|

Rapor değil, küfürname

MGK'ya "Fethullah Gülen Raporu" diye sunulan metinde sevgili Peygamberimiz ve bütün semavi dinlere hakaret ediliyor. İslama karşı tutumları belli imzaları taşıyan metin saçmalıklarla dolu

Yeni Şafak
00:00 - 25/06/1999 Cuma
Güncelleme: 16:49 - 15/05/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

Milli Güvenlik Kurulu'na "Fethullah Gülen Raporu" diye sunulan metinde, İslam'a, Sevgili Peygamberimiz'e ve diğer semavi dinlere hakaretle dolu ifadeler var.

Eğer aklı selim avdet etmezse, birkaç dengesizin yazdığı, İslam'a ve diğer semavi dinlere küfürlerle dolu rapor, Türkiye'nin devlet yapılanmasına dayanak teşkil edecek.

Rapor, sadece din düşmanlığını yansıtması bakımından değil, tarihî gerçeklerle açık bir biçimde çelişmesi açısından da bir zavallılık ve bir çılgınlık belgesi. Kimi yerde Şeyh Said'le Said-i Nursi'yi karıştırıyor, kimi yerde de yakın tarihimizde hangi şahsiyetin hangi çizgide durduğu konusunda tam bir cehalet sergiliyor. Tamamen

Faik Bulut, Turan Dursun, İlhan Arsel gibi İslam'a, bu ülkenin insanlarına, sevgili Peygamber Efendimiz'e karşı nasıl duygular besledikleri toplumumuzun malumu olan şahıslarla aynı çizgiyi yansıtan rapor, devlet ciddiyeti diye bir şey varsa onu da ciddi bir biçimde sarsıcı bir mahiyet taşımaktadır.

İşte, bu raporu, bu hezeyan abidesini, akl-ı selim sahiplerinin değerlendirmesi için virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz.------- ARA BASLIK ------------------

FETHULLAH GÜLEN DÜNÜ-BUGÜNÜ-HEDEFİ

------- ARA BASLIK ------------------
DÜNÜ

*
"Ben medreseye devam ederken de tekkeyi ihmal etmezdim. Zaten ilk gözümü açtığım, ruhumu mayaladığım yer tekkedir. Fethullah Gülen (Bkz. Küçük Dünyam sf. 40) ------- ARA BASLIK ------------------
BUGÜNÜ

*
Telattuf: Yapılan hareket, kime karşı yapılıyorsa, tavrımız onlar tarafından hiç hissedilmeden ve sezdirilmeden yapılmalıdır ki, hedefi vurma ve yara almadan da dönmek mümkün olsun. Fethullah Gülen (Bkz. Asrın Getirdiği Tereddütler-4 sf. 205-207) ------- ARA BASLIK ------------------
HEDEFİ

*
"Her düşünce ve fikrimizi, önce mihenge vurup değerlendirmemiz, sonra tatbike sunmamız icap eder. Bizim için mihenk bellidir... Evet, mihenk, kitaptır (Kur'an), sünnettir ve cumhur-u ulemanın dedikleridir." Fethullah Gülen (Bkz. Gülen, age. sf.84)

*
"Yani, medresenin ilim ruhuna, tekkenin gönül hayatına, kışlanın disiplinine ve bu sacayağını bütünleştirecek bir baş-yüceye ihtiyaç var." Fethullah Gülen (Bkz. Zamanın Altın Dilimi: Çağ ve nesil-4 8. Baskı, sf. 204) ------- ARA BASLIK ------------------
ÖNSÖZ

Fethullah Gülen, amacı "Şeriatla Yönetilen Bağımsız Bir Kürt Devleti" kurmak olan Şeyh Said-i Kürdi'nin müridi'dir.

Fethullah Gülen, Nurculuk harekatına temel olarak, hadisleri esas almaktadır. Aklına o an gelen fikirleri, ağlayarak ve yakasını-paçasını çekiştirerek önce Arapça söyleyip, sonra Türkçe'ye çevirerek "hadis süsü vermekte" ve bunlar Muhammed'in hadisleridir diyerek, "cemaatim" dediği topluluğu kandırmaktadır.

Halbuki İslam'da hadis diye bir müessesenin olmadığı, birçok İlahiyat Profesör'ü tarafından tesbit edilmiştir. İlahiyat Profesör'ü Süleyman Ateş, Gerçek Din Bu (Cilt I-II) adlı kitabında bakın neler söylüyor:

*
"Muhammed'de bir insandır, vahiy dışındaki söz ve eylemlerinde o da bir insan olarak yanılabilir. O da diğer insanlar gibi kendi düşüncesiyle vardığı bazı kararlarında yanıldığını belirtmiştir. (Bkz. Gerçek Din Bu (sf. 181)

*
"Hadisleri değişmez Tanrı sözü, din kuralı gibi kabul etmek yanlıştır. Çünkü Muhammed'de bir insandı. Yetiştiği ortamın kültürü ile yoğrulmuştu..." (Bkz. Gerçek Din Bu (sf. 183)

*
"Eğer hadisler dinin temeli olsaydı, Peygamber Kur'an ayetlerini yazdırdığı gibi, kendi sözlerini de yazdırırdı. Ama o bunların yazılmasını yasaklamıştır." (Bkz. Gerçek Din Bu II. sf. 69)

*
"İmam Ebu Hanife sadece 17 kadar hadisi sahih görmüştür ki, bunlar da mütevatir (halk arasında söylenti olan) hadislerdir." (Bkz. Gerçek Din Bu II. sf. 70)

Fethullah Gülen her konuşmasında değil 17 tane, binlerce yeni yalanı ve bu yalanlarına kendi de ağlamaktadır.

Hocası Said-i Kürdi ise, tüm hayatı boyunca bölücülük yapmış ve şeriat düzeni getirmeye çalışmıştır. Risale-i Nur adını verdiği anlaşılmaz ve saçmalıklarla dolu yeni bir Kur'an yazdığını idia etmiş ve Kur'an ayetleri üzerinde sayı hokkabazlığı yaparak bunların geçerliliğini kanıtlamaya çalışmıştır. (Bkz. "cifir", "hurufilik")

En büyük mucizesi olarak ölünce üç gün kokmayacağını ve müridlerinin kendisini rahat rahat ziyaret edebileceğini söylemesine rağmen, ölür ölmez Urfa'yı korkunç bir koku sarmış ve bundan dolayı kendisini hemen gömmek zorunda kalmışlardır.

Daha sonraları, 1960 Askeri Sıkıyönetim yıllarında, mezarı yerinden alınıp özel bir uçakla bilinmeyen bir yere götürülüp, gömülmüştür.

