|
Seçimin üç boyutu...
Sandığın önemli sonuçlarından birisi, siyasetin yeniden merkez kayması oldu. Haziran seçimlerinde MHP ve HDP'nin meclisteki ağırlığı, sistemi etkileme, hatta kilitleme güç, uç ve merkez kaç eğilimlerin önemine işaret ediyordu. Kasım'da ise uçların kısmen eridiğini ve merkezin güçlendiği gördük. Bu açıdan taşıyıcı, bir anlamda toplumsal yapıştırıcı olan siyasi aktörün AK Parti olduğu açıktır. Ayrıca değil mi ki, MHP ve HDP'nin kayıpları AK Parti'ye kaptırdıkları ya da oy kullanmayan seçmenlerden ileri gelmiştir.

Bu, ilk ve siyasi boyuttur.

İkinci boyut ise iradidir.

Kimi siyasi aktörlerin siyasi stratejileri başarılı, kimilerininki başarısız oldu. Bu durum, bu aktörlerin ve temsil ettikleri siyasi fikrin gücü ve meşruiyetinin doğrudan etkiledi. Tayyip Erdoğan erken seçimleri isteyen, telkin eden, hatta zorlayan aktör olarak ortaya büyük bir bahis koymuş ve kazanmıştır. Zaten baskın olan siyasi ağırlığı ve meşruiyeti daha da artmıştır. Buna karşın Bahçeli'nin dili çözümsüzlüğü, siyasetsizliği ve faydacılığı temsil ettiği oranda, bu liderin ve partisinin ağırlığı ciddi şekilde azalmıştır. HDP ise benimsediği, savaş ve savaşçı dilin faturasını ödemiştir.

Üçüncü boyut sosyolojiktir.

AK Parti'nin ülkedeki kurucu siyasi modeli ters yüz etmesiyle, verili toplumsal ve siyasal hiyerarşiyi ise değiştirmesiyle aktif hale geçen belirleyici bir toplumsal dalga var karşımızda.

Bu dalgayı oluşturan toplumsal gruplar son AK Parti politikalarıyla elde ettikleri kazanımlara, ana demokrasi kriteri kıldıkları “eşitlenme politikaları”na sahip çıkıyorlar. Haziran seçimlerinde olduğu gibi zaman zaman tepki duymalarına, eleştirel olmalarına rağmen, Kasım seçimleri örneğinin gösterdiği üzere AK Parti iktidarını tehlikede olduğu her tekrar kuşatıyor ve savunuyorlar. Bu açıdan bu dalganın son gösterisi yüzde 50 civarında oy oldu.

Bu boyutun bir de arka yüzü var. Bu arka yüz, modern, seküler, sol, liberal ve Gülen cemaati gibi sistemin içinde yer tutan bir tür muhafazakar kesimlerden oluşuyor. Bunlardan kimisi bir dönem değişime direnci temsil etti. Kimisi ise bugün AK Parti politikalarının demokrasiyle çeliştiğine dair bir eleştirel duruşu temsil ediyorlar. Ancak ne olursa olsun, tek tek ya da cephe halinde oldukları yerde sayıyor ve sürekli kaybediyorlar. AK Parti'nin oy miktarı olarak büyümesi ya da küçülmesinde hiç bir etkileri olmuyor. Kürt hareketindeki payları yüzde 2'yi geçmiyor.

Bunun temel nedeni “
siyasetsizlik
”... Ülkenin hakim taleplerine, dokusuna, eğilimlerine oranla siyasetsizlik....

Siyasetsizliğin arkasında yatan ana öge ise kendi talep, değer sistemleri içine hapsolmak ve yerel hassasiyetlerden bunların demokrasiyle ilişkinden tümüyle uzak durmak ve sonuç olarak “
anlamamak
”...

Karşı dalgayı hiç bir şekilde anlamlandıramıyorlar. Bu dalgayı oluşturan kesimlerin seçmen davranışına anlam vermiyorlar. Kendi değer sistemlerinden yola çıkıyor, karşı tarafın davranışını mutlak saydıkları kimi evrensel değerlere oranla irrasyonel buluyor, en nihayet bu kesimlerin şu ya da bu şekilde “geri” olduğu, en azından demokrasi ve özgürlük hassasiyeti taşımadıkları hükmüne varıyorlar.

Bu onları, sınıfsal ve elitist bir muhalefet refleksinin içine itiyor. Muhaliflikleri siyasi öneri, proje, tahayyül bakımından tümüyle içi boş, toplumun iç dinamiklerinin zayıf olduğunu düşünen ya da şikayet eden bir muhalefet tipi,oluşturuyor.

İktidardaki otoriter bir eğilimi, ataerkil bir siyaset tarzını diktatörlük ilan ederek, özgürlük alanı daralmasını özgürlüklerin imhası şeklinde açıklayarak, cemaat meselesinde olduğu gibi seçici algıyla ülke dinamiklerini, demokrasi ve toplumsal eşitlenme arasındaki ilişkiyi görmezden gelerek tutturdukları dil, sadece karşı dalganın biraz daha kabarmasına yol açıyor.

Ayrıca kimi haklı eleştirileri, otoriterleşme, keyfilik, kimlikçi siyaset gibi eleştirileri, bu koşullarda hiç bir şekilde eko yapamıyor.

Kendi dünyaları içinde tutuklu kaldıkça, temsil güçleri yüzde 30'larda dolaşıyor.

Karşı dalgayı anlamadıkça, iki büyük kesim arasında köprü kurma politikalarına soyunmadıkça, bu böyle devam edecek...
#seçim sonuçları
#siyasetsizlik
#Erdoğan
8 yıl önce
Seçimin üç boyutu...
Dört kupanın üçü gitti biri mucizelere kaldı
2024 yılında kiralanan lüks lojmanlarda oturanların ödeyecekleri tutarlar belli oldu
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı