|

Küresel kültürel hegemonyaya kafa tutmak

Küreselleşmenin kültür-sanat alanındaki yansımalarına odaklanılan Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM)’nin “Küresel Kültür Endüstrisi Soruşturması”nda küresel kültür endüstrisinin, millî kültürler üzerindeki olumlu-olumsuz etkileri tartışılırken çözüm önerileri üzerinde de duruldu.

Yeni Şafak ve
04:00 - 4/11/2017 Cumartesi
Güncelleme: 07:19 - 4/11/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
​​Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM) tarafından yapılan “Küresel Kültür Endüstrisi Soruşturması” kitaplaştırıldı
​​Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM) tarafından yapılan “Küresel Kültür Endüstrisi Soruşturması” kitaplaştırıldı
GÜLCAN TEZCAN

Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM) tarafından yapılan “Küresel Kültür Endüstrisi Soruşturması” kitaplaştırıldı. Kültür sanat alanında yetkin pek çok ismin ve akademisyenin makaleleriyle katkıda bulunduğu soruşturmada Abdulhamit Güler, Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir Macit, Ahmet Can, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Temel, Ali Cançelik, Ali Ural, Ayşe Olgun, Bahadır Yenişehirlioğlu, Yrd. Doç. Dr. Bilal Yorulmaz, Faysal Soysal, Prof. Dr. Ferhat Kentel, Hasan Çelebi, Hasanali Yıldırım, Mehmet Güntekin, Mehmet Mazak, Muhsin İlyas Subaşı, Recep Garip, Doç. Dr. Rıdvan Şentürk, Prof. Dr. Sadettin Ökten, Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı, Savaş Şafak Barkçin, Selçuk Aydın, Serap Dönmezer, Yrd. Doç. Dr. Şeref Akbaba’nın değerlendirmelerine yer verildi.

AİDİYETLERİ PEKİŞTİRECEK ÜRETİMLER YAPILMALI

Küreselleşmenin kültür-sanat alanındaki yansımalarına odaklanılan soruşturmada küresel kültür endüstrisinin, millî kültürler üzerindeki olumlu-olumsuz etkileri masaya yatırılmış, bu alandaki sorun tespitleri ve çözüm önerileri üzerinde durulmuş. Soruşturmaya katılan isimler “küresel kültür endüstrisi”nin, genellikle, bugün başta ABD olmak üzere Batı’nın politik çıkarları doğrultusunda hareket eden bir yapı olarak anlaşıldığı, Batı dünyasının, bu yapıyı oluşturan sinema, televizyon, popüler kültür, moda, turizm gibi araçlar, Oscar, Nobel gibi uluslararası festival ve ödüllerle toplumları tektipleştirmeyi hedeflediği konusunda hemfikir. Küresel kültür endüstrisinin millî kültürleri tahrip ettiği, toplumları bir arada tutan, onlara bir kimlik ve aidiyet kazandıran kültürel değerleri yok ettiği de soruşturmada kayda geçen ortak kanaatler arasında.

Yaşanan süreç bir medeniyet krizi olarak görülürken modernleşme/batılılaşma sürecinin, siyasî, toplumsal ve kültürel alanlarda köklü bir dönüşümü hedef alan bir proje olduğu, bugün Batılılaşma sürecine muhatap olan toplumlarda ortaya çıkan tablonun, bu projenin bir sonucu olarak okunması gerektiğinin de altı çiziliyor.

Çözüm önerilerinde aklın yolu bir; kendine, kimliğine, aidiyetine, tarihine ve özüne dönmek!


Küresel kültürel hegemonyayı kırmanın birinci aşamasının durum tespitini doğru yapmak olduğunu ifade eden İstanbul Üniversitesi Öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Temel, “Mevcut realiteyi dikkate almadan ideal üzerinde retorik yapmak sorunu ötelemek hatta görmezden gelmekle eşdeğerdir. Bu tespiti yapan münevverler, bu tespitin bilinciyle kültür politikaları uygulayacak devlet ve uygulamayı geniş halk kitlelerine ulaştıracak gayr-ı resmî (devlet dışı) toplumsal kuruluşlar çözümün üç önemli aktörü olacaktır.

