|

Türkiye'ye liderlik çağrısı

Türkiye'ye iklim değişikliği ile mücadelede liderlik çağrısında bulunan Doğal Hayatı Koruma Vakfı Doğa Koruma Yönetmeni Berke, "G20 örneği ortadayken biz Türkiye'nin bu konuda biraz daha ilerici olmasını, liderlik göstermesini bekliyoruz. İklim değişikliği ile mücadelede etkin olmak, ekonomik küçülme anlamına gelmiyor" dedi.

Yeni Şafak
14:03 - 29/11/2015 Pazar
Güncelleme: 12:43 - 29/11/2015 Pazar
AA

Uzmanlar, Türkiye'nin G20 Zirvesi kapsamında gösterdiği liderliği iklim değişikliği ile mücadelede de göstermesi için çağrıda bulunuyor.



Fransa'nın başkenti Paris'te yarın başlayıp 12 Aralık'ta sona erecek 21. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'na (COP21) birçok ülke liderlerinin yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılması bekleniyor.



Taraf devletler küresel sıcaklık artışını 2 santigrat derecenin altında tutmak için "Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanları"nı konferans öncesinde açıklamışlardı. Küresel seragazı salımlarının yaklaşık yüzde 87'ini oluşturan 155 taraf ülkenin sunduğu bu beyanlar, söz konusu toplantıda görüşülerek 2020 öncesi küresel bir eylem planı hazırlanması için çalışmalar başlatılacak.



Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) İklim Proje Koordinatörü Cem İskender Aydın, yarın Paris'te başlayacak 21. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP21) öncesinde AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, ülkelerin açıkladığı katkı beyanları çerçevesinde söz konusu konferansın sonuç bildirisinden umutlu olduğunu dile getirdi.



Şimdiye kadarki ve güncel emisyonların büyük bir kısmından G20 ülkelerinin sorumlu olduğuna işaret eden Aydın, "Burada tarihsel bir sorumluluk da var. Bunun karşılığında İklim Zirvesinde gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere 'İklim Finansmanı' dediğimiz yardım ve teknoloji aktarımının gerçekleşmesi için çaba sarf edilmesini istiyoruz. Ayrıca, enerji konusunda çalışan çevreler ve bu konudaki raporlar gösteriyor ki, 2017'ye kadar dünya enerji sisteminde yenilenebilir kaynaklara doğru bir eğilim gerçekleşmezse iklim değişikliği ile mücadele hem çok zor hem de çok pahalı hale gelecek. Bunun için artık vade giderek kısalıyor" ifadelerini kullandı.



Doğal Hayatı Koruma Vakfı Doğa Koruma Yönetmeni Mustafa Özgür Berke de Türkiye'nin yenilenebilir enerjide potansiyelinin çok yüksek olduğuna ve bu potansiyelin hızla devreye alınması gerektiğine dikkati çekti. Yenilenebilir enerjiye dayalı sanayinin de olabildiğince hızlı bir şekilde güçlendirilmesi gerektiğini de vurgulayan Berke, "Türkiye için bu anlamda ortada çok pozitif bir resim var. Enerji bire bir emisyonları etkileyen bir alan. Bizim de bu potansiyel çerçevesinde emisyonları da düşünerek hareket etmemiz gerekiyor. Bu durumun meyvelerini çok uzun süre yiyebiliriz" diye konuştu.



Aydın ve Berke, Türkiye'nin G20 Zirvesi öncesi ve süresince belirli konularda nasıl liderlik yapabildiğini gösterdiğini ve iklim değişikliği ile mücadelede de benzer bir durumun yakalanmasının gayet mümkün olduğunu söyledi. Türkiye'nin çeşitli sebeplerle bu konuda biraz daha arka planda kalmayı tercih ettiğini söyleyen Berke, "G20 örneği ortadayken biz Türkiye'nin bu konuda biraz daha ilerici olmasını, liderlik göstermesini bekliyoruz. İklim değişikliği ile mücadelede etkin olmak, ekonomik küçülme anlamına gelmiyor" değerlendirmesini yaptı.



Türkiye'nin taahhütleri


Türkiye, BM İklim Değişikliği Bildirgesi'ne taraf olan 133. ülke olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Bildirgesi kapsamındaki "Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı"nı 30 Eylül'de açıklamıştı. Bu beyana göre, Türkiye 2030 yılında yüzde 21 oranına kadar sera gazı emisyonlarında bir azaltım hedefliyor.



Bu taahhütlere ulaşılmasında yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimindeki payının arttırılması büyük önem taşıyor. Yenilenebilir enerjinin enerji üretimindeki payını 2023 yılına kadar en az yüzde 30 seviyesine çıkarmayı hedefliyor.



Buna göre, 2023 yılına kadar teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilecek hidroelektrik potansiyelinin tamamının elektrik enerjisi üretiminde kullanılması, rüzgar enerjisi kurulu gücünün 2023 yılına kadar 20 bin megavata çıkarılması, elektrik enerjisi üretimi için uygun olduğu öncelikli olarak belirlenen 600 megavatlık jeotermal potansiyelin tümünün 2023 yılına kadar işletmeye girmesi planlanırken, güneş enerjisinin elektrik üretiminde kullanılmasını yaygınlaştırmak, bu konudaki teknolojik gelişmelerin yakından takip edilmesi, uygulanması ve ülke potansiyelinin azami ölçüde değerlendirilmesi Türkiye'nin öncelikleri arasında yer alıyor.



Taraflar üç ana gruba ayrılıyor


Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne göre, taraflar 3 ana gruba ayrılıyor. Türkiye'nin de yer aldığı birinci grupta, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi sanayileşmiş ülkeler ile Rusya Federasyonu, Baltık ve bazı merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri gibi "geçiş ekonomileri" olarak adlandırılan ülkeler yer alıyor.



Sadece OECD üyelerinin oluşturduğu ikinci gruptaki ülkeler ise gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelede emisyon azaltımlarına finansal destek sağlayarak yardımcı olmakla yükümlü bulunuyor.



Sözleşmenin üçüncü grubu gelişmekte olan ülkeler oluştururken, birçok uluslararası organizasyon gözlemci statüsünde bulunuyor.

#Paris İklim Değişikliği Konferansı
#TEMA)
#İklim Proje Koordinatörü Cem İskender Aydın
#Doğa Koruma Yönetmeni Mustafa Özgür Berke
#karbon emisyon azaltımı
#G20 Zirvesi
8 yıl önce