|

15 Temmuz’u daha fazla görmeliyiz

15 Temmuz Derneği’nin On5Sıfır7 Film Haftası, “Darbe, direniş ve özgürlük” temalı filmleri sinemaseverlerle buluşturuyor. On5sıfır7 Film Haftası’nın Genel Sanat Yönetmeni İhsan Kabil, “15 Temmuz’u bizatihi anlatan filmler daha fazla çekilmeli, hatta bu olayı esas alan senaryo ve kısa film yarışmaları düzenlenmeli” diyor.

Dilber Dural
00:00 - 3/07/2022 Pazar
Güncelleme: 23:52 - 2/07/2022 Cumartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle 15 Temmuz Derneği’nin bu yıl ikincisini düzenlediği On5sıfır7 Film Haftası, geçen yıl olduğu gibi yine “Darbe, direniş ve özgürlük” temaları üzerinden Japonya’dan Arjantin’e, Filistin’den Kamerun’a 14 farklı ülkeden seçilen dünya sinemasından seçkin 17 filme yer veriyor. 7 Temmuz tarihine kadar gösterimde olacak filmler, Atlas Sineması, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi ile Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde seyircisini bekliyor. Biz de bu kapsamda On5sıfır7 Film Haftası’nın Genel Sanat Yönetmeni İhsan Kabil ile konuştuk.

15 Temmuz Derneği tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen On5Sıfır7 Film Haftası’nın hazırlıkları ne kadar sürdü?

Bu seneki film haftasının hazırlığı yaklaşık altı ay sürdü. Film listesiyle ilgili geçen seneden süregelen bir çalışma vardı. Dosya hazırlama, gösterim mekânları, konuk seçimi, panel konusu bu senenin başından itibaren belirlenmeye başlandı

FARKLI COĞRAFYALARDAN FİLMLER İLGİYLE KARŞILANDI

Bu yıl ikincisini gerçekleştirdiğiniz film haftasını geçtiğimiz seneyle kıyasladığımızda neler oldu, neler değişti?

Bu yıl onur konuklarıyla program zenginleşti. “Sema İçin” belgeselinin yönetmeni Waad el-Khateab, Kırım Tatarlarının lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu, ünlü yönetmen Semih Kaplanoğlu bu yılın onur konukları. Filmler ve panel konusu farklılaştı tabii ki. Ayrıca gösterim mekânlarına Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi de katıldı.

Gelen tepkiler ve izleyicilerin ilgisi nasıldı, nasıl geri dönüşler aldınız peki?

Geriye dönüşler genellikle olumluydu, dünya sinemasından çok farklı coğrafyalardan seçilen filmler ilgiyle karşılandı. Ancak geçen yıl pandemi olgusundan olsa gerek seyirci katılımı biraz zayıf kaldı.

Peki bu yıl film haftasında yayınlanacak filmler neler? Filmleri seçerken neye dikkat edildi?

On5Sıfır7 Film Haftası’nda dünya sineması genelinde bütün kültürel renklere yer verilmeye çalışılıyor. “Darbe, direniş, özgürlük” temalı film haftasında, insanlık tarihi boyunca yaşanan darbelerin yanı sıra, sömürgecilik ve emperyalizm gibi insanlık dışı uygulamalara da ışık tutan ve bir farkındalık meydana getirmeyi amaçlayan filmlerin seçilmesine gayret edildi. Japonya’dan Arjantin’e, Ukrayna’dan Kamerun’a yeryüzü insanlığının her köşesi kapsama alanına alındı. Üçü Türkiye’den olmak üzere toplam 17 film gösteriliyor. Ukrayna, güncel durumundan ötürü bu yıl odak ülke ve buradan özellikle Kırım Türklerinin uğradığı mağduriyeti işleyen filmler seçildi. Bunlardan İkinci Dünya Savaşı esnasında sürgüne uğrayan insanları perdeye yansıtan “Haytarma” bir kurmaca film. “Mustafa” filmi ise Mustafa Cemil Kırımoğlu’nun hayatını ele alan bir belgesel ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yurtlarına dönen Kırımlıları anlatan belgesel, “Vatana Yol Açanlar.” “Ruanda Oteli”’nde, 1994 yılında bu ülkede birbirini kıran iki ayrı kabilenin hikâyesi dile getiriliyor. “Sema İçin”, Suriye olaylarının merkez şehirlerinden Halep’teki direniş hareketi ve sonunda şehri terk edişi beyazperdeye yansıtılıyor.

