Dünyada savaş ekonomisinin büçesi yaklaşık 2 trilyon dolar. Dünyadaki açlığı yenmenin maliyetinin 50 milyar dolar olduğunu düşünürseniz; yoksulluğu ve açlığı önlemenin yolunun savaş ekonomisine son vermek olduğunu görürsünüz.
Somali de baş gösteren yoksulluğun arkasından gelen kuraklıktan sonra açlık ve susuzluktan ölen çocuklar ve aç, sefil yollara düşen bu insan manzaraları, insanım diyenin yüreğini kanatırken; ülkemizde kimileri de hayır mübarek gün diyerek, tokları ağırlayan ve gösteriş üzerine verilen zengin iftar sofraları ile ramazan çadırlarında kameralar önünde şov yapıyorlar. On bin kişiye şu belediye iftar yemeği verdi, şu belediye üç kilometrelik iftar masası hazırladı, şehrin en işlek caddesi iftar için trafiğe kapandı, meydanı iftar sofrasıyla donattı gibi haberler okuyoruz. Bunlar bir yönüyle övünülecek, bir yönüyle de utanılacak durumlardır. Dayanışma ve geleneği yaşatma açısından övünülecek olan bu manzaralar, yoksulluk bağlamında ise hicap manzaralarıdır. Ramazan iftarlarını gösteriye dönüştürenlere samimi dindarlar demokratik tepki vermelidirler.
MÜSİAD'ın iftar davetinde TBMM Başkanı Cemil Çiçek, şaşalı iftar sofralarından rahatsız olduğunu söylüyor, hatta rakamlarda vererek bundan vaaz geçelim diye sitem ediyordu.
Son haftalarda Türkiye hem STK'lar hem de siyasiler Somali'deki insanlık dramını gidermek için çeşitli kampanyalar düzenlediler. Bu kammpanyalar, yoksulluğu ve açlığı yenebilecek mi ya da insanoğlu yoksulluk ve açlığı nasıl yenecek?
Bu sorunun somut yanıtı “savaş ve suç ekonomisini” önlemeden, gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermeden, kayıt dışı ekonomiyi kayıt içine almaktan geçiyor. Ülkemizden yola çıkarak, dünya ölçeğinde ele alırsak; “savaş ve suç ekonomisi ve gelir dağılımı adaletsizliği” rakamlarla anlatalım.
Ülkemizden başlayalım; Türkiye'de 980 bin kişi açlık sınırında yaşarken, 13 milyon insan günde iki dolarla geçiniyor ve buna da yoksulluk sınırı deniliyor. Bu rakama itiraz edip, bunun 17 milyon olduğunu iddia edenlerde var. AK Parti iktidara geldiğinde günde iki dolarla geçinen insan sayısı 19 milyonmuş.
Suç ekonomisi olarak bilinen, “uyuşturucu, fuhuş, insan kaçakçılığı” olarak da tanımlanan sektörde dönen para ise 80 milyar dolar. Yani GSMH'nın yüzde 10'una tekabül ediyor.
Gelir dağılımındaki adaletsizlikte ürpertici; 180 milyar dolar Türkiye'de 20 ailenin elinde toplanıyor. 500 bin kişi GSMH'nın yüzde 51'ni alıyor? Bu rakamı da işadamı Ethem Sancak veriyor bir gazetedeki söyleşisinde.
Bankalarda bulunan 504 milyar TL paranın yüzde 44'ü, 29 bin kişinin hesabında toplanıyor (2010 yılı itibarıyla). İstanbul'un Nişantaşı semtiyle ile Muş'un Varto ilçesinin arasındaki ulusal gelir dağılımı yüzde 1300 fark var. Bu rakam bölgeler arasında ki uçurumu işaret ediyor.
Bir de silah ve askeri harcamalarımıza bakalım: Son 22 yılda Türkiye'nin toplam askeri harcaması 379.5 milyar dolar.
