Şair Ömer Erdem’in Everest Yayınları’ndan çıkan yeni şiir kitabı “Azap” ile bir menzile doğru ilerliyor. “Ben şiirsel yaşantı ve onu söze damıtacak yaşantısal bağlam konusunda hep şanslı oldum. Çocukluğum dahil, mesleğim ve meşrebim buna hep el verdi” diyen Erdem şairlerin yolunun yaratışlar ve acılarla örülü olduğunu söylüyor.
Kitaba isim bulmak başlangıçta ‘azap’tır. Sonra bu zamanla hem kitabı, hem şairi, belki de hem dönemi belirler, dönüştürür, değiştirir, aydınlatır. Dönüşüm pek çok yaşantı, dikkat, rikkat, emek, çalışma, niyet, cüret gibi bileşenlerle tam açıklanabilir mi ? Belki de en başta, şairin yürüdüğü, yürüyeceği yol keşifler, icatlar, akıl edişler, yaratışlar ve acılarla örülüdür. Siz oradan adım adım çıkarsınız, ilerler ve menzilinizi kurarsınız. Sonra da bu isimlendirmeler, bu işaretler tam olarak sizi veriyor mu ona bakılır. İşte şurada, neredeyse Evvel’den beri daha bir kendi çizgisini hiza ve atılım yanında yaratarak var eden kendisine benzeyen ve tam da kendisi olan toplama vurgu yapıyorsunuz sanırım. İsim dönüşümü duyuşa bağlı, içerik ve estetik atılımlarla kendisini göstermeli.
Şiirin her hal ve şartta açık okuma kadar kültürel akımla irtibatını yitirmeyen bir çoğul okumayla ilerlemesi gerekiyor bana göre. Okura, şaire, kültüre, dile, çağa dokundukça o olan, dokundukça ondan uzaklaşan ve kendisine dönen bir okuma imkanı. Anlatıcı, çokça, şair sanılır ki bu yabana atılamaz, ama özneler, personalar, okur katında öznel ve doğal karşılık buldukça şiirsel çoğalım açığa çıkar, çıkmalı. Şüphesiz her şey organik bir bütün. Yeter ki birbirini tehdit etmeyen, birbirinden çalmayan, şiire ve özgürlüğe çalışan bir birliktelik olsun bu.
Doğa ebediyen konuşacak ve hepimizi bürüyecek tek dil belki sonuçta. Ben doğaya her yönden açık bir özneyim. Doğaya çıkmasaydım, ona teslim olup diline kulak vermeseydim, takılacağım çalılığın çiziklerini tahayyül bile edemem. İlhan Berk, şair hayallerini değil, yaşantılarını yazar, der bir yerde. Ben şiirsel yaşantı ve onu söze damıtacak yaşantısal bağlam konusunda hep şanslı oldum. Çocukluğum dahil, mesleğim ve meşrebim buna hep el verdi. Doğayı bir yaratıcı nefha gibi hep varoluşumun kemiğinde taşıdım. Gazete yazılarımda da oradan süzülmüş sızıntıların olması çok doğal.
Açıkçası bu benim peşine düştüğüm bir şey değildi. Sanat Yöentmenimiz, Adnan Elmasoğlu beni ve kitaplarımı bu bağlamda yeni bir çizgiye oturtma fikriyle geldi. Bu fikir yayınevi yönetimi tarafından da heyecanla karşılandı. Pek çok alternatif içinde bu seçildi. Diğerleri de olabildi. Ben bu tasarımı yalın ve benim şiir ve kişilik ruhuma uygun buldum. Hareket ve yürüme var her şeyden önce. Bir de adam, insan….
Ne şiir yanılır ne de soru. Mahremi biraz açalım, insanlar, hayatıma dair özel şeyler sanmasınlar. Sanırım, sizin de maksadınız, cesaret ve cüret isteyen, üstü örtülen, tarihten gelen ruh kökleri olan, insan, insanlık, devlet, birey, iktidar, varoluş, çağ ve aşk gibi konular. Elbette tema yönünden bunların bir mahremiyeti yok. Ama personanın yüklendiği konumlanış ve dilsel yapının estetik bölünmesiyle kendisini yeniden inşasından bahsediyorsunuz. Yoksa yanılıyor muyum?
Ben yazdım. Bunun ötesi yayıncımın işi. Ama yazmayı sürdüreceğim, son nefese kadar. Aşkla.
- Kitabın künyesi:
- Azap
- Ömer Erdem
- Everest Yayınları
- Ekim 2017
- 135 sayfa