|
Greta Sendromu ya da Sindirella Masalı

Sindirella masalını hepimiz biliriz, birçok kez okumuş ve seyretmişizdir. Rivayete göre, bu meşhur masalın ilk versiyonunun tarihi, Milattan Önce altıncı yüzyıla dayanır. Avrupa’da 500 çeşidi bulunan masalın bildiğimiz son uyarlaması ise Fransız yazar Charles Perrault ve Grimm Kardeşlere ait. Biz, hem Disney hem de Hollywood yapımlarında bu masal senaryosunu dünyanın en çok tutan senaryo kalıbı olarak izledik. Şimdi nereden çıktı bu masal girişi derseniz çok haklısınız elbette! Biz televizyoncuların zihni, bir meslek alışkanlığı olarak hep çağrışımlarla çalışır. Bu sefer de öyle oldu; Greta ile ilgili haberleri okurken bu masal aklıma geliverdi.

Greta Thunberg’in tek başına “İklim İçin Okul Grevi” kampanyasını başlatmasının üzerinden bir yıl geçti. Time dergisi bu kampanyanın ardından onu 2019 yılının dünyayı en çok etkileyen insanı ilân etti. Thunberg, derginin kapağında “Gençliğin Gücü” başlığıyla yer aldı. Derginin yayın yönetmeni Edward Felsenthal “Greta bu yıl gezegenin yüz yüze olduğu en büyük sorunla ilgili
en büyük ses
oldu ve kimsenin tanımadığı bir kişiyken
dünya çapında bir hareketin lideri
haline geldi” diye konuştu. Öyle ki, haberlere göre Greta dünya çapında onlarca ülkeden milyonlarca insanı peşinde sürükledi, başlattığı protesto gösterilerine herkes katıldı, siyasi liderler iklim konusunda zorlanmaya başladı!!! Hayret verici değil mi? Yemen’de, Suriye’de Afrika’da binlerce çocuğun parçalanmış cesetlerinden, kan revan içindeki görüntülerinden etkilenmeyen ne yapıyorlarsa yapmaya devam eden dünya liderlerinin taşlaşmış kalbini Greta yumuşatıverdi. Greta’nın gözyaşları, sözleri dünya liderlerini harekete geçirdi! Trump ise
“Çok gülünç. Greta önce öfke kontrolü sorunuyla başa çıkmalı, sonra bir arkadaşıyla eski usul güzel bir filme gitmeli. Sakin ol Greta, sakin ol”
twiti ile bu figürle dalgasını geçti. Sindirella hikâyesinin kalıbı çağdaş bir masala uyarlanmış, kahramanı Greta Thunberg peri masalı kahramanı gibi turlamaya devam ediyor. Prenses saraya girmişti de ya sonrası?.

Bu durumu bir mutluluk semesi gibi karşılayıp göklere çıkaranları ve gezegenin kurtuluş umudunu 16 yaşındaki bu küçük kıza bağlayanları (Avatar filmi burada da çağrışım yaptı) okuyunca siyaset bilimci Süleyman Seyfi Öğün’ün olayı “Greta Sendromu” diyerek tanımlaması aklıma geldi.

Her hafta salı akşamı TRT2’de Alev Alatlı ve Süleyman Seyfi Öğün ile birlikte fetiş haline gelen kavramları konuşuyoruz. 10 Aralık’ta yayınlanan İhmal Edilebilir Nasihatler bölümünde Alev Alatlı’nın, “
Marx, ‘din kitlelerin afyonudur’ demişti, ben de bugün geldiğimiz noktada teknoloji kitlelerin afyonudur
diyorum” teşhisini konuşurken bu kavram tekrar masaya yatırıldı. “Kitlelere afyon’’ olmak kavramını konuşurken de söz kapitalizmin fetişlerine vardı. “
Ekonomizm ve teknolojizm kendileri fetiş haline geldiği gibi karşı çıkan akımları da fetişleştiriyor.”
Doğrusu yüzyılı anlama kılavuzu olacak tespit ve teşhislerle geçen programda Süleyman Seyfi Öğün konuyu Greta ile örneklendirdi.
Bir kurtuluş olarak sunulanın
Greta’nın fetişleşmesinin nasıl bir tehlike olduğunu “Greta Sendromu” ile açıklayınca üzerinde bir hayli düşündüm.
Öğün, “Asıl tehlike dünyayı insansızlaştırmaya, insandan, insani olandan arındırmaya çalışmaktır. Greta bu zihniyetin dışında bir şey söylemiyor. İnsandan yana görünüyor ama değil” diyor ve devam ediyor: “
Kapitalizmin iki fetişi ‘ekonomizm’ ve ‘teknolojizm’ gezegeni insansızlaştırmayı esas aldı, buna karşı tepkiler de insansızlaştırma üzerinden geliyor.”
Greta Sendromu’
bu düşünce biçiminin aynı zamanda kurtuluş reçetesi gibi sunulmasıdır. Greta insanı suçlayarak doğayı kurtarmaya çalışıyor. Bu da insansızlaştırmanın bir parçası değil mi… Hâlbuki insanı koruyarak doğayı kurtarmak gerekir… İsveçli Greta Thunberg’in iklim değişikliği karşısında acilen adım atılması talebiyle başlattığı kampanya kapitalizmin
fetişlerine
karşı değildir, olan-bitenin fıtrata aykırılığı üzerinden bir şey söylemez, bir tarafıyla da
işi
çocuklaştırarak, oyuncaklaştırır…

Üzerinde düşünmeli…

Efendim, dünyada bunlar oladururken bizde de yeni bir parti kuruldu. Eski danışman, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında kurulan Gelecek Partisi dün itibarıyla resmi bir hal aldı. Yine çağrışımlarla yazmak isterim ki; siyasete kurtarıcı olarak bakmak, onu fetişleştiriyor. Siyasete böyle bakmak yerine onu yeryüzünde, koskoca gezegenin minik bir parçasında, gerçekleşen, gelip geçen bu sayılı ömrümüzdeki işlerden bir iş olarak bakmayı çok daha yapıcı bulurum. Umut ederim ki; bu parti kendisine tam tersi böyle bir misyon yüklemez! Hayırlı olsun…

#Charles Perrault
#Greta Sendromu
#Ahmet Davutoğlu
#Kapitalizm
4 yıl önce
Greta Sendromu ya da Sindirella Masalı
Bir mütefekkir kaç batman gelir?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?