
ABD ordusu, iç savaş sürecinde “DEAŞ’la mücadele” bahanesiyle askeri güç bulundurduğu Suriye’den çekilmeye hazırlanıyor. ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını gözden geçirmeye iten 5 gelişme öne çıkıyor: Şam hükümetinin güvenliği sağlaması, DEAŞ saldırılarının azalması, bölgesel güçlerle güvenilir ilişkiler, Fırat'ın doğusu için anlaşma ile bölge ülkelerinin güvenlik garantileri.
Suriye halkına karşı büyük katliamlar işleyen Esed rejiminin yıkılması meyvelerini vermeye devam ediyor. ABD yönetimi, iç savaş döneminde terör örgütü DEAŞ’a karşı mücadele bahanesiyle desteklediği bir başka terör örgütü olan PKK/YPG’yi terk ederek Suriye’den çekilmeyi gündemine aldı. 8 Aralık 2024’te Esed rejiminin devrilmesi, ABD ordusunun çekilme sürecinde en önemli dönüm noktası olurken başkent Şam’a yerleşen devrimci güçlerin başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin de desteğiyle güvenlik ve istikrarın sağlanmasında kısa sürede gösterdiği başarı bu çekilmekte önemli rol oynadı. Türkiye, Irak, Ürdün ve Lübnan gibi komşu ülkelerin yanı sıra ABD dahil uluslararası güçlerin yeni Şam yönetimiyle olumlu ilişki kurması ve DEAŞ’ın rejim sonrası can damarının kesilmesi de ABD’nin ülkedeki varlığını anlamsız kıldı ve çekilme sürecinin başlamasını zorladı.
YENİ HÜKÜMET GÜVEN VERDİ
Yeni yönetim, rejimin devrilmesinin ardından yaşanan üç önemli olayda güvenliği koruma konusunda önemli başarılar gösterdi. 11 Ocak’ta Şam’ın güneyindeki Seyyide Zeynep türbesini hedef alan bir saldırı girişimi, henüz yapılmadan engellenerek birkaç saat içinde saldırıyı planlayanlar yakalandı. Ülkenin güneyindeki Dera ve Suveyde’de Dürzi gruplar ve bazı silahlı eski devrimci gruplarla yaşanan gerilimler de ciddi çatışmalara evrilmeden diyalog yoluyla çözüldü. 6-7 Mart’ta Suriye sahilinde devrik Esed rejimi unsurlarının sebep olduğu büyük kalkışmanın birkaç gün içinde bastırılması ve yerel halkın silah teslim etmeye ikna edilmesi ise Şam’ın güvenlik alanında rüştünü ispat ettiği ortaya koymuştu.
DEAŞ'A KARŞI MÜCADELE
ABD yönetimi, 2016 yılından itibaren terör örgütü DEAŞ’ın Suriye ve Irak’ta güç kazanmasıyla örgüte karşı mücadele adı altında Suriye’ye askeri müdahale başlatmıştı. Dönemin ABD Suriye Özel Temsilcisi Brett McGurk dahil çok sayıda üst düzey yetkili, bir başka terör örgütü PKK/YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte hareket edilmesini yalnızca “DEAŞ ile mücadele” şeklinde açıkladı. 2018 yılında ABD Başkanı Donald Trump, DEAŞ’ın yenilgiye uğratıldığını ilan etmesine rağmen Esed rejiminin varlığını koruması nedeniyle Suriye’den asker çekilmemişti. Rejimin 8 Aralık’ta düşmesiyle birlikte Şam’da önemli bir güçle karşılaşan DEAŞ’ın son dönemde faaliyetlerinin büyük oranda son bulmasının ABD’nin çekilme kararında zorlayıcı bir sebep olarak değerlendiriliyor. Middle East İnstitute’nin verilerine göre, rejimin düşmesinden sonra DEAŞ’ın Suriye’deki faaliyetleri yüzde 80 oranında azaldı.