İşte, Fethullah Gülen, Şeyhi Said-i Kürdi'nin intikamını almak için Türkiye'yi ele geçireceği günü beklemekte ve bu bekleyiş sırasında da benzeri görülmemiş korkunç ve hain bir plan uygulamaktadır.

Şimdi bu planı kendi sözlerine dayanarak ve tamamen belgesel olarak açığa çıkarıyoruz.------- ARA BASLIK ------------------

Kim bu Fethullah Gülen / Dünü-bugünü-hedefi
Biraz sonra okuyacağınız satırlarda, Fethullah Gülen'in kendi ağzından ve belgesel olarak, nasıl bir ihanet içinde olduğunu göreceğiz. Fethullah Gülen, Şeyhi Said-i Kürdi'den aldığı bu ihanet bayrağını, hain bir plan ve ibretle taşımakta ve herkesi uyutarak hedefine yavaş yavaş ulaşmaktadır!

*
Ramis oğlu, 1942 Erzurum doğumlu.

*
Evlenmeyiş nedenini şöyle açıklamıştır: "Ertesi gün erken vakitlerde bir arkadaş geldi ve bana şunu nakletti: "Akşam rüyamda Efendimizi gördüm. Size selam söyledi ve "evlendiği gün, ölür ve cenazesine de gelmem" buyurdu." Bu bir rüyaydı ama şahsım adına bu işarete saygılı olmaya çalıştım." (Fethullah Gülen, Bkz. Küçük Dünyam sf. 63)

*
1968'de İzmir merkez vaizi. Aynı yerde İmam Hatip ve İlahiyat Öğrenci Yetiştirme Derneği Kestanepazarı Kur'an kursunda öğretici.

*
1968 İzmir Buca'da 100 kişinin katılımı ile kamp yapıp Risale-i Nur eğitimi yaptırmıştır. Daha sonra Nurculuk faaliyetleri nedeniyle bu görevinden uzaklaştırılmıştır. Fethullah Gülen'in ilk militan kampları bunlardır. Bugün ise, bu yurtiçi ve yurtdışı okullardan her yıl 5000 kişi mezun olmaktadır.

*
1971 Sıkıyönetim Komutanlığı vaaz etme yetkisini almıştır.

*
Fethullah Gülen İran'daki gibi İslami bir devrim için yurt çapında teşkilatlanmayı hedeflemiştir. Fethullah Gülen ve Şeyhi'nin tarihi bağları da İran kökenlidir.

*
1980'de İzmir konuşmasında "Huruç Harekatı" (Atılım Harekatı) başlatacağını bildirmiştir. Bunun sonucu olarak da tüm Türkiye'de kendi binalarında, ilgili ev ve yurtlarda, kendine hizmet eden geniş bir öğretmen ağı ile faaliyete geçmiştir.

*
"Milletimiz içinde bulunduğu zelil duruma, şeytanın uşakları muallimler ve onların yetiştirdiği inançsız talebeler nedeniyle düşmüştür" demiştir. (Bkz. Fethullah Gülen, 14-06-1980 Denizli Merkez Akyazılı Köyü). DİKKAT: Fethullah Gülen, Yüce Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyete ve onun bir parçası olan Milli Eğitim sistemine en ağır hakareti etmektedir. Milli Eğitim Sistemimizin gözbebeği çağdaş ve vefakar öğretmenlerimize "şeytan uşağı" diyen zihniyet ise alçaktır.

*
1980'de Sızıntı dergisinde MFD rumuzu ile yazılar yazmıştır.

*
1980'de yine Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'nca arandığını duyunca Erzurum'a kaçmıştır.

*
1981'de Ocak ayında Isparta'da İmam Hatip Lisesi öğrencilerini Koruma ve Yetiştirme Derneğinde gizlenmiştir.

*
07-08-1982'de Keşan'ın bir köyünde "Molla" ve "Dahhak" (Arapça da Güven anlamında) takma isimlerini kullanmıştır.

*
27.02.1981 tarihinde, Eyüp İstanbul Hükümet Tabipliği, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniğince 20 günlük rapor almıştır. (Hocası gibi, o da tescillidir ama bu süre tedavi olmasına yetmemiştir!)

*
7 Şubat 1985'de Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığının arananlar listesinde yer almıştır.

*
23 Eylül 1985'de "Hilafet nasıl yıkıldı" adlı Abdülkadim Zeltüm adlı yazarın kitabını Nurcularla Milli Görüş mensuplarına ücretsiz dağıtmıştır.

*
15 Nisan 1985'de 7130-97/55 Synt.İstihbarat Hrk. Ş.Ks. sayılı aranan şahıslar kitabının 2. Kategori, 15. sayfa ve 588. sırasında arananlar arasında yer almıştır.

*
6 Eylül 1987'de Turgut Özal'ı desteklemek için Nurcuların "Hayır" oyunu kullanmalarını sağlamıştır.

*
1991'de Milliyetçi Çalışma Partisine 3.5 milyar yardım yapıp, MÇP-Refah Partisi, ittifakını desteklemiştir.

*
19 Ocak 1994'de Ankara'da kurulan "Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı" kurucuları arasında yer almıştır. Ve "Hoşgörü Ödüllerini" dağıtmaktadır. Bu ödülü, gizli hedefine ulaşmasında yardımcı olan, bunu bilerek veya bilmeyerek yapan kişilere vermektedir.

*
Gülen, yıllar boyu her dönemde Amerika'ya en yakın Türk siyasi partileri desteklemiştir. ABD'nin eski Türkiye Büyükelçisi Morton Abromowitz ile konuşup, onun Türkiye ve Ortadoğu hakkında yazdığı kitabına gerekli yardım sözü vermiş... "ABD Dostluk Köprüsü" adı altında Özbekistan'a yolladığı 70 öğretmene diplomatik statü kazandırtmış kırmızı ve yeşil pasaport verdirtmiştir. (Bkz. MEB Yurtdışında Açılan Özel Eğitim Kurumları Temsilcileri-2. Toplantısı 3 Mart 1997)

*
Askerliğini İskenderun'da yapan Gülen, Merkez Camii'nde askeri üniforması üzerine giydiği cübbesiyle vaaz vermiş, bu vaazı sonucunda halkı kışkırtıp, galayana getirmiş, gözaltına alınmış ve onu seven komutanlarca serbest bırakılmıştır. (Bkz. Küçük Dünyam sf. 79-81)

*
1960'taki, 27 Mayıs darbesinden sonraki yıllarda, Gülen vaiz olarak devlet memuruydu. Aynı zamanda İzmir'de Kestanepazar Derneğinde yöneticilik yapmaktaydı. Bu arada İmam-Hatip Lisesi ve Yüksek İslam Enstitüsü öğrencileri ile de meşgul olmaktaydı. Orta-eğitim çağındaki öğrenciler için verilen kursların yanısıra, yurtlar da açtırttı. Bunlara "Işık Evleri" adı verildi. İzmir'de başlayan bu "hareket" önce Ege bölgesine, sonra da Marmara bölgesine yayıldı. Tüm bu faaliyetler, 20-30 yıl sonrasının eğitici ve yöneticilerini yetiştirmeye yönelikti. Kaynak: Fethullah Gülen (Faik Bulut-Ozan Yayıncılık) Hayatına kısaca gözatmış olduğumuz her anı hainlikle dolu Fethullah Gülen bilin bakalım kimin mürididir? ŞIH SAİD-İ KÜRDİ Doğuda bağımsız bir Kürt Devleti kurulması ve şeriata dayanan bir yönetim şekli için, ömrü boyunca bölücülük yapan Said-i Kürdi'nin belgesel hainliğini, bakın müridi Fethullah Gülen nasıl övüyor!

