|
4 büyük irade, 3 sağlam payanda

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Perşembe günü akşamı ekranda Ece Üner"in sorularını yanıtlarken çözüm sürecinde ortak noktalar bulabilen "üç büyük irade"den söz etti: 1) İktidarın iradesi, 2) Otuz yıllık terör örgütünün ilk kez silah bırakma yönündeki ciddi iradesi ve 3) Toplumsal irade.

Bu üç önemli iradeyi alt alta yazıp, gündelik siyasete bir anlığına yabancılaşarak dışarıdan bakıldığında ve işin "tarihsel gerçekçilik" boyutları açısından bu üçlemenin ardındaki, önündeki uzayıp giden yolları düşünüldüğünde, karşımıza bambaşka bir tablo çıktığı görülecektir.

Soralım: Bu üç büyük irade, ansızın, durup dururken mi biraraya gelebilme koşullarını oluşturabildiler dersiniz?

30 yıllık savaş koşullarının içinde barışa imkân tanıyacak pekçok ortak hassasiyet için yıllar boyu verilen büyük uğraşın, bu konuda büyük emekler sarf etmiş insanların, canverenlerin ailelerinin, yakınlarının acısının karşısına, tarihin en kayda değer fırsatı, güçlü bir iktidarın döneminde ve kararlılığının güvencesi altında çıkmışsa; herkesin, bu arada da muhalefetin, durup düşünmesi lazım.

Bu nedenle sadece ve sadece hedef kitle nezdinde "özverilerin gözle görünür biçimde ortaya çıktığı ve reel karşılığı olan gerçekler" üzerinden yürüdüğünde amaca ulaşabilecek siyasal iletişim süreçlerinin, olağanüstü özgün bir iradeler toplamının içinden, her üçüyle temasını sürdürerek geçmesi gerekiyor.

Üç büyük irade… Keşke buna bir de dördüncüsü eklenebilseydi: Muhalefetin iradesi… Kamu oyu ve vicdanını yansıtmaya çalışan eski Başkan Vekili Gülseren Onanç Hanım"a keşke bir nebze kulak verselermiş…

CHP"nin büyük başarısı…

AK Parti"nin yaptırdığı yerel yönetim seçimlerine yönelik anket sonuçlarını herkes bir türlü okuyor. Ben de özellikle İstanbul sonuçlarını şöyle okuyorum:

1. CHP çok başarılı. Büyük fikir, büyük teşkilat ve büyük lider sorunlarını bu kadar yoğun yaşayan, hangi konuda hangi fikri ve önerisi olduğunu kestirmenin pek kolay olmadığı bir partinin oyların hâlâ %29.3"ünü alabilecek potansiyele sahip olması büyük başarıdır. Kılıçdaroğlu"nun heykelini dikmek gerekir. Bravo!. (Tabii siyasetin muhalefette kalmak değil iktidar olmak için yapıldığı gerçeğini unutmazsak!..)

2. AK Parti İstanbul oyları beklendiği gibi… %52.4 Bunu istikrar olarak da görebilirsiniz, başarısızlık olarak da. Hedefi, çıtayı nereye koyduğunuza bağlı. "Rakipten bir puan üstte olsak yeterlidir" de bir iktidar mücadelesi görüşüdür, "Rakibi ikiye katlayacağım" da… AK Parti biraz fazla yüksek çıtalara alışmış gibi. Bir türlü sevinemiyor…

3. İstanbul"u bir çiçek ve lale cennetine çevirmiş, yol kenarlarını ve refüjleri yeşile boğmuş olan İBB Başkanı Kadir Topbaş"ın AK Parti puanları üzerine koyduğu fark, 2.6 olarak tespit edilmiş. Çünkü… Tüp geçit, üçüncü köprü, Sarıyer"den Haliç"e temiz Karadeniz suyunun basılması, 3. Havaalanı gibi projeler, Topbaş"ın hanesine yazılmadı… Onun yaptığı işler (genelde tüm belediye başkanlarında olduğu gibi) "Yapacak tabii, işi bu!" şeklinde algılandı… Aslında bu tehdit tüm mevcut belediye başkanları beklemektedir. O nedenle AK Parti "İBB Başkanlığına kimi koysam kazanırım" diye düşünebilir… Kadir beyin işi kolay değil yani…

