|
Tesbit, teşhis, duâ

Aylar var ki Fazilet Partisi üzerine yazı yazmadığımın farkındayım. Tabiî ki, muhtelif konular üzerinde dururken, bunların Fazilet''e değen, dokunan tarafları istisnâ!.. Her nedense içimde garip, izahı da hayli güç kaçan birşeylerin depreşip durduğunu gizleyemem.

Ama bütün bunlara karşılık, bu kongrenin zamanında yapılması, asla tehir edilmemesi, aksi halde tehir hadisesinin hem parti ve tabanlar, hem de Türkiye siyasetinin normalizasyonu açısından büyük zararlar doğuracağını kaç defa, ama kaç defa yazdığımızı burada anmasam olmaz.

Kongreden önce tehiri

Çünkü 28 Şubat politikalarının en ciddi tezahürlerinden birisi de, DYP ve FP''nin ikisinin birden çifte tecrit''e maruz bırakılması idi. Son seçimler, DYP üzerindeki tecriti hemen hemen ortadan kaldırdı sayılır. Bu bakımdan sıra FP''de idi. FP, kendi üzerindeki tecridi geçen seçimlerde aşabilecekken, büyük bir hata ile Küskünler Hareketi''ne eklemlendi. Bu yanlış davranış tam bir harakiri idi, ve biliyorsunuz parti, kapanma davasını kendi elleriyle böylece davet etti.

Bu hadisenin görünmeyen tarafı, ordu içinde cereyan eden bir kamplaşmada, FP''nin körükörüne taraftarlığa kalkışması idi. 28 Şubat kendi içinde evrilirken, hem de kendisinin başını koparanların çizgisi ile çakışan bir girdaba yuvarlandı FP!.. Taraflar birbirine çelme atmaya kalkarken, yumruklardan biri, inatla yanlış yerde duran FP''ye isabet etti. Dolayısıyla kavgada taraf olanların zarara uğraması kadar tabiî birşey olamaz. Zira Türkiye normal şartlardan geçmiyordu ki...

Şimdi hâlâ o yumruğun sancısıyla kıvranıyor Fazilet Partisi. Ortadaki yanlış tutum için, "Kendi düşen ağlamaz" deyip geçmek mümkün belki de. Fakat mesele o kadar basit değil. Çünkü mevcut dava sonuçlanmadıkça; FP''nin meşrûiyet sorunu, bir rejim meselesi olarak kendini muhafaza ediyor, siyaset normalleşemiyor, mevcut tecrit ve başkalarının tabiriyle "vebalı durum" devam ettikçe de, Türkiye''de hükümet değişikliklerine imkân bulunamaz hale geliyordu.

Netice?

312 askıda; sabırla koruk helva olur

Netice şu ki, 28 Şubat''la başlayan anti demokratik sürec, kendisini biraz da Fazilet''le kaim görüyordu. İşin özeti, Fazilet krizi sürmeli ki, o politikaların devamlılığı sağlanabilsin!..

Burada FP''ye düşen, kongresini bir an önce yaparak, parti yönetimi hususundaki bulanıklığı gidermekti kuşkusuz. Ama yönetim, bilinçli olarak, kongreyi alabildiğine tehir etti. Tehirin altında yatan asıl sebep ise, ne olur ne olmaz, 312 kalkar ve Sayın Erbakan''ın tekrar siyasete dönüşüne imkân sağlanabilir ümidiydi. Bu beklentiyi iyi teşhis eden dinamikler de tabiî ki boş durmadılar. Hem partinin kapatılma davasını alabildiğine tehir ettiler, hem de 312''nin kalkmasını mavi bir boncuk gibi sürekli askıda tuttular. Bir yandan ümidi ayakta tutarak, bir yandan davayı tehir ederek!..

Eğri oturup doğru konuşalım; hadiseyi dosdoğru teşhis etmek gerekiyor.

Bu arada, 312''nin kalkmamasındaki önemli sebeplerden biri de, Fazilet Partisi''nin, Tayyip Bey gibi potansiyel bir liderin eline geçebileceği endişesi olmuştur. Türkiye''nin AB aday üyeliğinin kabulü, muhtemel demokratikleşme paketleri beklentileri vs. Bunların hepsi, ama hepsi, hem FP kongresini, hem de kapanma davasının sonuçlanmasını bekliyor dersek herhalde yanlış olmaz.

İşte kapanma davasının sonuçlanmasının tehiri, gelebilecek yeni siyasî yasaklar ve lüzumlu lüzumsuz davranışlar; tabanın ve parlamento grubunun sinir sistemini alabildiğine felce yol açıyor, bu sonu karanlık manzaradan bir çıkış yolu üretmek ihtiyacıyla da, parti içi muhalefetin başlatılması ihtiyacına ulaşılıyordu. Kuşkusuz burada, parti ve siyasî rejim açısından çözümsüzlüğe doğru ilerleyen patolojik durumun telâfisi arayışları dikkati çekmelidir.

Fakat muhalefet nedir bilmeyen, ön seçim tecrübesi bile yaşamamış, ulaştığı her makama bir lûtuf eseri ile yükselmiş, hatta bu yollardan geçerek milletvekili ve bakan olmuş bir tecrübenin, asıl siyaset denizinde yüzmesi nasıl mümkün olabilirdi?

Sabr-ü sükûn ve dua!..

Bu yazıyı kaleme alırken, henüz daha kongrenin başlamasına, "altı ay bir güzlük" mesafe var. Yani kongre öncesi gece kaleme alıyorum bu satırları.

Kendi kendime de soruyorum. Ben nerdeyim ve kendimi nasıl hissediyorum diye!..

Karanlık bir tablo ve bütün ufuklar mosmor!.. Kılıçlar çekilmiş gibi, bütün sinirler gergin. Yeni bir Muâviye dönemi mi başlıyor desem, yoksa Kanlı Kerbelâ susuzluğu mu bizi bekliyor, bilmem. Yıldırım''ın sağladığı Anadolu Birliği, bir sırça gibi dağılıp gidecek de, yeni bir "tevâif-i mülûk" devri mi başlayacak onu da bilmem.

Fakat derinden derine duyduğum odur ki, duâlar azalıyor mu, kesiliyor mu ne?

24 years ago
Tesbit, teşhis, duâ
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’