
Olay Başbakan Erdoğan''ın “Kendi adamları bile “patronun verdiği cevaplar bizi tatmin etmedi diyor. Yerin kulağı var, her şeyi duyuyoruz” demesiyle başladı.
Hürriyet yazarlarında “abi hepimizi dinliyorlar” tripleri falan..
AK Parti''den Edibe Sözen de Hürriyet''ten Mehmet Yılmaz''a cevap verdi.
“Önder Sav''laşmayın, başka ihtimaller de var.. 9 Eylül''de, akşam saat sekizden sonra, Bebek Balıkçısı''nda Hürriyet''in iki yazarı, etraftaki masaların duyabileceği şekilde ''bizim patronun açıklamalarını pek inandırıcı bulmadım'' diye konuşmuş olabilir mi?”
Şifreyi Mehmet Yılmaz çözdü, cinayeti gören kör balıkçı değilmiş arkadaşlar!
Yerin kulağı Başbakan''ın danışmanıymış. En kahraman Hürriyet yazarları özellikle “danışman” duysun diye balıkçıda seslerini yükseltmişler.
Zaten Aydın Doğan''ın yüzüne de söylemişler aynı şeyleri.
Kimmiş falan derken arkası geldi, kahramanımız Ahmet Hakan''mış!
O da “iki değil biz üç yazardık. Yalçın Doğan, Deniz Kavukçuoğlu da vardı” dedi.
Patronlarını da eleştirmemişlerdi..
“Kulak” dedikleri de Başbakan danışmanı değil, “Çalık Grubu” çalışanı Suna Vidinli''ymiş.
Vidinli yaptığı açıklamada Edibe Sözen''i doğruladı.
Beyaz etin kışkırtıcı tadıyla esriyip kendilerinden geçen Hürriyet yazarları öyle esip gürlemişler ki duymayan kalmamış.
Sinsice kulak verip, sinsice ortadan toz olmamış Vidinli. Zaten yan masadakilerle tokalaşmış, selamlaşmış öyle ayrılmış.
Vidinli, Ahmet Hakan''ın balıkçıdaki konuşmasıyla köşesinde yazdıkları arasındaki yaman çelişkiye de işaret etti..
“Hani Aydın Doğan medyasının yazarları özgürdü” demeye getirdi.
Ahmet Hakan canı isterse patronunu eleştirebileceğini, ama eleştirmediğini, Vidinli''nin yapılmamış bir konuşmayı Çalık Grubu''na ilettiğini iddia etti.
Ahmet Hakan''ın atladığı bir şey var.
Ne demişti Mehmet Y. Yılmaz?
İki Hürriyet yazarı, Vidinli''nin dediği gibi konuşmuşlar ama zaten patronlarının yüzüne de söylemişlerdi aynı şeyleri.
Ahmet Hakan diyor ki “patronu eleştirmedim”.
Doğal olarak Yalçın Doğan da Ahmet Hakan''ı doğruladı.
Kavukçuoğlu ise Balıkçı muhabbetinde Aydın Doğan ile Başbakan arasındaki düelloyu metropol burjuvazisiyle yeni oluşan Anadolu kapitalizmi arasındaki çelişkiye bağlayan bir kuram patlatmış. Bakmış ki masa arkadaşlarına ağır kaçıyor, mevzuyu değiştirmiş.
Hadi Vidinli rakip gazeteden, şehadeti kabul edilmez, peki Mehmet Yılmaz''ın söylediklerini nereye koyacağız.
Hani ''danışman duysun'' diye gürlemişti bu arkadaşlar?
İşin aslı, ortada kahraman mahraman yok sevgili okurlar..
Yalçın Doğan, Hürriyet yazarlarının bir toplantıda Aydın Doğan''a hitaben “Patron hem sen yıpranıyorsun hem Başbakan” gibisinden sade suya tirit laflar ettiklerini açıkladı.
Bir bakıma Mehmet Yılmaz''ı düzeltti..
Ortadan konuşmuşlar işte.
Yani, her şey Kafka''nın “Eskiden bir yaprak” isimli hikayesinde yer alan “belli ki bir yanlış anlama var ortada ve biz de bu yüzden mahvolup gidiyoruz” cümlesinde ifadesini bulan saçma bir durumla yüzyüzeyiz.
Meğer her şey bir “yanlış anlama”dan ibaretmiş.
Ben de sanmıştım ki..
Deniz Feneri/Almanya davası” mahkumiyetle sonuçlandı biliyorsunuz. “Mehmet Gürhan ve şerikleri” mahkemeyle anlaşıp suçlarını itiraf ettiler. Temyize de gitmeyeceklermiş. Adamlar mahkemede bile duygu sömürüsü yaptılar, bağışçılardan özür dilediler. Ama bir kuruş bile ceplerine girmemiş. Ne oldu o kadar para, dağa mı kaçtı, yandı bitti kül mü oldu, bize de “ah sakalım vah sakalım” demek mi kaldı? Bu şeriklerin yatakları yutakları yok muymuş, bağışları ecinniler mi almış götürmüş?
Gürhan masum olduğunu iddia eden bir mektup göndermiş. Toplanan her kuruşun yerine ulaştığına ilişkin makbuzlar varmış ama mahkeme kaale almamış. Olan biten her şey, komplodan ibaretmiş. Peki neden mahkemeyle anlaşmış, neden özür dilemiş, neden savunmamış kendini ve neden cezayı temyiz yoluna gitmemiş? Beni tatmin etmedi ama yine de bağış paralarının nereye gittiğini kanıtlama yolu açık, buyursun.. Her şeyi o biliyor zaten.
Her camia içinden çürük yumurtalar çıkar. Kimse çürük yumurtalar yüzünden bir camiayı linç etmesin. Seneler önce Cumhuriyetle yaşıt yardım kuruluşlarından Kızılay ve Türk Hava Kurumu hakkında türlü iddialar ortaya atılmamış mıydı? Trilyonlarca bütçesi olan Kızılay''ın depremzedelere verecek sağlam bir çadırının bile çıkmaması hepimizi şok etmemiş miydi? Zekat ve fitre paralarının üstüne yattıkları için hapse giren THK görevlileri olmamış mıydı? Onlara nasıl tepki koyduysak, aynı hassasiyetle bunlara da koyacağız. Emanete hiyanet edenlerin yahut kandırılanların laik veya dindar olmasının ne önemi var. Kundaklanan iyilik ve yardım duyguları değil mi sonuçta?
Bülent Arınç “ettilerse cezalarını bulsunlar, Allah belalarını versin” diyerek çizgiyi çekti. İçerde ve dışarıda bu davayı AK Parti''ye bulaştırmak isteyenler var, onları biliyoruz. Ne istediklerini de biliyoruz. İki tane resimle Başbakan Erdoğan''ı bu pisliğe bulaştırmaya çalıştılar, tutmadı. Ama AK Parti liderinden bu yolsuzluğa bulaşanların ortaya çıkarılmasını beklemek de hakkımız. Sepetteki çürük yumurtaları ayırmak zayıflık değil, tam aksine kudret ifadesidir. Bağırsaklarını temizlemek bir kurumu küçültmüyor, büyütüyor. Madem Türkiye''de bir soruşturma başlatılmış, madem RTÜK Başkanı Zahit Akman''ın adı olaya bir şekilde karışmış, o halde kamu görevinden ayrılarak yargı sürecine katkıda bulunsun Akman. Aklanarak çıktığında hepimiz sevineceğiz. Bırakalım gün ağarsın, beyaz iplik siyah iplikten ayrılsın.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.