Zamanlama doğru, ayrılan zaman yanlış

30 yıl boyunca savaşıldığı kadar barış için de konuşuldu, anlatıldı ve acıların dinmesi için bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin "ortak ruhi şekillenmesine en uygun" sonuçlara varabilecek adımların, "istişare, ikna, ittifak" dediğimiz "İletişim"in 3İ"sini oluşturan süreçlerde atılması, artık bir "seçenek" değil, dönüşü olmayan bir yol halini aldı.

Akil insanların ziyaret ettiği bölgelerde halkın açık açık sorduğu "Bu işin altında ne var? Kim kime ne veriyor? Karşılığında ne alıyor" şeklindeki temel sorunun yanıtları "anlatılarak" verilecekmiş. İstişarelerle iknaya ulaşılacak. Bu halk, kapısını çalıp kendisini dinlemeye ve anlatacak meselesi olanlara kulak vermeye çoktan hazır bir kültürün ve irfanın içinde soluk alıp veriyor. Kurum kurum kurumlanan, sevgisini bile lütfedercesine sunan, "eğitim şart, hijyen şart"tan başka düsturu olmayan aydın tipi bu dönemde çok şey öğrenebilir.

Yalnız biliyoruz ki, "ikna"nın pek çok parametresinden en önemlisi zaman ve zamanlamadır. Burada zamanlama doğrudur da işe ayrılan zaman gerçekçi değil… 30 yılda ikna olmayanları 2 ayda ikna etmeye çalışmak biraz tuhaf değil mi? Olsun… Buna rağmen şu ana kadar alınmış yol bile çok anlamlı…

Halka "inmek" tehlikelidir (!)..

Dün gazetelerde vardı. AK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik demiş ki:

"Anketlerden sonra Karadeniz ve Ege"ye bakanlarımızı, milletvekillerimizi gönderdik … Arkadaşlarımız gittiler, araziye "indiler"…"

Şu inme lafı var ya. Hani, CHP"nin tek parti dönemi sonrasından kalma… "Halka inme"yi çağrıştıran… Çok tehlikeli bir sürçmedir… Ben, kendisi de halktan gelen Çelik"in bu duygu içinde olduğunu sanmıyorum… Ama yine de dikkat etmek gerekir. Seçim "sathı mahali" dönemlerinde millet çok hassastır. Buluttan nem kapar…

"Breh breh!" dedirten bir beklenti...

"Kim Milyoner Olmak İster"de yarışan bizim liseli turizmci arkadaşımıza geçmiş olsun... Murat Bulutlu, bizim İstanbul Erkek Lisesi"nin ardından Boğaziçi Üniversitesi"ni bitirmiş. Yarışmada Almanca, İngilizce, Rusça, İspanyolca ve Lehçe bildiğini belirtince Kenan Işık şöyle deme ihtiyacını hissetmiş:

"Seyircilerimizde şöyle bir algı uyanıyor; böylesine kariyeri olan bir yarışmacı ne yapacak acaba?"

Murat Bey de bunun üzerine "Ben de merak ediyorum" cevabını vermiş. Tabii; herkes merak eder.

Sonuçta ilk soruda elenince, herkes şaşırmış tabii.

Bilgi yarışması da olsa bu iş bir "talih" meselesidir ve istisnasız herkes bilir ki, tek soru, insanın neyi bilip neyi bilmediğinin elbette ölçüsü değildir.

Galiba, bu kıssadan şöyle bir hisse çıkarmak mümkün: Bu gibi durumlarda beklentiyi yükseltmeyeceksiniz. Vaad ne kadar "breh breh!" dedirtiyorsa, hayal kırıklığı da o kadar güçlü oluyor çünkü.

11 yıl önce
4 büyük irade, 3 sağlam payanda
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler