|
Yüksek Din Kurulu seçimleri yarın

Diyanet İşleri Başkanlığı''nın düzenlediği Avrupa Birliği Sürecinde İslâm Şûrası''nın yankıları hâlâ devam ediyor.

Hatta denilebilir ki Avrupa''nın geleceği konusunda politika belirleyen odaklar, hassaten de Kiliseler Birliği, bizden ziyade bu konunun üzerine eğilmiş vaziyette. Nasıl bir Avrupa? İslâm''ın Avrupa''daki geleceği, dinî propaganda serbestliği, din değiştirmeler, giderek yaygınlaşacağa benzeyen Hrıstiyan-Müslüman evlilikleri, dinî çatışmalar vs. İşin doğrusunu söylemek gerekirse, ne Diyanet, ne İlâhiyat Fakülteleri, ne de dinî cemaat ve yayınevleri olarak, biz onlar kadar bu sorunu kendi gündemimize alabilmiş değiliz.

Diyanet ve yeni din politikaları

Sömürgeci bir gelenekten gelen Batı ülkelerinin, özellikle de kilise ve Şarkiyat Enstitüleri''nin bu alandaki tarihî birikimi hatırlanacak olursa, aradaki mesafenin büyüklüğü daha bir farkedilir.

Fakat buna rağmen, asıl tedirginliği Avrupa''nın yaşadığını da asla unutmamak gerekiyor. Eğer bu noktada yeterli birikimi hâiz olur, lâzım gelen bir tecrübeyi de erken zamanda üretebilirsek; tarihin bu evresinde hem toplum, hem din konumu, hem de Türkiye yönetimi adına yüksek bir hâsılaya ulaşabiliriz diye düşünüyorum.

İşte bu noktada, Avrupa Birliği Sürecinde İslâm Şûrası''na, Türkiye adına ciddi bir teyakkuz denemesi olarak yaklaşıyor ve ziyadesiyle önemsiyoruz. Fakat üzülerek de ifade ediyoruz ki, bu noktada ne Diyanet İşleri Başkanlığı''nın donanımı kâfi; ne de hükümet ve devlet organlarının birikim ve öngörüleri göz doldurucu!.. Yani önümüzde, tarihin hemen hiç bir evresinde yaşamadığımız bâkir bir süreç söz konusu.

Geçen ay Urfa''da, İbrahimî dinler temsilcilerinin Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı''nın ön ayak olmasıyla düzenlediği toplantıyı da zaten bu noktadan eleştirmiştik: "Her biri beşerî-tabiî bilimler alanında, felsefe veya kelâm dallarında yüksek bir birikimi hâiz, uluslararası Hristiyanlığın ve Musevîliğin (kilise ve havra) temsilcileri karşısında Yazarlar Vakfı''nın tekabül kabiliyeti nedir? Sağdan soldan birkaç ilâhiyatçının geçici istihdamı ile, bu mesele göğüslenebilir mi? Bundan sonra daha sık bir araya geleceğimiz farklı din temsilcileri karşısında, mütekabiliyet esasına dikkat etmek ve kurumsal karşılığını da behemehal üretmek mecburiyetinde değil miyiz vs."

İşte Diyanet''in Şûrası bu bakımdan önemliydi.

Fakat İstanbul''da izlediğimiz kadarıyla da Diyanet Kurumu, önümüzde tarihî, dinî, toplumsal ve siyasî bir heyûlâyı andıran sorun karşısında, gerçekten tedirgin ve hazırlıksız görünüyor. Bu kurumdan, dış ülkelerdeki onca dinî müşavirlerine ve Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerine rağmen, tebliğ sunabilenlerin sayısı o kadar düşüktü ki tahmin edemezsiniz.

Diyanet''in birikim ve yeni ufuk ihtiyacı

O anda Türkiye olarak, önümüzdeki bu tarihî sorunu, yani Avrupa toplumları ve çağdaş Batı dünyası karşısında din ve toplum adına geçireceğimiz bir süreci; kimlerin temsil, tecrübe ve kılavuzluğunda idrak edeceğimizi derin derin düşünmek durumunda kaldım. Bu alandaki sorunların tesbit ve tâdâdında olsun, yürürlüğe konulacak politikaların üretilmesinde olsun, Diyanet bürokrasisi kesinlikle yalnız bırakılamazdı. İlâhiyat Fakültelerinden, Dışişleri''nden, yurtdışı dini temsilciliklerden yardım!.. Hepsi kabul, fakat dökme suyla da bu değirmen döndürülemez ki?

Diyanet''e bağlı ve seçimle işbaşına gelen Din İşleri Yüksek Kurulu''na işte burada büyük bir görev ve sorumluluk düşüyor. Sayıları 16 olan ve neredeyse bir yıldır seçim prosedürü de işletilmeyen Din İşleri Yüksek Kurulu''nun, yarın yeni üyeleri belirlenecek.

Diyanet bürokrasisi bir tarafa!.. Hiç olmazsa şimdilik, bu kurula Türkiye adına sorumluluk taşıyabilen, dinî ilmî birikimi hâiz, uluslararası temsil bakımından da biri Arapça olmak üzere, Batı dillerinden herhangi birini iyi konuşan ve yazan temsilciler seçilebilse ne kadar isabetli olur. Hem önümüzdeki sorun karşısında, zayıf düşmemek için Diyanet kendisini zenginleştirmiş olur; hem de geleceği iyi okuyabilen mülti-disipliner yaklaşımlarla bu kurum ihtiyacını duyduğumuz bir takviyeye erer.

Dolayısıyla başkanlığın önünde, kurul üyelerinin belirlenmesi meselesi ciddi bir sınav mesabesinde. Başkanlık meseleye nasıl yaklaşıyor, hangi heyetlerle çalışmak düşünüyor? İşte bu ortaya çıkacak şimdi.

Diyanet''in beyni 16 kişi

O zaman da şu sorunun cevabını vermek gerekiyor. Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri nasıl belirlenecek?

Diyanet İşleri Başkanlığı''ndan 18 il müftüsü seçiliyor. Başkanlığın merkez teşkilâtından 9 kişiyi de buna ilâve edilince, 27 rakamına ulaşılıyor. Burada blok bir tutum beliriyor ve Başkanlığın istikametinde oy kullanılıyor. Burası bir.

Ayrıca da 23 ilâhiyattan ikişer temsilci!.. Bunlar da 46 kişi, fakat asla blok tutum doğmuyor buradan. Bir de Din Eğitimi Genel Müdürü (MEB) ki, hepsi toplam 74 kişi!.. Din İşleri Yüksek Kurulu''na aday olanlardan 24 kişiyi, işte bu heyet belirliyor. Sonra Bakanlar Kurulu da bu sayıyı 12''ye indiriyor. Ayrıca Temel İslâmî Bilimler''den 4 kişi daha (Başkan doğrudan kendisi belirliyor) Bakanlar Kurulu''na teklif ediliyor. Yani toplam 16 kişi ortaya çıkacak.

Şimdiye kadar arpalık olarak kabul gören bu kurulun teşkilinde; içe kapanmacı, meslekî taassup ve dayanışmaya prim vermeyen, yabancı din heyetleri karşısında temsil kabiliyetini hâiz, ciddi eserleri olan adaylar öne çıkarılırsa, bundan ülkemiz de, Diyanet de kârlı çıkar.

24 yıl önce
Yüksek Din Kurulu seçimleri yarın
Maskeyi (ikinci) dalgaya almak
Brüksel izlenimleri
Sezon geleneği
Kara dinlilerle milletin savaşı
Mülâhaza etmek