*
"İman ve Kuran hizmetinde, Bediüzzamanı anlama, yorumlama benim için hayatımda çok önemlidir. Türkiye Devleti'nin kuruluşunda ve istiklal mücadelesinde, önemli misyon yüklenmiş, bu büyük insanı acaba tanıtabildim mi?" Fethullah Gülen (Bkz. Küçük Dünyam sf. 64) Evet, Fethullah Gülen'in "büyük insan" olarak tanıtmaya çalıştığı Şeyhi'nin hainlik ve düşmanlıklarla dolu belgesel hayatına, lütfen çok dikkatle bakıp ibret alalım! ------- ARA BASLIK ------------------
SAİD KÜRDİ (Unutulmuşluğun Bir Öyküsü) ROHAT (Fırat Yayınları)

*
Said-i Kürdi koyu bir Nakşi'ydi. Doğuda, "bağımsız bir Kürt Devleti" kurmaya yönelik girişimlerin, "silahlı öncülerinden"di. Bu konuda İngilizlerin tarafını tutarak, amacını gerçekleştirmeye çalışmıştır. (Bkz. İrticanın Ayak Sesleri-Cumhuriyet).

*
Said-i Kürdi, 1876 yılında Bitlis ilinin Hizan kasabasında Nurs/Ners köyünde doğdu. Bazı isimleri; Sıh Said-i Kürdi, Said-i Kürdi, Said-i Nursi, Said-i Nersi, Üstad, Bediüzzaman (çağın güzelliği), Ceride-i Seyyare, Said Okur'dur. Bu son ismi Said Okur'u, Türkçe olduğu için, hiç kullanmak istemedi. (Bkz. sf. 32 Said-i Kürdi, Rohat)

*
Said-i Kürdi hiç evlenmemiştir.

*
Abdülhamit devrinde, bazı bölücü fikirleri nedeniyle, Toptaşı tımarhanesine sevk edilmiştir. (Bkz. sf. 36 Said-i Kürdi, Rohat) DİKKAT EDELİM, LÜTFEN ŞEYH TESCİLLİ...!

*
31 Mart Gericilik Olaylarına karışarak tutuklanmıştır.

*
Said-i Kürdi şöyle demiştir "Kürdistan'ın kaderini garantileyecek şu fikirlerden başka bir çare bulamıyorum: Ulusal Birlik ve Dini Uyanış." (Bkz. sf. 38 Said-i Kürdi, Rohat)

*
"Benim gibi başka bir memlekette dünyaya gelen" biçiminde başladığı bir cümleyi rahatlıkla "evet ben unsurca Türk sayılmıyorum" diyebilmiştir. (Bkz. sf. 46 Said-i Kürdi, rohat)

*
Said-i Kürdi, sürekli kendi ulusal Kürt giysileriyle dolaşmıştır. (Bkz. sf. 48 Said-i Kürdi, Rohat)

*
Said-i Kürdi 1918 yılında kurulan "Kürdistan Teali Cemiyeti'nin" kurucuları arasındadır. (Bkz. sf. 54 Said-i Kürdi, Rohat)

*
Şeyh Said isyanına katıldığı için tutuklanıp, yargılanmış ve sürgün edilmiştir.
İşte, kendini hiçbir zaman Türk saymamış ve devamlı Türkiye'yi bölmek için uğraşmış bu hainden, Fethullah Gülen "Zamanın Güzelliği" diye bahsediyor!Fethullah Gülen'in Ordu'ya düşmanlığı ve intikam isteğinin sebebi ise Said-i Kürdi'nin şu sözleri ve olaylardır: Said-i Kürdi şöyle söylüyor;

*
"Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanesinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı Harblerde, bir cani gibi muamele gördüm. Bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilattan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım." (Bkz. sf. 55 Said-i Kürdi, Rohat) (Bkz. Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi, Metinler/Kişiler)

*
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra mezarı yerinden alınıp, özel bir uçakla bilinmeyen bir yere gömülür. (Bkz. sf. 83 Said-i Kürdi, Rohat)

*
"Küstah kadına ilk iş, nasihat. Kadınlara en zayıf olunan yer yatak odasıdır. Eğer erkek kadına orada mağlup olmazsa, kadının hizaya gelmesi daha kolay olur. Bunlar kar etmiyorsa hafifçe dövülebilirler." Fethullah Gülen (Bkz. Asrın Getirdiği Tereddütler-3 sf. 119-123) Tüm insanlığı yetiştiren geleceğin analarına, yani kadına bu gözle bakabilen biri, İNSAN olabilir mi? "Ey Vicdanlı İnsanlık" uyanalım! Fethullah Gülen, Hain Hocasından devraldığı, hain fikirleri bakın nasıl sistemleştirmiş;

*
Vesveseye esas teşkil edecek hususların doğmaması için, çok iyi beyin yıkamanın lüzumuna inanıyorum. İmandan sonra, bu şartlandırma mutlaka yapılmalıdır. Fertler, inanca ters olan düşüncelere, zerre kadar dahi ihtimal vermemeliler. Her fert böyle şartlandırılmalıdır. Ve ben bunun lüzumuna inanıyorum." Fethullah Gülen (Bkz. Küçük Dünyam, sf. 68_

*
"Gerçek manada Bediüzzaman'ın arkasından gitme ve ona talebe olma bu düşünceyi hayata geçirmeye bağlıdır." (Bkz. Gülen, Prizma-1, sf. 266)

*
İrşad, tebliğ ve cihad ancak Efendimizin takip ettiği strateji bilinmekle isabetli ve tesirli olur (yani HİLE). ÇOK DİKKAT EDELİM! Medine vesikası: Medine'ye göçen Müslümanlar orada üç topluluk oluştururlar:


1-
Yahudiler,

2-
Evs ve Hazreç kabileleri,

3-
Müslümanlar. Aralarında imzaladıkları vesika "çok hukuklu sivil toplum projeleri" idi. Ne zaman ki Müslümanlar güçlendi. Sözleşmeyi bozup, Yahudiler'den yaklaşık 700 erkeğin zincirlerle kafalarını koparıp hendeklere doldurdular. İşte Fethullah Gülen ve benzerlerinin Türkiye'de yapmak istedikleri budur. DİKKAT! Beyin yıkama nasıl olurmuş görelim!

