|

Zihnin harmonisi ve müzikal duyum

00:00 - 10/11/2021 Çarşamba
Güncelleme: 23:17 - 9/11/2021 Salı
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
AHSEN İLHAN /
YAZAR – SANAT TARİHÇİSİ

Beynimiz İlahi kudretin bir şaheseri. Nöron denilen sinir hücrelerinin uyumlu ve ritmik etkileşimiyle, farklı duygu ve düşünce yolları açılıyor önümüzde. Algılarımız, öğrenme ve değerlendirme yetimiz, hafıza etkinliğimiz ve duygu-durumumuz bu elektriksel etkileşimle bağlantılı. Dıştan gelen uyarıcılar, beynin sistematiğine de belli düzeyde dokunuşlar yapıyor.

Kusursuz Bir İşletim Sistemi

Bütün o bilgi transferini meydana getiren nöronların etkinliği, kişinin duygu ve düşünce dünyasını da etkiliyor: Bir yandan düşünceyi ve duyguyu değiştirebilen dışsal uyarıcılar diğer yandan sinir sitemi üzerinde bariz dönüşümler meydana getiriyor. Duygularımız, kaslarımız, hormonlarımız, öğrenme ve bilgiyi değerlendirme vetiremiz, yaşamsal melekeleri harekete geçirebilme kabiliyetimiz ve bilinç seviyemiz; beynin sinirler aracılığıyla yaptığı bilgi alışverişinin sekteye uğramadan devam etmesinde gizli. İçeride hayranlık uyandıran bir işletim sistemi var. Beynin; düşünme ve hissetme süreciyle meşgul olan askerleri ve çevresel sinir sistemine emirler yağdırıp vücudun işlevselliğini mümkün kılan orduları var.

Sinir sistemine içten saldıran bir casus ordusu bulunmadığı ve vücudun bu saat gibi işleyen dinamiğini aksatacak bir hastalığa düşmediğimiz sürece; içeride işler aynı harmoniyle devam ediyor. Ne zaman ki sağlığı bozan bir girdi sinir sitemini etkiliyor, orada fiziksel ve ruhsal bozulmalar da başlıyor. Bu içsel tahribat daha ziyade tıbbın konusu. Fakat ben dış etkilerin içeride meydana getirdiği duyum sürecine değinmek istiyorum.

Müzik ve Zihin İlişkisi

Beynimizde beş temel frekans var. Bunlar bulunduğumuz dış ortama ve etkisi altına girdiğimiz ses, koku vb. bileşenlere göre aktif oluyor. Uyku hâlindeyken Delta, aktif eylemler sırasında Beta frekansı daha baskın.

Yani her fiziksel/zihinsel duruma uygun bir frekans aralığı var. Müzik de bir titreşim sanatı. İşte bu yönüyle beyindeki dalga boyuna, elektriksel bilgi transferine temas ediyor.

Eski dönemlerde müziğin ve ritmin insanların tedavisinde ve zihinsel faaliyetlerin iyileştirilmesinde kullanıldığını biliyoruz. Antik Yunan ve Mısır’da müzik ruhu dinginleştiren bir terapi seansıyken; Ortaçağ’da çok daha büyük bir kudret timsali. Osmanlı’da ve İslâm coğrafyasında hastaların tedavisinde destekleyici bir kavram. II. Dünya Savaşı sonrasında yaralı askerlerin tedavisinde müziğin baskın bir iyileştirici olarak tercih edilmesi de bunların bir devamı.

Osmanlı’da ruh hastalıklarının mûsikî ile tedavisine büyük önem verilmiş, her hastalığa göre farklı bir makam tercih edilmiş. İnsanın ruhi ve fiziksel kayıplarında müziğin son derece etkin bir kavram olduğunu tarihsel sürece bakarak anlamak mümkün.

Ama sonra işler değişti.

Küresel Bir Silah mı?

Müzik artık sadece insanı iyi etmede bir yol değil. İnançları, değerleri ve kültürleri yok sayacak nesiller yetiştirmede de küresel bir silah. 1960’lı yıllardan sonra müziğin tedavide kullanımı bilimsel bir değer kazandı. Böylece seslerin ve frekansların, insanın algı dünyasındaki etkileri üzerine daha kapsamlı çalışmalar da başlamış oldu.

Şimdilerde insan zihnini yönetebilecek ve bütün duygu-düşünce oluşumunu ters yüz edecek frekanslarla kitleler uyuşturuluyor. Reklamlarda kullanılan müziklerden, bilgisayar oyunlarındaki ritimlere kadar hepsi belli bir amaç güdüyor. Sonra bir bakıyorsunuz çocuklar depresif, insanlar öfkeli. Tüm bunları, insanları kötüye ve yanlışa sürükleyen frekanslar aracılığıyla yapıyorlar.

Ne Yapmalı?

Müzik her zaman hayatımızda oldu ve olacak. Fakat dinlediklerimize dikkat etmek gerekiyor. Söz, ritim ve nağme üçlüsüyle, insanın fiziksel ve zihinsel yapısı hiç fark etmeden bozuluyor. Eşref-i Mahlûkat ne demekti ki zaten? Yaptığımız her işte bir ölçüyle ve dengeyle hareket etmeli. İnsan olmanın şerefini korurken dinlediklerimiz de bu sürecin bir parçası. Tabii bir de ibadetlerimiz var. Farz ibadetlerin hepsi birer panzehirdir. Ruhu bozan frekansları ekarte etmek için Kur’an-ı Kerim dinlersiniz. Çünkü onun frekansı, insanın ruhunu iyileştirir. Namaz da öyledir, okuduğumuz dualar da… Bir Allah-û Ekber demekle bile insanın beynindeki sinirler, frekanslar yönünü bulur. İnsan denilen bu eşsiz organizmaya doğru besinleri vermek gerek. Unutmadan; Türk müziğindeki makamlar, ritimler ve kullanılan ses aralıkları çok daha sağlıklıdır. Çünkü hepsi inancın, geleneğin ve yaşam biçiminin bir tezahürüdür.

#Nöron
#Antik Yunan
#Mısır
#Osmanlı’
2 yıl önce