10 MART'TAKİ KRİTİK ADIM
ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Erik Kurlilla, 17 Ocak’ta Suriye’deki üsleri ziyaret ederek durumu yerinde gördü. Devam eden süreçte Şam’daki hükümetin ülke genelinde güvenlik alanında elde ettiği başarılar, Washington’un SDG’ye anlaşma için kurduğu baskıları artırmasına sebep oldu. SDG’nin sahil olaylarından hemen sonra 10 Mart’ta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile anlaşma imzalayarak çekilmeye başlamasında Kurilla’nın kurduğu baskıların önemli rolü olduğu bildiriliyor. Anlaşmanın ilk aşamasında PKK/YPG militanlarının Halep’teki Şeyh Maksud ve Eşrefiyye mahalleleri ile Tışrin Barajı’ndan çekilmesi ise anlaşmanın fiiliyata geçtiğini gösterdi.
GÜVENLİK MEKANİZMASI BOŞLUĞU DOLDURUYOR
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Esed rejiminin yıkılmasından kısa süre sonra CNN Türk’e verdiği röportajda, Suriye’deki PKK/YPG sorununun barışçıl yollarla çözülmesini istediklerini söyledi. Fidan, Şam’ın DEAŞ gibi örgütlerin sebep olacağı güvenlik sorunlarının üstesinden gelmesi için Türkiye’nin desteğini sürdüreceğini vurgularken ABD’den bir terör örgütüne karşı başka bir terör örgütünü desteklemekten vazgeçmesi gerektiğini yineledi. Bu açıklamaların yanında Türkiye'nin, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak ile birlikte DEAŞ ile mücadeleyi de içeren bölgesel bir güvenlik mekanizması oluşturması bölgedeki güvenlik durumunun korunmasına katkı sağladı. Oluşturulan mekanizma, Washington'ın elindeki DEAŞ'la mücadele bahanesini kullanılmaz
hale getirdi.
BÖLGESEL GÜÇLER ŞAM’I DESTEKLİYOR
Şam’ın güvenlik sorunlarını başarıyla çözmesi ve Türkiye’nin yanı sıra Ürdün, Irak ve Lübnan gibi ülkelerle kurduğu dengeli ilişkiler, ABD’nin DEAŞ’a karşı mücadelede yeni Şam yönetiminin yeterliliğini anlamasına da sebep oldu. Bölge ülkeleri, devrimin ardından Şam'a üst düzey resmi ziyaretler gerçekleştirdi. Fırat’ın doğusunda yürütülen süreç de ABD ordusunun terör örgütü PKK/PYD’den desteğini çekmesinin önünü açtı.
KONIKO ÜSSÜNÜ BOŞALTMAYA BAŞLADI
El-Arabi el-Cedid gazetesine bilgi veren yerel kaynaklar, Suriye’nin en büyük doğalgaz sahası Koniko’da konuşlu ABD kuvvetlerinin Irak’a geçmeye başladığını bildirdi. Kaynaklar, 10 gün önce Koniko’daki üsten 70 araçlık bir askeri konvoyu çeken ABD ordusunun geçen pazartesi günü de 200 araçlık bir askeri konvoyu daha Koniko’dan çekerek Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) başkenti Erbil’deki üslere gönderdiğini aktardı. Koniko Üssü'nde PKK/YPG militanlarının da kalmadığını belirte kaynaklar, ABD'nin üssü korumak için bulundurduğu hava gözlem araçlarının da uçuş yapmamaya başladığının altını çizdi.
ÇİN'E YÖNELMEK ISTIYOR
ABD kuvvetlerinin Suriye’den çekilme kararına ilişkin Yeni Şafak’a değerlendirmelerde bulunan İbn-i Haldun Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ömer Behram Özdemir, ABD Başkanı Donald Trump’ın önceki yönetime oranla Suriye ile ilgili ideolojik bagaja sahip olmadığını belirterek, “ABD’nin taraf olduğu ya da kendisinden beklentilerin olduğu çatışmaları bitirerek, Çin’e yoğunlaşma stratejisi Trump'ın seçim öncesinde de en önemli vaatlerinden biriydi. Trump, İsrail'in Suriye'ye ilişkin güvenlik tezlerine de ikna olmayarak bölgedeki yeni gerçekliği tanıma yoluna gitti" değerlendirmesini yaptı.