*
Hoca'nın tebliğ ve irşad konusunda verdiği "onbir yönlendirici emir" Muhatabımızın gözüne girebilmek için her meşru yol denenmeli.

1-
Muhatabımızın inanç ve kültür seviyesi iyi bilinmeli.

2-
Muhatabımızın itimadı sağlanmalı.

3-
Müslümanlık çok iyi bilinmeli. "koyun gibi ol, süt ver."

4-
Yapılan işler ihlas ve samimiyet içinde yapılmalı.

5-
Kılavuz, (tebliğcinin) kalbi dini ilimlerle, aklı medeni fenlerle donatılmış olmalı.

6-
Tepki duyulacak meseleyi başkasına anlattıran Fethullah Hoca bu amaçta çalışan figüranları HOŞGÖRÜ ÖDÜLLERİ ile mükafatlandırmakta!!!)

7-
Bilmediğimizi, bilmiyoruz diyerek bilene götürelim.

8-
"İrşad ve tebliğ adamı" nesi var, nesi yoksa bu yolda feda edebilmeli.

9-
Davaya şahıslar değil, kitleler sahip çıkmalı. Uyumda gecikirsek hedefte de gecikiriz... Modern giyinin... Çağdaş, demokrat, ılımlı profil verin...

10-
Kitlelerin ruh hallerinden yararlanarak onları yönlendirin. Fethullah Gülen (Bkz. Asrın Getirdiği Tereddütler-3 sf. 183) ------- ARA BASLIK ------------------
Müridana Notlar:

*
Yeryüzünde irşad, tebliğ, cihad ve dine hizmetten daha büyük vazife yoktur.

*
Bu vazifede temel şart dertli ve sancılı olmaktır.

*
En yüksek ideal, bütün gönüllere Allah'ın ve Resul'ünün ismini ulaştırmaktır.

*
Vazifemizin adı cihaddır. En önemli mesele imanın kurulmasıdır.

*
"Dengeli bir hizmet eri, söyleyeceği şeyleri hemen söylemez" (Bkz. Gülen, Fasıldan Fasıla sf. 119)

*
"Sabırla pişip olgunlaşmadan, çıkış adına yapılacak herşey tam bir hayaldir." (Bkz. Gülen, age-I, sf. 5)

*
Hak ve hakikatler, önce hali ve inançları müsait olanlara anlatılmalıdır. (Yani Hocanın da dediği gibi "şartlanmış olanlara." Bu tipik bir Nakşi tutumudur)

*
1968 yılında Fethullah Gülen'e ilk evi açma teklifi gelir. Şöyle denir: "Siz bir ev tutun, istediğiniz talebeleri de yetiştirin, kirasını ben, İlim Yayma Cemiyeti'nden temin ederim." "Böylece ilk evi tutmuş olduk." der Gülen (Bkz. Küçük Dünyam sf. 114)

*
"İslami neşriyat yavaş yavaş hareketlenmeye başladı. Bende bütün paramı faydalı gördüğüm kitaplara yatırıyor ve bunları karşılıksız dağıtıyordum." (Gülen, Edirne, Bkz. Küçük Dünyam, sf. 54)

*
"Bizler hemen söze girip, meselelerimizi açık seçik ortaya dökmeden önce, ferdi sohbetlerde karşımızdakinin ortaya atacağı mevzularla onu tanımaya çalışmalıyız." (Bkz. Gülen, İnancın Gölgesinde-2, sf. 195-218)

*
"Asya ile bütünleşmek büyüme yoldur. O köprü geçilsin, Türk Müslümanlığının şartlarımız içinde cihana yeni bir ses ve soluk olacağı kanaatini taşıyorum." (Bkz. Fethullah Gülen Hocaefendi ile Ufuk Tara).

*
"Yapılması gerekli olan şey, mevsimi gelince, O'nun ortaya koyduğu çözümlerin yorumlanmasıdır." (Bkz. Gülen, age, sf. 53)

*
"Toplumun yapılanma ritmi, hızlı yapılanmaya müsait değildir. Acelecilik, fayda değil sadece zarar getirir." (Bkz. Gülen, Fasıldan Fasıla-2 sf. 232)

*
"Her devrin şartlarına göre bir hizmet stili vardır. Önemli olan, şartları ve şartların gereğini iyi tespit edip, işe öyle koyulmaktır." (Bkz. Gülen, Fasıltan Fasıla-I, sf. 97) Fethullah Gülen, Takiyyesinde dikkate değer bir felsefe geliştirmiş!

*
Fethullah Hoca Cumhuriyet yönetimine kızan İslami cepheye şöyle söylemiştir: "Öyle yapacağınıza, uzun vadeli çalışmalarla eğitime yapacağınız yatırımlar aracılığıyla kadrolar yetiştirseydiniz, bu kadrolar şimdilerde ya zirvede ya da zirveyi zorlayan makamlarda olacaklar; bir kısmı da belki Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapmış olacaktı" diyerek niyetini ortaya koyuyor.

*
"Kestanepazarı yıllarına ait en unutulmaz ve en bereketli faaliyetlerden birisi de hiç şüphesiz kamplardır. Yetiştireceğimiz nesil, bir asker gibi disiplinli olmalıdır... Kamplar da askeri kışlalara benzetmektedirler. Bu yönüyle kamplar bir tekkeye benzemelidir." (Bkz. Küçük Dünyam sf. 122) Bu kamplar, bugün yılda 5000 mezun veren, militan okullarına dönüşmüştür.

*
Fethullah Hoca'nın nasihatlerinde üç önemli nokta bulunuyor:

1-
Mevsimi gelince, gerçekleşecek yapılanma.

2-
Dar bir alandaki cemaat yerine, evrensel ölçekteki bir İslamiyet.

3-
Mevsimi gelinceye kadar "Cemaat erlerinden ön plana çıkmamaları, hedefe ulaşıncaya dek sahnenin arkasında durarak başkalarını kullanmaları.

*
Gülen uzun vadeli çalışmasının nedenlerini de açıklıyor: "Hasımlarımızı çok erken uyarmış, dostlarımızı da düş kırıklığına uğratmış oluruz." (Bkz. Gülen Asrın Getirdiği Tereddütler-1 sf. 205-207) Burada hasım diye bahsedilenler Atatürkçüler ve Şanlı Türk Ordusudur.