Türkiye büyüyor ama gelişmiyor. Gelişmişlik paylaşma ile ortaya çıkar. Bu rakamlar bize zengin ülkenin, yoksul toplumu olduğumuzu göstermiyor mu?
Birde savaş ekonomisinin ve yoksulluğun dünyadaki yerini, rakamlarla fotoğrafını çekmeye çalışalım, nasıl bir tablo ortaya çıkıyor. Dünya nüfusu 6,5 milyar. 1 milyar insan yoksulluğu yaşıyor. Yıldan yıla değiştiği için kesin rakamlar verilemiyor ama açlık sınırında olan insan sayısı 250 ile 300 milyon arasında ikin; 10 ile 12 milyon insan yoksulluk, kuraklık, baskılar ve savaş nedenleriyle kıtalar ve ülkeler arası yer değiştiriyor. Kuraklık ve yoksulluk yeni bir mülteci kavramıyla bizi tanıştırdı o da “iklim mültecileri”.
Silah sektöründe dönen para 2009 yılı itibari ile 1 trilyon 531 milyar dolar. ABD'nin askeri yıllık harcaması 633 milyar dolar. Türkiye'nin yıllık askeri harcaması 19 milyar dolar, Yunanistan'ın 13 milyar dolar.
Birinci dünya savaşı ABD'ye 334 milyar dolara mal olurken. İkinci dünya savaşı 2007 yılı fiyatlarıyla ABD'ye maliyeti 5 trilyon dolar. Altı yıl süren İkinci dünya savaşı milyonlarca insanın ölümüne mal olurken bunu dolar ile değerlendirmek mümkün mü? İkinci dünya savaşı tüm insanlığa getirdiği yıkımı nasıl değerlendireceğiz? Irak savaşı ise ABD'nin bütçesinden 3 trilyon götürmüş. Irak'ta görev yapan bir ABD askeri, yılda 400 bin dolara mal olurken, savaşta ölen her ABD askerininin varislerine 500 bin dolar tazminat ödeniyormuş..
Komik ve basit bir örnek verelim inandırıcı gibi gelmiyor ama gerçek. Dünyadaki açlığı yenmenin maliyeti ne biliyor musunuz, sadece 50 milyar dolar ile açlık ortadan kaldırılabiliyor.
Somali'den, Kenya' ya uzanan Kara Afrika'nın kaderi olarak bilinen, çocukların ölümünü bekleyen ve o çocukların cesetlerinden beslenen akbabalara yem olmaması için, savaş ver suç ekonomisinin üstesinden gelinmesi gerekiyor.
Savaş hiçbir topluma özgürlük vermemiş, kazandım diyenler bir gün gelir biz bu savaşla ne elde ettik, diye kendini sorgular. Bakmayın hamaset nutukları çeken savaş çığırtkanlıklarına. Savaş, insan ve mal öğütme değirmenidir. Savaşan insanın vicdanı olmaz. Savaş, getirisi olmayan bir çılgınlık, insanı güldürmeyen, ömür boyu insanı, vicdanıyla sorgulattıran acıdır.
Yukarıda verdiğimiz rakamlar bunu doğrulamıyor mu? Savaşlar olmasaydı, insan vicdanı körelnmeseydi, doğa kuraklığa cesaret edemez, o Somalili kaburgaları sayılan, çikolata renkli çocukları açlıktan ve susuzluktan ölmezdi.
Savaş ve suç ekonomisinden beslenenler, ne ülkesinde ne de dünyada huzur ve refahın olmasını istemezler. Yoksulluk ve adaletsizlik onları besleyen damarlardır. Dünyanın her yerinde ve tarihte savaş, terör ve şiddet üç yerden beslenmiştir; yoksulluk-adaletsizlik, cehalet ve temel hak ve özgürlüklerin tanınmamasındandır. Savaş ve suç ekonomisini bertaraf etmeden, daha çok, çocuk ölümleri ve mülteci göçlerine tanık olacağız..






