Berlin- Kosova Savaşı Avrupa kıtasında 1945'ten beri görülmemiş şekilde radikal değişimlere yol açarken, Almanya'ya askeri liderlik rolüyle birlikte, Avrupa savunma politikasını canlandırmaya ve Avrupa'nın ABD ile olan ilişkilerinde değişimlere sebep oldu. Rusya'nın istikrarı belirsizliğini korurken, Rus askerlerinin Kosova'ya kendi başına girmesi ile Avrupalılar, Washington'dan kopmanın sonuçları üzerinde tartışıyorlar. Ancak Trans-Atlantik bağları sürdürme arzusu, bu bağı yeni bir yolla dengelemeye doğru yol alıyor. Son günlerde ise İngiltere'den sonra 8 bin askerle en fazla gücü sağlayan Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, kendini eski barışçıların içinde bulunduğu bir savaş koalisyonun idarecisi olarak buldu. Savunma uzmanları, Almanya'nın askeri anlamda normal bir devlet seviyesine geldiğini ve bu olayın da Avrupa'da kritik bir değişimin habercisi olduğunu belirtiyorlar. Değişimin zamanının yerinde olduğunu düşünen uzmanlar, Kosova sorununun Avrupa'nın ABD'ye ne kadar bağımlı olduğunu gösterdiğini söylüyorlar. Almanya için yeni çağın görüntüsünün nasıl olacağını ve bu konuda önlemler alınması zorunluluğunu temsil ediyor.
Kosova Savaşı başlayana kadar, Avrupa Birliği sadece ortak para olan Euro konusunu düşünürken, ortak savunma kimliği konusunu geri plana atmıştı. Ancak NATO'nun Kosova harekatına başlaması ve bu harekatın ağılıklı topunun ABD olması bu durmu değiştirdi. Avrupa'nın lazer güdümlü bombalar gibi yeni teknolojilere duyduğu ihtiyaç, stratejik keşiflerde Washington'a olan bağımlılığı ve savaş uçağı gibi ekipmanlardaki eksiklikler ortaya çıktı. Sonuç olarak "ABD'siz olmaz" politikaları, yeni teknoloji üretmedeki eksiklikler, askeri kısıtlamaların getirdiği dış politikadaki ikincil roller, Avrupa'da derin kaygıları da beraberinde getirdi. Avrupa'nın yapacağı seçim belli değil ancak bir şeyler yapması gerekiyor. Uzmanlar Kosova'nın birçok konuda dönüm noktası olduğunu belirtiyorlar. Avrupa için Kosova, askeri güç konusunda ABD ile kıta arasındaki dengesizliğin ortaya çıkması anlamına gelirken, Almanya için yeni çağın nasıl olacağını ve bu konuda önlemler alınması zorunluluğunu temsil ediyor.
Avrupa'nın birşeyler yapmaya başladığı Kosova'ya gönderilen barış gücünden de belli oldu. 4 Avrupa devi olan, İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya'nın toplam 33 bin askerine karşılık Amerika'nın 7 bin askeri 5 te bir gibi bir orana tekabül ediyor. Bu kez ortaya 'Avrupa'nın lideri kim olacak' sorusu çıkıyor. İngiltere 15 bin askerle liderliğe soyunurken, ABD ile olan yakın tutumları ve eski İngiliz liderlerinin Atlantik ittifakına ihanetten çekinmeleri bu rolü gölgeliyor. Kosova'ya ikinci büyük güç olarak girmesi ile Bonn'un nazi korkusunu ve Bosna'da doğru mu yanlış mı yapıldı sorusunu aştığını gösteriyor. Fransız Cumhurbaşkanı Chirac'ın Kosova'ya konuşlanan barış gücü ile ilgili, "Çok kutuplu dünya görüşümüz kuvvetlendi" sözleri, Fransızlar'ın eski Amerikan hegemonyası muhalifliğinin halen sürdüğünü ortaya koydu. Avrupa Kosova'da sonucun en önemli anında yer aldı: AB temsilcisi Finli Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari, anlaşmada baş rol oyuncusuydu.
Bu tip harcamalar Avrupa'da merkez solda muhalefete yol açacaktır. Bu grup paranın refaha ve insan haklarına harcanmasını istiyor. Uzmanlara göre Kosova'nın getirdiği bu değişim Avrupa'da yeni iş kolları, yeni ortaklıklarla birlikte yeni düşünüşlere de gebe olacak. Ancak, siyasi açıdan büyük zorlukları da beraberinde getirecek. 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana belki de ilk kez Avrupa ABD'ye sırtını yaslayamayacağının farkına vardı. Ayrıca, Bosna'dan hareketle kıtada meydana gelen ihtilaflarda özellikle Balkanlar'da çözümler Soğuk Savaş'a oranla çok farklı. BM'nin Kosova arabulucusu Carl Bildt, Balkanlar'da barışı garanti edecek bir askeri varlığın Soğuk Savaş yıllarında bölünen Almanya'daki kadar doğal olduğunu ve ileriki yıllarda da olmasının şaşırtıcı olmadığını" belirtiyor. ------- ARA BASLIK ------------------