*
"Karşı tarafın bu mevzuda göstereceği şiddet, hiddet, kin ve nefret ise hala onlardan bir şeyler bekleyen bu cephenin gafillerini uyarmak ve emanet devir teslimini hızlandırmaktan başka birşeye yaramayacaktır. (Bkz. Gülen Zamanın Altın Dilimi: Çağ ve Nesil-4 sf. 169-170)

*
"Mutlak itaat edileceklerin peygamber çizgisinde olmaları şarttır." (Bkz. Gülen, age.sf. 169) Yani Kendisi.

*
Arkadaşlar şahittir: "Cezayir'de Müslümanlar demokratik yollarla iktidara yürüyor, birinci basamak seçimleri kazandılar vs. dediklerinde, ben "hayır" yanılıyorsunuz ihtilal yaparak bu işi engellerler dedim." "Hikmet kuvvetle atbaşı olmalıdır. Kuvvet dengesinin olmadığı durumlarda tekniğe, taktiğe başvurmalıdır. Aksi takdirde, karşı gelinemeyeceği muhakkak olan kuvvetle çarpışmaya kalkmak davaya en büyük ihanettir... kat'iyen dünya ve karşısında hedef haline gelinmemelidir. (Bkz. Gülen, age. sf. 100-105) Bu tipik Siyonist tavır, bize hiç te yabancı gelmiyor!

*
"Geleceği kucaklamayı planlayanlar, oturup O'nu (Hz. Mesihi) bekleyeceklerine kendilerini ona asker olarak yetiştirme gayreti içine girmelidirler... tâ ki geldiğinde hazır olan askerlerinin başına geçebilsin; geçebilsin de yeniden asker yetiştirme zahmetine katlanmasın." (Bkz. Gülen, Prizma sf. 30)

*
Gülen: "Cihad eden şehiddir" (Bkz. Gülen, Fasıldan Fasıla-1, sf. 120)

*
Gülen'in programını kendinden dinleyelim: "Gündem belirlemek ve hadislerin nabzını elinde tutabilmek için, devamlı fikir ve düşünce üreten bir "beyin kadro" ve bu düşünceleri pratiğe dökebilecek "dinamik insanlara" ihtiyaç vardır. Tüm bunlar plan ve program gerektiren işlerdir." (Bkz. Gülen, Fasıldan Fasıla-2 sf. 118)

*
Hoca, talebenin "tedip ve islah" gayesi ile dövülebileceğini belirtiyor. (Bkz. Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-3 sf. 122) Bunu da yapmıştır. (Bkz. Aydınlık 15 Şubat 1998)

*
Hizmetin asıl yükünü öğenciler çeker. Bu öğrenciler, ağabeylerinin kendilerine seçtikleri fakülte ve bölümlerde okumak zorundadırlar. Öğrenci ağabeyinin izni olmadan memleketine, ailesine dahi gidemez. Bir insanı yetiştirmek için, ona istediğiniz şekli vermek için en uygun yaş 16 yaş öncesi yıllardır. Bu döneme "fıtratın oluşma dönemi" denir. Fethullah Hoca'nın cemaatine para toplama tezgahı herkesi hayrette bırakıyor. Fethullah Hoca mürit müritlerini bakın nasıl kafalıyor:

*
"Dinimizde ibadetler esas itibariyle iki bölümdür. 1-Mali ibadetler. 2-Bedeni ibadetler. Yalnız bu taksimi birbirleriyle alakası olmayan bir ayırım şeklinde düşünmek doğru değildir... On milyona sahip olan da, yüz milyara sahip olan da elinde bulundurduğu meblağ içinde, Rabbinin rızasını kazanmaya çalışacaktır. Herkes Allah yolunda malıyla, canıyla hizmet etmekle mükelleftir." Fethullah Gülen (Bkz. Gülen Prizma, sf. 223-229)

*
Sakaryalı Nakşi Şeyhi, Öngüt Hoca Fethullahçılara Kur'an'dan şu örneği vererek: "Onlar ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir." (Kur'an, Bakara/86). "Bu meali kullanarak yemekler düzenleyip, para toplayıp, senet alıyorsunuz, ödemeyenleri icraya veriyorsunuz" demiştir.

*
Nurcu davetine giden biri şunları anlatıyor: "Her zaman olduğu gibi cazgırların "benden bu kadar, benden bu kadar" faslı bittikten sonra, tahsildarlar makbuzlarla ve hazırlanmış senetlerle ortaya çıkıyorlar. Sıra ile, "ne veriyorsun?" demediler. Sormadan, "bu şu kadar verir" diye kendileri yazdılar. Bu çok büyük bir rakamdı".

*
Başka biri de şöyle anlatıyor: "Gelecek olanlar zenginse, süsülemeye daha çok özen gösteriyorlar... ilk önce yemekler yeniyor... sonra simsarlardan biri "benden şu kadar milyar" diyor. Her toplantıda böyle açılış yapan birini bulunduruyorlar."

*
Asya Finans ve Işık Sigorta gibi tarikat holdingleri kuruyor, zengin müritlerini aynı çatı altında topluyor, dinsel medrese ile modern mektep sentezi yaparak yurtiçi ve yurtdışında okullar açıyor, bekar evleri, dershane ve yurtları yaygınlaştırıyor. Vakıf ve hayır kurumları ile yoksul kitleleri kontrolüne alıyor, zengin ve eğitimli müritlerini dünyanın dört bir yanında asker gibi çalıştırıyor. Ve gerektiğinde onlardan ticari elçi olarak yararlanıyor.
Fethullah Hoca'nın bir türlü ele geçiremediği ve en büyük hedefi olan Türk Ordusu'na karşı tavrı:


1-
Orduya hoş görünmek

2-
Askeriyeye karşı polisi güçlendirme. Katı hizmet anlayışı içinde yetiştirilen bu polisiye ümmet, gerektiğinde silahlı bir güç olarak ordunun karşısında yer alabilir. Şu anda hizmetin ana hedefi askeriyedir. Sır vermeyen elemanları seçip, kendi elleriyle askeriyenin içine koyuyorlar. Ordudan ihraç edilen biri şunu söylüyor: "Gözlerimizle namaz kılardık"

*
İslamcı mücadele çizgisinde, Fethullahçıların en önemli özelliği, moderniteyi gelenek ve din içinde üretmek istemeleridir. Bu mücadele dört alanda belirginleşir:

a-
Politik alan: Demokrat Partiden, AP ve ANAP ve Refaha.

b-
Eğitim alanı: İmam hatip okullarından, islami kolejlere.

c-
Ekonomik alan: İslam finans kuruluşlarından, menkul değerlere.

d-
Medyatik alan: İslami gazetelerden, radyo ve televizyonlara.
İbret verici bazı Nur Öğrenci anıları;


*
"Fethullah Cemaati'nin medyası durumundaki Burç FM radyosu, STV televizyonu ve Sızıntı, Aksiyon dergileri propogandalarını yapmak ve kendilerini tanımak açısından çok önemlidir. Ama bu yayınlar biz cemaat öğrencilerine yasaktır. Bizler STV, Burç FM, izleyemeyiz... bizim kafamızı karıştırabilir diye."

