|

Yurtsuzun yurdu olarak ikinci hayat

Gürbilek’e göre entelektüel ve sanatçısının gerçek yurdu, “ikinci hayat”ıdır. Bu, yurtsuzluğun yurt olması anlamına gelir. Sanatçı ve entelektüel, kendi yurdunu yani “ikinci hayat”ını yaratan kişidir. Dikkat! “İkinci hayat” sanatçının eserleri değildir. “İkinci hayat” sanatçının “yaratma çağrısı”nı yakaladığı, eserinin değil, kendinin içinde bulunduğu yerdir.

Ömer Yalçınova
04:00 - 15/06/2020 Pazartesi
Güncelleme: 03:58 - 15/06/2020 Pazartesi
Yeni Şafak
Cemil Meriç
Cemil Meriç

Nurdan Gürbilek denemelerinin üç yönünden söz edebiliriz. Bu yönler onun yeni kitabı İkinci Hayat’taki denemelerinde de görülebilir. Bunlardan birincisi, eser tahlili/kitap analizidir. Bazen de film analizi... Dizi ve film analizlerinde de, Nurdan Gürbilek düşüncelerini kitapların dünyasından geçirir. Önemli bir nokta, bu kitap ve film analizlerinden, yazar ve yönetmen analizlere geçiş yapar Gürbilek. Bu şekilde kapsamlı, derli toplu ve tutarlı bir bütüne ulaşmaya çalışır. Mesela İkinci Hayat’ta Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerini tek tek inceler, bunlar arasındaki ortak ve farklı noktaları yakalar ve yorumlar. Bunu, Nuri Bilge Ceylan’ın hayata ve sinemaya nasıl baktığını yakalamak için yapar. Diğer bir örnek, kitabın en uzun denemesi olan, Ayhan Geçgin analizidir. Yazının 46 sayfa sürmesi, Ayhan Geçgin romanlarının zor tanımlanmasıyla ilgilidir. Gürbilek, Geçgin’in beş romanını tahlil ettikten sonra, şöyle bir tanıma ulaşır: “Roman gibi felsefe”. Geçgin’in roman yazarak yaptığı felsefeyi yakalamaya çalışır Gürbilek.

FELSEFE VE ROMANIN BULUŞMASI


Gürbilek’in, Geçgin incelemesi metinler arası diyaloga dönüşür. Bu yönüyle örnek ve besleyicidir. Gürbilek, Geçgin romanlarını yorumlarken, sık sık Orhan Koçak, Walter Benjamin ve Adorno’yu yardıma çağırır. Bunu diğer denemelerinde de yapar. Bir de Pessoa’yı… Ayhan Geçgin’in “roman gibi felsefe”si, Gürbilek’e göre Nietzsche-Spinoza-Deleuze arasında kurulan diyalogdur. Bu Nietzsche-Kafka-Deleuze diyaloguna da dönüşebilir. Gürbilek bu şekilde Geçgin’in romanlarında yapmaya çalıştığı felsefenin yan dallarını, beslendiği kaynakları ve uzandığı noktaları çözümler. Gürbilek’in yaptığı çözümleme, Geçgin’in Gençlik Düşü’nde Deleuze’ün “ne sen ne de o olan bir yere doğru gitme”den mülhem oluşturduğu “yaratma çağrısı”nı tespit ve benimsemesinden dolayıdır. “Geçgin’inkinde üç güçlü soluk, Kafka’nın ‘başarı şansı pek düşük kaçış denemeleri’, Nietzsche’nin ‘bir sorma ve denemeydi benim tüm yürüyüşüm’ü, Deleuze’ün ‘ancak uzun bir çizgiyle yeni dünyalar bulunabilir’i yeni yaşam olanakları keşfetmek üzere, çerçevesini bu kez Geçgin’in çizdiği bir serbest dolaylı konuşmaya çağrılmış gibidir.” Gürbilek, Geçgin’in romanlarında işlenen anlamları ortaya çıkarıp, yorumlamak için yalnızca filozoflara başvurmaz. Sık sık romancıları da devreye sokar: Kafka, Dostoyevski, Coetzee, Joyce, Beckett, Orhan Kemal ve Latife Tekin. Bunların hepsi de önce Gürbilek’in tespit ve yorumlarıyla ortaya konulur. Sonra da Geçgin’in romanlarıyla bağlantısı kurularak yeniden anlamlandırılır. Bu şekilde Gürbilek, incelediği romancıyla birlikte birçok felsefeciyi ve romancıyı da gündeme getirip, kavramlar çerçevesinde buluşturur.


