|

Ardıçlar Anadolu’nun kadim evlatlarıdır

Türkiye’nin Ardıçları bir kitapta toplandı. Kitaba emeği geçenlerden Mustafa Gökmen “Ardıçlar Anadolu’nun kadim evlatlarıdır. Anadolu’yu en iyi onlar temsil eder” diyor ve ekliyor: Ardıçlar Anadolu’nun değişken coğrafya ve ikliminden etkilendikleri kadar Anadolu medeniyetlerini ve kültürünü de derinden etkilemişlerdir.

Merve Akbaş
04:00 - 7/11/2021 Pazar
Güncelleme: 22:47 - 6/11/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Kitaba emeği geçenlerden Mustafa Gökmen ardıçlar için, “Anadolu’nun en kadim evlatlarından olduğu kadar Anadolu’yu en iyi temsil eden canlılar arasındadır” diyor.
Kitaba emeği geçenlerden Mustafa Gökmen ardıçlar için, “Anadolu’nun en kadim evlatlarından olduğu kadar Anadolu’yu en iyi temsil eden canlılar arasındadır” diyor.

Anadolu’nun simgesel ağaçlarından ardıçlar Kırsal Çevre Derneği tarafından kitaplaştırıldı. Konu üzerine hazırlanmış en kapsamlı yayın özelliğindeki kitap ardıçların evriminden jeolojik devirlerde Anadolu’daki ardıç varlığına, ardıç türlerinden ardıç ormanlarına, ardıçlar ile ilişkili mantar ve likenlerden tarihî yapılarda ardıç kullanımına kadar bu özel ağaçlara dair hemen hemen her konuyu içinde barındırıyor. Derneğin gönüllülerinden çevre mühendisi Dr. Mustafa Gökmen’le kitabı ve ardıç ağacının Anadolu için önemini konuştuk.



Türkiye’nin Ardıçları projesi nasıl başladı ve oluştu?

Türkiye’nin Ardıçları kitabı, Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği gönüllülerinden oluşan geniş bir ekibin uzun yıllara yayılan ve tamamıyla gönüllülük esasına dayanan çalışmalarının ürünü. 2019 yılında dernekten iki arkadaşımızın girişimiyle, Birleşmiş Milletler GEF Küçük Destek Programı’na (SGP) yayın desteği başvurusunun ardından işler farklı bir boyut ve ivme kazandı.


Kitabın içeriğine dair oluşturduğumuz plan dâhilinde, derneğimiz gönüllülerinin ardıçlara dair çok farklı konularda hazırladıkları bölümler yine dernekten arkadaşlarımızın kitap tasarımı ve editörlüğünde bir araya getirilerek bu kitap oluştu.


YAŞAM ABİDESİ AĞAÇLAR

Hem kültürel hem de ekolojik anlamda Ardıç ağacının Anadolu için önemi nedir?

Milyonlarca yıldır bu topraklarda varlığını devam ettiren, Anadolu coğrafyasının en çetin koşullarına uyum sağlayarak evrimleşen ardıçlar Anadolu’nun en kadim evlatlarından olduğu kadar Anadolu’yu en iyi temsil eden canlılar arasındadır desek yanlış olmaz. Genetik araştırmalara göre ardıçların atası sayılan ve kendisi de bir ardıç türü olan Andız (Juniperus drupacea) Anadolu’nun içinde olduğu Doğu Akdeniz’de ortaya çıkmıştır ve günümüzde de dünyada sadece bu bölgede yayılış göstermektedir. Ardıçlar ekolojik olarak bilhassa zorlu koşullara öyle uyum sağlamışlardır ki, diğer ağaç türleri ve ormanlarının ulaşamadığı yerlerde sadece ardıçları görürüz çoğunlukla.


Ardıçlar Anadolu’nun değişken coğrafya ve ikliminden etkilendikleri kadar Anadolu medeniyetlerini ve kültürünü de derinden etkilemişlerdir. Odununun dayanıklı olması nedeniyle yapı malzemesi olarak eskiden beri farklı amaçlar için tercih edilmiştir. Zorlu koşullara dayanıklılığıyla adeta birer yaşam abidesi özelliğindeki ardıçlar, herdem yeşil oluşları, uzun ömürleri, şifaları ve kimi türlerinin devasa boyutlara ulaşmasıyla özellikle de bozkır kültüründe kutsal görülen ağaçlardan olmuşlardır.



ÖLDÜKTEN SONRA 300 YIL AYAKTA KALABİLİYORLAR

Ardıç ağacının mezar başına dikildiğini de biliriz. Bunun sembolik bir anlamı var mı?

Öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturmak isterim. Ardıç tohumlarını içeren üzümsü kozalakların ve tohumu kaplayan sert odunsu yapının doğada kolay aşınmaması nedeniyle, ardıç kozalaklarından tohumlar kolay kolay filizlenmez. Uzun yıllar boyunca tohumdan yaygın biçimde üretilemeyen ardıç fidanlarının, yakın zamanda, Hazin Cemal Gültekin ve arkadaşları tarafından fidanlıklarda kitlesel üretimi gerçekleştirilmiş ve ağaçlandırmalarda kullanılır türlerden olması sağlanmıştır.

Derneğimiz gönüllüsü Volkan Yalazay’ın dikkatimizi çektiği gibi, mezarların mevcut ardıçların dibine kazılmış olması daha büyük olasılıktır. Her ihtimalde, ölen kişinin mezarının özellikle ardıç ağacının altında tercih edilmesinin sembolik anlamının temelinde ardıç ağacının biyolojik özellikleri yatar. Ardıç ağaçları öldükten sonra da yüzyıllarca çürümeden ayakta kalırlar. Örneğin kokulu ardıcın (Juniperus foetidissima), öldükten sonra dikili kuru olarak 300 yıldan fazla yıkılmadan ayakta kalabildiği araştırmacılar tarafından belirtilmektedir. Bu biyolojik özellikleri dolayısıyla ardıç ağaçları, ölseler dahi ölen insanların yok olmadıklarını ve ayakta durduklarını sembolize eder.




Geçmişte ardıçlar tıbbi kullanımın yanı sıra mimaride de kullanılıyordu. Peki bugün ardıç hangi alanlarda kullanılıyor?

Odunlarının dayanıklı yapısı nedeniyle ardıçlar geçmişte en yaygın olarak konut yapımında olmak üzere, tarihi taş köprülerin temellerindeki kazıklardan, mobilya ve müzik aletlerinin yapımına kadar çok farklı alanlarda tercih edilmiş, birçok ardıç türünün bileşenleri tıpta ve eczacılıkta kullanıldığı gibi halk arasında da ardıçların odun, dal, yaprak, kozalak ve yağları beslenme ve tedavi amaçlı kullanıla gelmiştir.

Günümüz Türkiye’sinde kırsaldan kente yaşanan göçler ve yapı malzemesinde betonun ağırlıkta tercih edilmesi neticesinde ardıçların yapı malzemesi olarak kullanımı azalmıştır. Ancak, ardıç ormanları üzerindeki baskılar azalmanın aksine bilakis artmıştır. Geçmişte üstün özelliklerine uygun alanlarda kullanılması tercih edilen ardıçlar, günümüzde adeta sobaya atılan odun değersizliğiyle biyokütle enerji tesislerinde yakılmak üzere yakıt olarak kullanılmaktadır. Mersin’in Toros dağları eteklerindeki köylerinde 70 ila 500 yıllık ardıç ağaçlarının bulunduğu kadim ardıç ormanlarında 40 bin ardıcın kesileceği ve yakıt hammaddesi olarak biyokütle enerji santralinde yakılacağı konusu geçtiğimiz günlerde meclis gündeminde de dile getirilmişti.

Ağaçlara ve ormana ilgi artıyor

Bugün herhangi bir çocuğun sokakta, parkta, ormanda gördüğü bir ağacın türünü anlaması çok zor. Hatta yetişkinlerin de... Bugün hâlâ devam eden iklim krizi gibi problemlerimizin altında ağaçları tanımıyor olmamız, daha genelde doğayla ilişki kurmuyor olmamız olabilir mi?

Aslında bu kanının aksine son yıllarda özellikle kentlerde ağaçlara, ormana ilginin arttığından söz edebiliriz. Derneğimizin Ankara’da 1993 yılından beri -pandemi dönemine kadar- kesintisiz olarak düzenlediği “Ağaçbilim-Dendroloji Okulu”na yıllar içinde ilginin nasıl arttığına bizzat şahit olduk. Ağaçları tanımaya hevesli her yaştan yetişkinlerin katılımına açık ve ücretsiz olarak düzenlediğimiz Ağaçbilim Okulu’na talep son yıllarda öyle artmıştı ki, üniversitelerin okulumuz için tahsis ettiği en büyük amfilere sığamaz olmuştuk.

Benzer şekilde, ekolojik tahribata karşı birçok yurttaşın birlikte direnme ve sahip olduğumuz doğal değerleri koruma çabalarına her gün birçok farklı şehirde, köyde yenilerine şahit oluyoruz.

#Türkiye
#Mustafa Gökmen
#Anadolu
2 yıl önce