*
Zar zor geçinirken, bizi zorla Zaman ve Sızıntı gibi cemaat yayınlarına abone yaparlardı. Her abone için "ahirette sana şu kadar huri verilecek, sevap yazılacak" denerek tiraj arttırmaya çalışırlardı.

*
"Hocanın vaazlarını ve ilahileri içeren kaset satışlarını hizmet için yapıyordum. 30 kaseti 2500 kaset yaptım. Kaset başı prim alıyordum", "biri bu, işlerden çok büyük servet edindi. Elimizin altında şu kadar muhtaç öğrenci var diye, inançlı esnafı sömürüyordu."

*
"Büyükannesi Münise Hanım hep gözü yaşlıydı. Babam namazlarına çok dikkat eder, yeni ezberlediği Arapça, Farsça bir beyti tekrar ederdi, onun da gözü yaşlıydı. Onu başındaki sırığıyla tanıdım. Ve onu hiçbir zaman sarıksız görmedim. Babamı en iyi idrak ettiğim dönemlerde o 35 yaşındaydı. Kur'an öğrenmenin ve öğretmenin yasak olduğu dönemlerde bizim evdeki ahır çok ciddi hizmetler görmüştü. Babamın, Sahabe Efendilerimize cinnet derecesinde bir sevgisi vardı..." (Gülen, Bkz. Küçük Dünyam sf. 21-25) Fethullah Gülen, tüm hain ve dengesiz karakterini ailesinden aldığı için o da, yukarıda bahsettiği aile fertleri gibi ağlayıp duruyor.

*
"Hayatımın en sarsıcı hadiselerinden biri de Alvar imamının vefatıdır... Birden "Efe öldü" diye bir ses duydum, dünya yeri doldurulamayacak bir boşluk görecekti" (Bkz. Küçük Dünyam sf. 37)

*
"Benim ilk Kur'an hocam validemdir... O devirde Kur'an okumak yasak olduğu için annem beni gece yarısı uykudan kaldırır ve bana Kur'an öğretirmiş. Zaten bütün köyün kadın ve kızına Kur'anı validem öğretmişti." (Bkz. Küçük Dünyam sf. 25)

*
"Sene 1941 üç yaşındaydım... O devirde, askerlerin başlarına taktıkları kep siperliydi. Fakat sipersiz Amerikanvari kepler de vardı." Gülen, Sipersiz keni bere olarak hayal ediyor ve diyor ki: "Dedem Şamil Ağa'nın başından hiç çıkarmadığı sarığı ile bu bere birbirine karışıyor... ve ben sarıklı ve sipersiz ken giyenlerin safında yer alıyorum." (Bkz. Küçük Dünyam sf. 43)

*
"Tam istenen şekilde askerlik yapmadığım için, oranın yemeği bana helal olmaz diye, askeriyenin yemeğini yemiyordum. Hatta giyeceğim elbiseyi dahi bir asker talebeden satın almıştım. Bunlara dikkat ediyordum. Askerlikte insanın onurunu çok kırıyorlar. Abdest almaya gittiğim için birkaç defa çok ciddi dayak yedim. Bir iki dakika namazdan dolayı geciktim diye ellerimi patlatırcasına çok dövdüler. İnsanı asker olduğuna pişman ediyorlar." (Gülen, Bkz. Küçük Dünyam sf. 72) Bugün bu güzel Türkiye'yi borçlu olduğumuz, bu uğurda nice şehitler vermiş, "Şanlı Türk Ordusu"nun yemeğini bile yememeye dikkat eden, askeri elbisesini (kendi ağzı ile) kendine helal etmeyen, İNSAN DEĞİLDİR.
Atatürk'ün adını ağzına bile alamayan Fethullah Gülen'in tarihteki favorileri kimlerdir dersiniz? İbretle okuyalım;


*
İmam GAZALİ (1058-1111): Felsefe okuyanlarla filozofları kafir ilan etmiştir.

*
İmam RABBANİ (1563-1625): Afgan kökenlidir. 17. Yüzyıl Nakşibendiciliğinin 2. Kurucusu sayılır. Tarikat-şeriat tipi islamdan yanaydı. Nurcu, Nakşi ve Süleymancılar tarafından pek tutulan bir şahsiyettir.

*
Bediüzzaman Said-i Nursi: Türkiye'de islami bir rejim kurulması için çok çalışmıştır. Fethullah Gülen'in de içlerinde olduğu Nur Talebelerini, kendi misyonunun uygulayıcıları olarak bırakmıştır.

*
Hasan el Benna: Mısır'daki Müslüman Kardeşler örgütünün kurucusudur. Örgüt darbe ve şiddeti esas almıştır. Filistin'de Hamas, Cezayir'de Fıs, Mısır'da el Cihad, Afganistan'da Hızbül-İslami, Türkiye'de Refah Partisi'nin bir kanadı, Hasan el Benna'nın örgütünün devamıdırlar. Gaddarlığı ile ünlü Yavuz Sultan Selim (Kırkbin Aleviyi katletmekle ünlüydü), Kızıl Sultan II. Abdülhamit, İngilizlere kucak açan, hain Vahdettin hep Fethullah Hoca'nın gözdelerindendir. Fethullah Hoca, Yüce Atatürk hakkında ise sadece "iyi kumandan, iyi asker, iyi lider" diyebilmekte, takiyyesi bile, daha fazlasını yapmaya yetmemektedir. Ama Hoca'nın cemaat mensupları, Yüce Atatürk'ün adını hiç anmayıp, ona deccal (fitne başı), Beton Kemal, malum şahıs gibi sıfatları takmaktadırlar.
Türkiye'yi bugün irtica kanseri sarmıştır. Çok geç olmak üzeredir. Lütfen artık uyanalım. İşte resmi kayıtlar:


*
T.C İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın 91/312-12 sayı ve 10 Mart 1992 raporuna göre "Fethullah Hoca Talebeleri" Anayasa'nın öngördüğü demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletini yıkarak yerine şeriat düzeni getirmek isteyen illegal bir örgüt olup:

1-
Emniyet içinde örgütlenmektedirler. Hedef: Polis kolejleri, Akademi ve okulları.