KAVRAMLAR ÜZERİNDEN İNCELEME

Gürbilek denemelerinin ikinci yönüyse, kavram tartışmasıdır. Kavramları o, denemelerini toparlamak için de kullanır. Her kitabını farklı kavramlar etrafında oluşturulması da bu yönüne işaret eder. Kavramları tartışıp kendince yorumladıktan sonra iki ucu açık şekilde bırakır Gürbilek. Kavramlara sınırları keskin ve belli tanımlar getirmekten uzak durur. Benimsediği fikirleri tartışarak ortaya koymak yöntemi de diyebiliriz buna. “Köken”, “başlangıç”, “yersizlik”, “yabancı ülke”, “sürgün” gibi konularda Edward Said’e katılır. G. W. Sebald’ın kitapları bağlamında aynı kavramları uzun uzun irdeler. Genel olarak Gürbilek denemelerinde bu şekilde eser analiziyle kavram tartışması iç içe geçmiştir. Araya Gürbilek denemelerinin üçüncü önemli yönü “eleştirel”liği gösteren isim ve kitaplar da girer. Gürbilek’in Cemil Meriç ve A. H. Tanpınar eleştirileri bu türdendir. Gürbilek denemelerinde yargılayıcı ve eleştirel ton, daha çok “sağ-otoriter-faşist düşünceler” ve “yerlici düşünce” söz konusu olduğunda kendini gösterir. Bunun karşısındaki düşünce akımları için toleranslı ve anlamaya yönelik hareket ettiği söylenebilir. Fakat her ne kadar, tarafsız bir şekilde Tanpınar ve Meriç’i ortaya koyup, tartışmak istese de, bunu yapamaz. Gürbilek ancak kendi algı ve önyargıları dahilindeki Tanpınar’ı ve Meriç’i denemelerine taşıyabilir. Oysa İkinci Hayat biraz da Tanpınar’ın “Coğrafya kaderdir” sözünü tartışmak için yazılmıştır.


ENTELEKTÜELİN GERÇEK YURDU

Gürbilek, aslında Deleuze’un “ne sen ne de o olan bir yere doğru gitme”sini “yaratma çağrısı” olarak görmekle birlikte bunu “kaçmak”, “dönmek”, “yersizlik”, “yurt”, “ikinci hayat” konularında da benimser ve uygular. “Seni anlıyorum, ama ben benim, sen de sensin tarzı bir duygudaşlığın yerine bir başkalaşmayı (“ne sen ne de o olan bir yere doğru gitme”) koyan bu anlama anlayışın(ı)…”, Edward Said’ten yaptığı “Bir entelektüel, gemisi battıktan sonra karada değil, karayla birlikte yaşamayı öğrenen birine benzer.” alıntısıyla birlikte düşünebiliriz. Said de bunu Conrad’ın “Amy Foster”ından yola çıkarak oluşturur. “Amy Foster”in teknesi (beni) yani yurdu batmıştır. Yeni bir yurttan (senden) yani karadan da olamaz. Gürbilek’e göre sanatçı ve entelektüel “Amy Foster” gibi teknesi batan, fakat karaya da mensup olmayıp, “karayla birlikte” yaşayan kişidir. Farklı bir noktadadır o. Ne benin ben, ne de benin sen olduğu, bambaşka bir yerde. Tabii James Joyce ve Joseph Roth gibi “yurtsuz” olmak için, önce yurdunun olması gerektiği de hesaba katılır.


Gürbilek’e göre entelektüel ve sanatçısının gerçek yurdu, “ikinci hayat”ıdır. Bu, yurtsuzluğun yurt olması anlamına gelir. Sanatçı ve entelektüel, kendi yurdunu yani “ikinci hayat”ını yaratan kişidir. Dikkat! “İkinci hayat” sanatçının eserleri değildir. “İkinci hayat” sanatçının “yaratma çağrısı”nı yakaladığı, eserinin değil, kendinin içinde bulunduğu yerdir. Gürbilek’in İkinci Hayat’ta buna örnek olarak verdiği kişiler genelde romancı, kuramcı, filozof ya da film yönetmenleridir. Şairlere pek değinmez. Tanpınar dışında… Onun da romancı ve denemeci kimliğiyle ilgilenir. Cemil Meriç’le Yahya Kemal’i “eve dönen adam”lar olarak ele alır. Yahya Kemal’i de şiiri üzerinden değil Tanpınar üzerinden yorumlar. Gürbilek farkındadır; tespit ettiği, yorumladığı konu, tartışılmaya devam edecek ve bireysel seçim ve kabulden öte kesinlik kazanmayacaktır. Her sanatçının ikinci bir hayatının olmadığını kimse söyleyemez. Ama bu “ikinci hayat” bazıları için “yurtsuzluk” ve “sürgün” anlamına gelir.

#Cemil Meriç
#Ahmet Hamdi Tanpınar
#Nuri Bilge Ceylan
4 yıl önce