“Kayıp Hayatlar”, Arjantin’de 1976’da yapılan darbedeki insan hakları ihlallerini, kayıpları perdeye aksettiriyor. “Özgürlük Rüzgarı”, İrlanda’nın bağımsızlık ve hürriyet hareketinin bir destanı. “Afrika, Tüylerini Yolacağım”, Kamerun’da Fransız sömürgeciliğine karşı verilen mücadeleyi arşiv görüntüleriyle aktaran bir belgesel. “Askeri Darbe”, Japonya’da 1936’da girişilen darbe girişiminin fikri boyutuna değiniyor. “Mustafa Şokay”, Türkistan’ın milli kahramanı edebiyatçı, yayıncı, siyaset adamı Şokay’ın hayatından enstantaneler getiriyor. “Savaşın Gölgesinde”, İspanya’da 1936’da meydana gelen darbede düşünür ve edebiyatçı Unamuno’nun gözünden bir sorgulamayı işliyor. “İran Yetimhanesi”, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rusya ve İngiltere tarafından işgale uğrayan İran’da verilen mücadeleyi anlatıyor. “Bol Gelen Palto”, Filistin’de yıllardır süre giden hürriyet direnişini farklı bir gözle inceliyor. “Annelerimiz”, Guatemala’daki iç savaşta çocuklarını kaybeden annelerin dramını görselleştiriyor. “Adı Soykırım”, Doğu Türkistan’da önüne geçilemeyen insanlık dramını gündeme getiriyor. “Karınca”, bir canlı bomba eylemcisinin belli bir süreç yaşadıktan sonra bu eyleminden vazgeçişini ustalıkla dile getiriyor. “Öç” ise 12 Eylül öncesi eylemlere katılan gençlerin daha sonra hesaplaşmaları ve yüzleşmelerini anlatıyor.

15 TEMMUZ’U ANLATAN KISA FİLMLER ÇEKİLMELİ

n Geçen sene olduğu gibi bu senede geniş coğrafyalardan filmler var... “Darbe, direniş ve özgürlük” temaları bu yıl da var... Aynı zamanda 15 Temmuz’un filmlerle anlatılmasını, gelenek haline getirilmiş film haftasıyla hafızalarda hep var olması ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Evet, 15 Temmuz’u da bizatihi anlatan filmler daha fazla çekilmeli, hatta bu olayı esas alan senaryo ve kısa film yarışmaları düzenlenmeli.

Film haftasında “Sinemada Algı Yönetimi ve Özgürlük” konulu panel düzenleniyor. Peki sizin Türkiye’deki sinemanın algı yönetimi ve sinemadaki özgürlük konusuyla ilgili düşünceleriniz neler?

Türkiye’deki sinema anlayışı, genel itibariyle dünya sinemasıyla paralel bir rotada algı yönetimi yönünde diyebiliriz. Ancak az sayıda yönetmen bu ana cadde anlayışın dışında film yapma gayretinde ve bu algı yönetimine oldukça karşı bir tavır sergileyebiliyor. Özgürlük konusuna gelince, herkesin bir kendi özgürlük kavrayışı var zannediyorum. Sinemada özgürlüğün resmedilişi de manipülasyona yol açmadan, toplum değerlerini gözeterek, başkalarının kişi haklarını göz önüne alıp onun da özgürlük alanına saygı duyarak, bir empoze ve tahakküm etme eyleminden uzak durarak, şiddet ve mahrem olanı istismar etmeden, duygu sömürüsüne fırsat vermeden yapılmalı diye düşünüyorum.

Türkiye’deki sinema anlayışı, genel itibariyle dünya sinemasıyla paralel bir rotada algı yönetimi yönünde diyebiliriz. Ancak az sayıda yönetmen bu ana cadde anlayışın dışında film yapma gayretinde ve bu algı yönetimine oldukça karşı bir tavır sergileyebiliyor. Özgürlük konusuna gelince, herkesin bir kendi özgürlük kavrayışı var zannediyorum. Sinemada özgürlüğün resmedilişi de manipülasyona yol açmadan, toplum değerlerini gözeterek, başkalarının kişi haklarını göz önüne alıp onun da özgürlük alanına saygı duyarak, bir empoze ve tahakküm etme eyleminden uzak durarak, şiddet ve mahrem olanı istismar etmeden, duygu sömürüsüne fırsat vermeden yapılmalı diye düşünüyorum.

İNSAN HAKLARI VE ADALET TEMALARIYLA YOLA DEVAM EDİLMELİ

Film Haftası’nın daha sonraki yılları için neler yapmayı planlıyorsunuz? Gelecek yıllarda bizi neler bekliyor?

Film haftasının önümüzdeki yıllardaki uygulaması yine tematik olmalı. İnsanın mahrumiyeti ve mağduriyeti şeklinde tezahür eden ihlallerden yola çıkıldığına göre insan hakları ve adalet temalarıyla yola devam edilmeli diye düşünüyorum. Yine dünya sinemasından ve insan hakları konusunda çalışma yapan önemli şahsiyetlerden oluşan konuklar ve ilginç panel başlıklarıyla yola program zenginleştirilebilir. Ayrıca konuyla ilgili temalar çerçevesinde senaryo ve kısa film yarışmaları düzenlenebilir.

#15 Temmuz
2 yıl önce