2-
Orduya sızıp subay, astsubay ve askeri öğrencilerin arasında taraftar toplamakta,

3-
Faaliyet alanları: a) Askeri koşullar b) Polis kolejleri c) Öğretmen okulları

4-
Nurcu öğrencilerin askeri okullara kaydırılmalarına çalışılmakta,

5-
Devletin önemli yerlerine yerleşilmekte,

6-
Meslek okulu öğrencilerine de el atılmaktadır.
Yüksek Dereceli komutan yorumları; Fethullahcılar, en az PKK kadar tehlikelidir... Fethullahcılar daha sinsi ve tehlikelidir.


*
Gülen, Orta Asya'da bağımsızlığını ilan eden ülkelerin sorunlarıyla ilgilenme gerekliliğini, ilk defa Süleymaniye Camii vaazında söyledi. İlk grup 11 Ocak 1990'da Sarp sınır kapısından Gürcistan'a girdi. Geziyle ilgili video kasetleri tüm Türkiye cemaatine yayıldı. Buna karşılık Gülen'in kasetleri de Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nde dağıtılmaya başlandı.

*
Gülen'i bu konuda çok şaşırtıcı insanlar destekledi. Günümüzde, 54 ülkede 200'den fazla okul, 4000 öğretmenle faaliyette bulunmaktadır. (Öğrencilerden ilk yıllar para alınmıyor. Sonraki yıllar katkı payı alınıyor) Okullardaki toplam öğrenci sayısı 40-50 bin kadar ve her yıl 5000 mezun veriyor. Okulların bugünkü yıllık cirosu milyonlarca doları bulmaktadır. Fethullah Gülen ise "bu sistemin teşvikçisi, kaynağı, yönlendiricisi ben değilim" diyor.

*
Fethullah grubunun 1980'de sadece kurban derisi gelirleri, 1 trilyon Liradır.

*
İstanbul'da her mahallede bir sorumlu var. Genç öğrencilerin oturdukları 1000'e yakın ev var. Türkiye çapında her ilde bir sorumlu var. İl sorumluları ayda bir Hoca'ya rapor veriyor. Her mesleki grup ayrı daireleri oluşturuyor. Evlerde oturan gençlerle 24 saat ilgileniliyor. (Bkz. Risale-i Nur'a göre toplum projesi-Hikmet Çetinkaya-Cumhuriyet-1/Kasım/96)

*
Fethullah Gülen'in Harran Üniversitesi projesi, ilginç kişilerce destekleniyor. İddiaya göre Harran'da ikinci bir İsrail yaratılmak isteniyor. Çünkü, Harran Hz. İbrahim'in tarihi mekanı ve Siyonistlere göre "arz-ı mevud" (vaadedilmiş toprak), İsrailliler daha şimdiden GAP'da epeyce arazi satın almış durumdalar. Buna bağlı olarak Fethullahçılar da, Yahudi cemaatinden birçok konuda destek görmekte.

*
Gülen nasıl buralara geldi? Başarısı neydi?

1-
Kendini iyi sakladı. Atatürkçülerin sempatisini topladı. Hiçbir konuda açık seçik, sınırları belli, adresi açık birşey söylemedi.

2-
Sessiz ve derinden ekonomik gücünü büyüttü.

3-
Kolej tipi okullar kurdu.

*
"Edirne'den gelirken dosyası dolu gelmişti. Takibe maruz idim. Peşimde daima bir sivil polis bulunuyordu. Fakat cenab-ı hakkın bir lütfu, bu polis İmam Hatibin orta kısmından mezundu ve benimde hemşehrimdi. Erzurum'luydu. (Bu polis Gülen hakkında çok olumlu raporlar verir) (Bkz. Küçük Dünyam sf. 106)

*
Nur hareketinin Türkiye ve yurtdışında yaklaşık 20 bin medrese ve okulu bulunmakta. (Sabah Gazetesi-Hulusi Turgut)

*
Fethullah Gülen'ceGazeteci ve Yazarlar Vakfınca dağıtılan "Hoşgörü Ödülleri" tarikatçılığın meta aracı haline getirilerek serbest piyasa kurallarına uydurulmasından başka birşey değildir.

*
Fethullah'ın okul ve eğitim politikasının temeli batılıların "misyoner okulları ve kolejleri" sisteminin bir İslam tarzıdır. "Fethullah okullar imparatorluğu" bu anlayışın ürünüdür. Bunun sonucu günümüzde 1 milyon kadar İmam Hatipli devlet dairelerine, idari ve mülki amirliklere, güvenlik güçlerine girmişlerdir.

*
Ekonomik alana katılım İslami mücadelenin can alıcı tarafı olmuştur. Bu amaçla Hoca: "Büyük ticari müesseseler edinin" buyurmuşlardır. Bugüne kadar dince haram kılınan "israf" bir kenara bırakılmış ve tesettür modası ve eşyalarına yakın ilgi gösterilmiştir. Artık şeyh-mürit ilişkisi de değişmiş ve müritlerin bir piyasa ilişkisi taşıması nedeni ile mürit, şeyhin velinimeti haline gelmiştir.

*
Kur'an ve hadislerde lanetlenen Yahudiler'le (İsrail'le), ticari ve ekonomik işbirliğine girilmiş ve bu gelişmeler sonucunda Müslümanlar paranın-karın-iktidarın ve şöhretin gücünü bizzat yaşamaya başlamışlardır. Hoca bazen: "Türban teferruattır" diyerek İslami kesimi bile şaşırtırken, aslında ana dava uğruna bazı şiylerin feda edilebileceğini yavaş yavaş cemaate aşılamaya başlamıştır. Bu dersin adı TAKİYYE'dir.
Şu çarpıcı iki resmi belge'yi de sunmayı ihmal etmeyelim:


*
TC. İÇİŞLERİ Bakanlığı Emniyet Genel Md. İstihbarat D. Bşk. Ankara 10 Mart 1992 b.05.I.E.G.M.O 06.03 sayı: 400/1 (...92) Konu: Bazı emniyet mensuplarının illegal faaliyetleri.

"Fethullah Hoca'nın Talebeleri" adlı örgütün tüm Türkiye genelinde olduğu gibi teşkilatımız içinde de örgütlendiği, özellikle hareket noktası olarak seçtiği polis kolejleri, polis akademisi ve polis okulları içindeki faaliyetlerini, teftiş kurulundan gelen yazıya bağlı olarak askıya aldıkları... buna rağmen sempatizan kadroları ile bağlarını zayıflatmamak için çalışmalarını yoğun olarak sürdürdükleri gözlenmiştir.

Raporda öğrencilerin yüzde ellisi ile temas kurulduğu, "Geleceğin emniyet teşkilatının bürokratlarını oluşturacak" polis koleji öğrencileri ile daha imtihan sırasında ilgilendikleri söyleniyor.

