardı. Osmanlılarda kediler ev halkından biriydi. Dünyâ lîderlerine gelince, Hitler ve Eisenhower gibi sevmeyenlerin yanında, Churchill ve 2. Abdülhamid kedi besleyenler, Napoleon gibi kediden korkanlar da vardı.

Mahmut Sami Şimşek
00:00 - 26/02/2012 Pazar
Güncelleme: 19:48 - 25/02/2012 Cumartesi
Yeni Şafak
Kediler Mısır'da tanrıydı Avrupa'da şeytan
Kediler Mısır'da tanrıydı Avrupa'da şeytan

Mısır inancına göre güneş, batıp kaybolduktan sonra yeraltına gider ve bir kedinin içine girerek, en büyük düşmanı şeytan yılan Apophis'i öldürürdü. Geceleri bile kedilerin gözleri güneş gibi parlayıp, tıpkı gündüz gördüğü gibi görmeleri sebebiyle, Güneş Tanrısı'nın kedilerin içine girdiğinin kanıtı olarak görülüyordu.

Günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce evcilleştirilmeye başlanmıştı kediler. Evvelâ yukarı Nil'de (Sûdan civârında) evcilleştirilmesinin sebebi de tarımla uğraşan halkın, tahıllarını fârelerden korumak istemesiydi. Afrika'nın vahşî kedilerini ambarlarında nöbet beklemeye râzı etmek için, balık koymaya başladılar kediler için. Ziyâfetin yanında, insanların da zararsız olduğunu gören kediler bir bir yanaşmaya ve yerleşmeye başladılar bu ambarlara. Kedinin temiz olması, kakasını dahi örtmesi evlere girmeleri için yeterli sebepti.

Tahıl, Mısır için her şeydi. Mısırlılar, farelere karşı kedilerin hayâtî önemini görüp, onu hayat ve âile tanrıçası hâline getirdiler. Öyle ki, tılsımlı olduğuna inandıkları kedigözünü, bütün kötülüklerden korunmak için boyunlarına muska ya da nazar boncuğu gibi takıyorlardı. Hırsızlardan korunmak için kedi pençesi, çocukları olması için de kedi yavrusu modelleri, motifleri yapılıyor, çarşıda-pazarda satılıyordu. Hattâ öldüklerinde mumyalanıp, hayvan mezarlıklarına gömülüyorlardı. 1800'lerde bulunan Benî Hasan mezarlığında 300.000 kedi mumyası vardı.

ESKİ YUNAN'DA KEDİ MEZARLARI DAHİ VARDI

Eski Yunan kültüründe de orman tanrıçası Artemis, zaman zaman kedi bedenine girerek dolaşırdı. Hattâ M.Ö. 5. yy da Atina'daki mezar taşlarında kedi resimlerine rastlanıyordu. Yunanlıların etelektüel yönü ağır bastığından kitapçıların, husûsiyle sahafların değişmez aksesuarı olan kediler, eski Yunan medeniyetinde önemli bir yere sâhip olmuştu. Roma ise Yunan'ın aksine savaşçı bir milletti. Bu yüzden uysal kedi yerine saldırgan köpeği tercih etmişlerdi. Hattâ köpekleri için şiir yazacak kadar değer vermişlerdi bu hayvana. Türklerde bunun yerini atlar, Araplarda develer alır.

İSLAM DÜNYASINDA KEDİ

İslâm kültüründe Hz. Peygamber, yılan sokmasından kendisini koruyan kedinin sırtını okşadığı için kedilerin ne kadar yüksekten düşseler de sırtlarının yere gelmediğine, her dâim dört ayak üstüne düştüklerine inanılır. Nitekim de öyledir. Kedinin başındaki çizgilerin de peygamberin el izleri olduğu inancı meşhurdur.

Sahâbeler içinde en fazla (5374 adet) hadis rivâyet eden Abdurrahman bin Sahr ed-Devsî'ye, kedilere düşkünlüğü sebebiyle Peygamberimiz (kedicik babası anlamına gelen) Ebû Hureyre lakâbını vermişti. Evliyâ Çelebi, Ebû Hureyre için der ki: "Sağlığında binlerce kedisi vardı. Kabri (aslında makâmı) Mısır'da Giza şehrinde olan bu sahâbenin mezarının (makâmının) etrâfında da nice yüzbin kedi vardır"

OSMANLILARDA CAMBAZ KEDİLER

Kedi, Osmanlı kültüründe de önemli bir yere sâhipti. Giriş katlarında umûmiyetle kiler bulunan evlerin vazgeçilmez zâhire ambarı bekçileridir fârelere karşı. Fakat çok alışılmadık yerlerde de görmek mümkündü bu kâbiliyetli hayvanları. Meselâ 1582 de Sultan 3. Murat'ın oğlu Şehzâde Mehmet'in sünnet düğününde, Okmeydanı'nda yapılan şenliklerde, ip üzerinde cambazlık yapan bir insan değil, dişi bir kedidir.

Çeşitli Osmanlı kentlerinde kadılık yapmış olan Şâir Meâlî'nin kaybettiği kedisi için yazdığı Mersiye-i Gürbe (Kediye Ağıt) adlı manzûmesi de 16. yy Osmanlısında kedi için verilen değere küçük bir numûnedir.

Fakat ortaçağ Avrupa'sında kedilere hiç de iyi davranılmadı. Kedileri tanrılaştıran pagan inançlarını, kökten yok etmek isteyen Papa 9. Gregorius, 1233 kara kedilerin şeytan olduğunu îlân etti (Kara kedilerin uğursuzluk getirdiği inancı bu dönemden kalmadır). Târihin hiçbir döneminde görülmeyen bir kedi vahşeti başladı Avrupa'da. Kara kedi besleyenler de cadı îlân edildi ve kedileriyle birlikte yakıldılar. Bu katliâm, fârelerin çoğalması sonucunu doğurdu. Fârelerin de getirdiği ödül: Kara ölüm denilen vebâ oldu.

KEDİSEVER CHURCHİLL

Dünyâ lîderleri arasında kedi meraklıları da vardı. Hitler her ne kadar itleri sevmiş, kedi yerine köpeği tercih etmiş ve yanından ayırmadığı bir Alman kurt köpeğiyle görünmüştü çok defâ ama, İngiltere başbakanı Winston Churchill'in, toplantılarda dahi yanından ayırmadığı kedileri vardı. Kedilerden nefret edenler de vardı elbet. Bunların başında da Dwight Eisenhower gelir. Eisenhower, Beyaz Saray çevresinde görülen tüm kedilerin öldürülmesini emretmişti. Fransız lîder Napoleon Bonaparte ise, küçücük bir kedi yavrusu dahi görse, kılıcını çıkarıp kendini savunmaya çalışır, fareden korkan kadınlar gibi korkardı kedilerden.

Başlangıçta kedilere karşı sempati duyan Sultan Abdülmecid kedisinin Kur'an sayfalarını kırıştırdığını görmüştü. Bu duruma çok sinirlenip o günden sonra kedilerden uzak durdu. Sultan Abdülmecid'in oğlu Sultan 2. Abdülhamid'in ise babasının aksine kedilerle arası iyiydi. Sarayın içinde dolaşan bembeyaz bir Ankara kedisi vardı ki, tam bir saraylı kediydi. Kendisine verilen yemekleri, ancak çatalla uzatılırsa yerdi. Aksi hâlde kesinlikle yemezdi. Sultan Hamid, son derece mûnis ve ağırbaşlı kedisine "Ağa Efendi" ismini takmıştı.




12 yıl önce