Bu aktörlerin geniş halk kitlelerine kendi dinî ve kültürel kimlik ve aidiyetlerini pekiştirecek şekilde üretimlerde bulunup kitle iletişim araçları ile ulaşması gerekir. Burada birincil hedef kitle çocuklar ve gençler olmalı. Yetişkinler ikincil öncelikli olmakla beraber onlar için de popüler araçlar harekete geçirilmeli. Bir mesajı ve vizyonu olmayan sanatsal, kültürel hatta eğlenceye dönük nötr bir üretim gerçekte yoktur. Burada önemli olan bu alanların hangi misyon ve vizyon ile dizayn edileceğidir. Eğer bu toprakların dinî ve kültürel değerlerinin kodlandığı üretimler gerçekleşir ve yaygınlaşırsa birkaç nesil içinde meyveler alınacaktır.” şeklinde bir değerlendirme ile çözüme dönük önemli bir yaklaşım sergiliyor.

Prof. Sadettin Ökten ise küresel kültür endüstrisinin insanlığa dair nasıl bir tehdit oluşturduğunu şu cümlelerle özetliyor: “Küresel kültür endüstrisi insanların insan olmak şuuru ve görevi itibarıyla sahip oldukları diğer özellikleri yani akıl, duygu, vicdan ve irade kabiliyetlerini devre dışı bırakmaya çalışır. Böylece fizyolojik bakımdan insan olan ancak düşünce ve duygu itibariyle hiç gelişmemiş bir insan tipiyle karşılaşıyoruz.

Küresel kültür endüstrisi bir yandan bu insan tipini oluşturup beslerken diğer yandan onu düşünmeden ve duymadan sadece tüketime dönük olarak yaşayan bir varlık olarak kullanmaktadır.”

KENDİ KÜLTÜRÜMÜZLE UÇURUMU KAPATMALIYIZ

“Batı’nın başka kültürlere saygısı yoktur. Kendi dışındaki kültürlerden “istifâde” etmez, onları “kullanır.” Böylece hem kendi iç dinamizmini canlandırır, hem de dünyadaki farklı tarzların temsil edildiklerine dair sahte bir musamaha duygusu uyandırır.” diyen Savaş Şafak Barkçin ise artık eleştiri değil çare üretme zamanı olduğuna dikkat çekiyor.

“Eğer kendi medeniyetimizi ihyâdan bahsediyorsak önce zihnimizdeki bu aşağılık kompleksinden kurtulmak gerekiyor. Batı’yı büyüten onun sermayesi, fikirleri, sanayisi, siyasetinden çok, sömürdüklerinin onu yüceltmesidir. Kendini cüce, karşısındakini yüce gören birisi nasıl kendine, kendi birikimine güvenebilir?” cümleleriyle durum tespiti yapan Barkçin’in çözüm önerisi ise şöyle: “Önce kendimiz olmamız gerekiyor. Bir asırdır içine düştüğümüz kendiliğimiz ile aramızdaki uçurumu kapatmamız gerekiyor. Dilde, anlayışta, fikirde, zevkte “medeniyet” dediğimiz birikimin ilkelerine ve değerlerine bağlanmak için önce onları keşfetmemiz gerekiyor. Bunu yapmadan, hep yapıldığı gibi sadece geçmişi övmekle, mimariyi kopyalamakla, klişeleri tekrarlamakla medeniyet ihya edilemez.Küresel saldırıya karşı durabilecek tek kök ülkemizdedir. Bu kökün yeni sürgünler vermesini hedeflemeliyiz. Bunun bilincinde olarak sadece kendimizi değil, dünyadaki bütün sömürülen toplumları kucaklayacak bir vizyon geliştirmemiz gereklidir.”

Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM)’nin ‘insan’ın manevi varlığını, inanç ve değerlerden beslenen kimliğini hedef alan ve tehdit eden küresel kültür endüstrisini konu alan bu soruşturması bir çok bakımdan büyük değer taşıyor. Bu soruşturmada kayda geçen tespit ve çözüm önerilerinin ‘kültürel iktidar’ meselesine kafa yoranlarca dikkatle okunmasında ve bir hareket noktası olarak görülmesinde fayda var.

#Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi
#UHİM
6 yıl önce