Diğer bir resmi belge de ordudan:


*
ANŞ (Top. Kur. Kd. Alb. İsth. Ve IKK Ş. Md.)
Ülkede dört milyon civarında Fethullahçı var. Nihai gayeleri, şeriat düzenini getirmek. Özellikle eğitim ve propoganda ile kadrolaşarak İslam devrimini gerçekleştirmek. Bu gaye için yurtiçi ve yurtdışı hazırlık yapmak.Devrim için:

1-
Görevdeki kadroların ülkeyi şeriat ülkeleri parelelinde yönetmeleri.

2-
Nur şakirtlerinden 3000 kişilik ihtihar komandosu grubu yetiştirerek, devrime hazır hale gelmek,

3-
Ordudan taraftar kazanmak,

4-
Diğer irtica unsurları ile işbirliği yapmak. Ayrıca bazı polis okulları, askeri okullar, öğretmen okulları ve bazı fakülteler hedef seçilmiştir. ------- ARA BASLIK ------------------
SONSÖZ

Bugünkü modern insanlık, hala bundan 1400-2000 yıl önce birkaç hayal ve rüya görüp "Ben, Allah'ı gördüm, onunla konuştum" veya "Ben peygamberim" demiş olan, birkaç hayalperest ve dengesize mahkumdur.

Şimdi okumuş olduğunuz şahıs ve olaylar, konusu "yalancılık ve sömürü" olan bir romandan alınmamışlardır. Bu şahıslar, gerçekte çok daha vicdansız ve korkunçturlar. Çünkü bu gibiler, 2000-4000 yıllık yalan hikayelerle, insanları korkutmak suretiyle sömürmektedirler.

Türkiye ise, bugün hala, bundan 1400 yıl önce yaşanmış olan Muhammed adlı Arap bir hikayecinin hikayeleri ile korkutulup maddi, manevi sömürülmektedir. Muhammed öldükten sonra, hikayeleri yandaşlarınca bir kitapta toplanmış ve insanlar bu kitaba bir de kutsallık vererek taptırılmıştır. (Bkz. Kur'an-Muhammed)

Muhammed israrla, Allah denilen kutsal bir varlıkla görüşüp konuştuğunu (Allah, mensubu olduğu kabilenin baş putuydu) ve kendisinin de bu Allah'ça peygamber yani elçi seçildiğini söylemiştir. Ne işe yarar bu Allah ve bu peygamberlik diye sorulduğunda da; "talan ve gasp edilen malların beşte birinin kendisine ve Allahına ait olması gerektiğini (Bkz. Kur'an-Enfal 1), etrafta beğendiği küçük-büyük (6 yaştan başlayan) bütün kadınların keyfine göre kendisine helal olduğunu (Bkz. Kur'an, Ahzab 37-50), bu kadınları idare etmede de Allahının kendisine güç verme ve dedikodu anlamında her türlü yardımı yaptığını söylemiştir. (Bkz. Tahrim 1-5) Peki şu Allah'la bir de biz konuşalım dendiğinde Muhammed, bunun mümkün olmadığını Allah'ının sadece kendisine konuştuğunu ve bundan sonra da "tüm cihana hakim ve sonsuza kadar var olacak bu Allahın" bir daha da kimseyle konuşmak istemediğini iddia etmiştir. İnanmazsak ne olur diyenlere ise, size önce ben ve arkadaşlarım işkence eder veya öldürürüz. (Bkz. Kur'an Maide 33, Nisa 89), sonra da Allah'ım, öldükten sonra sizi sonsuza kadar katran kazanlarında haşlar diyerek çevresindekileri korkutmuştur.

Bugün Türkiye'ye baktığımızda korkutarak sömürme metodunu başarı ile devam ettiren daha modern hikayeciler görüyoruz.

Bu tipte bir hikayeci olabilmenin tabii ki belli bir şartnamesi bulunmaktadır. Bunlar genelde akıl hastası raporlu, durup dururken ağlayan, konuşurken tik halinde yaka-paçalarını çekiştiren kişilerdir.

Ancak insanda çok yüce bir cevher vardır. Bunun adına "VİCDAN" denir. Ergeç bu "vicdan" bir insanda açığa çıkar ve insanlık aydınlanır. Böyle bir insan tüm insanlığın sorumluluğunu omuzlarında taşır. Amacı, insanlığı aydınlatarak onlara kendi gerçek güzelliklerini yaşatmaktır. Bilime dayanan akılla aradığı bu gerçeği, tüm insanlıkla benliksiz olarak paylaşmış olan zeki, dürüst, saygılı ve herşeyiyle modern bu "vicdanlı" insan YÜCE ATATÜRK'tür.

Atatürk bir insanlık devrimi yaparak tüm direnmeere rağmen tarihte ilk defa bu "akıl hastası palavracıları" insanlıktan defetmiştir. Ne yazık ki Atatürk'ü anlamış bir tek kişinin bile olmaması, bugün Türkiye'de halen, Fethullah Gülen gibi tescilli akıl hastalarının yine aynı korku filmlerini oynatmalarına izin vermektedir.

Ancak birşey unutulmaktadır. Yüce Atatürk kendi yaktığı "vicdan meşalesini" Biz Türk Gençliğine emanet etmiştir ve bu meşale bu akıl hastası irticacıların nefesi ile sönmeyecek kadar güçlüdür.

Türk Gençliği olarak sana söz veriyoruz. Yüce Atatürk, biraz gecikmeli de olsak, elimizdeki bu meşalenin kıymetini bileceğiz ve insanlığa bir daha hezeyanlarla dolu günler yaşatmayacağız. Bize emanet ettiğin bu meşaleyle insanlığı aydınlatacağız.

Çünkü artık yalnız değilsin.. Seni anladık, seni yaşıyoruz.------- ARA BASLIK ------------------

KAYNAKÇA

*
Kim Bu Fethullah Gülen-Faik Bulut-Ozan Yayınları

*
Fethullah Gülen Hoca Efendi-Küçük Dünyam-Latif Erdoğan-AD Yayıncılık

*
Unutulmuşluğun Bir Öyküsü-Said-i Kürdi-Rohat-Fırat Yayınları

*
İrticanın Ayak Sesleri-İsmet Zeki Eyuboğlu-Cumhuriyet Yayınları

*
Gerçek Din Bu I-II Prof. Dr. Süleyman Ateş-Yeni Ufuklar Neşriyat

*
Müslümanlık ve Nurculuk-Turan Dursun-Kaynak Yayınları

*
Kur'an-ı Kerim Prof. Dr. Süleyman Ateş-Yeni Ufuklar Neşriyat

*
Bilim ve Ütopya-Mayıs 1998 Sayı 47


------- Geri OKU ------------------




 


#Arşiv
#Yeni Şafak Arşiv
25 yıl önce