|
Sadece ‘ilginç’ olandan hep kaçtım…

Klasik Batı edebiyatının sıkça tekrar eden bir temasıdır: Şeytanla pazarlığa giren insanın imtihanı… J. W. von Goethe’nin Faust adlı eseri de bunların en önemlilerinden, en bilinenlerindendir…

Darbımesel o ya, Mefistofeles (Şeytan), Tanrı'yla girdiği iddiayı kazanmak ve iddia sonunda, yaşadığı âna tutkuyla sarılıp geçmemesini isteyecek olan Faust’un ruhuna el koyabilmek için, onun nefsine hitap eder ve ona türlü hazlar sunar… Şeytan, en ilginç şeyleri bulur ve Faust’un önüne serer… Çünkü ilginç olanın, insanlar üzerinde baştan çıkarıcı bir etkisi vardır… Bilindiği üzere Faust bunların hepsine direnir ve o ‘teslimiyet cümlesini’ söylemez… Ta ki…

Sonunu merak eden Faust’u bir zahmet okuyacaktır…

Biz dönelim şu ilginçlik meselesine… İlginçlik ögesi ne kadar cazip olursa olsun bende hep bir tereddüt hissi uyandırmıştır… Çünkü üstüne atlayıp rüzgârıyla savrulmak işten bile değildir. İnsanın kendisini korumasına, parıltısına kapılıp temelsiz bir güven inşa etmemesi gerektiğine inanırım…

O nedenle konu Life of School, TED ya da TEDx olunca, konuşmaların temellendirildiği esaslar, veriler ve görüşler, başta bilimsellik olmak üzere belli süzgeçlerden geçemiyorsa uzak durmuşumdur…

İstisna yok mudur?.. Elbette vardır. Buradaki konuşmalar arasında insan hayatına ciddi katma değerler getirenleri de oluyor. Mesela, Mustafa Sarı’nın Van Gölü’ndeki İnci Kefalleri üzerine konuşması pek çok insanın hayatını değiştirecek nitelikteydi.

Benzer nitelikte bir konuşma da ‘merak, ciddiyet ve derinlik’ üçlemesini hayatına uygulamayı başarmış bir dostumuz tarafından gönderildi…

“Davranışınızı Değiştirmek için Kendinizi Nasıl Motive Edersiniz” başlıklı konuşma, TEDxCambridge kapsamında bilişsel nörobilim uzmanı Tali Sharot tarafından yapılmış…

Sharot, ciddî uyarılara rağmen insanların değişime direnebildiğini söylüyor ve sonuç alabilmek için yollar öneriyor…

Aslında sorun, insanların direnmesinden çok, dirençle karşılaşılacağı bilinen mesajlarla bu uyarıların yapılmasında gibi görünüyor… Çünkü kendimizi ve başkalarını korkutarak yapılan, olumsuz sonuçlara odaklanan uyarılar, insanlar üzerinde pek de etkili olmuyormuş…

Sharot bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Eğer bir şey bizi korkutursa sistemi kapatmaya meyil edip negatif duyguları silmeye çalışırız. Yani, rasyonelleştirmeyi kullanabiliriz. Örneğin, kendine şöyle diyebilirsin: ‘Dedem sigara içerdi, 90’ına kadar yaşadı. Çok iyi genlerim var, bu konuda endişelenmeme kesinlikle gerek yok.’ Aslında, bu süreç, seni daha önce hissettiğinden daha dirençli hissettirebilir; bu yüzden, uyarılar, bazen böyle bir bumerang etkisine sahip olabilir.”

Sharot’un konuşmasında, negatif ve pozitif uyarı ve mesajların, ‘davranış değişikliği’ne etkilerini gösteren pek çok örnek var. Mesela, Amerikalı sağlık çalışanlarıyla yapılan bir deneyde, hastaneye yerleştirilen bir kamerayla sağlık personelinin hasta odalarına girip çıkarken el yıkayıp yıkamadıklarına bakılmış… Sağlık personeli, bu amaçla kamerayla izlendiğinin de farkındaymış… Sonuçta personelin yalnızca yüzde 10’unun ellerini yıkadığı tespit edilmiş. Bunun üzerine pozitif mesaj, teşvik, ödüllendirme, gelişimin izlenmesi yöntemine başvurulmuş…

Sağlık çalışanlarına ne kadar iyi gittiklerini gösteren bir elektronik pano duvara yerleştirilmiş. Çalışanlar ellerini her yıkadığında, ekrandaki rakamlar yükseliyormuş; ayrıca sayaç aynı vardiyada çalışanlar arasındaki dereceleri ile haftalık çalışanların derecelerini de gösteriyormuş.

Sonuç ne mi olmuş? Çalışanların el yıkama prosedürüne uyumu yüzde 90’a yükselmiş…

Tali Sharot, bir gün eşinin, âdetleri olmadığı hâlde, elektrik faturasını buzdolabına astığını görmüş… Faturada elektriğin verimli kullanılması için bazı yeni bilgiler varmış…

Şunlar gösteriliyormuş: Mahalledeki insanların ortalama enerji tüketiminin üstünde olan enerji tüketimi; Sharot ailesinin enerji tüketimi; ve enerjiyi en verimli harcayan komşusunun tüketimi…

Sharot, elektrik faturasıyla sağlanmaya çalışılan verimli tüketime yönlendirmenin, hastane örneğinde olduğu gibi şu üç yolla yapıldığını fark etmiş:

1. Sosyal teşvikler

2. Anında ödüllendirme

3. Gelişimin izlenmesi

Bu formülün bizde de zaman zaman başarıyla kullanıldığını söylemek mümkün… Mesela Telekom şirketlerinin sağlık çalışanlarına sundukları paket ve kampanyalara bakın…

Veyahut, Millî Dayanışma Kampanyası sürecine… Kampanyaya katılım sağlayanların katkılarının manevi değerinin, ülkemize ve toplumsal dayanışmaya olan faydasının vurgulanmasıyla ‘sosyal teşvik’; sık sık yapılan “teşekkür” duyuruyla ‘anında ödüllendirme’ ve yardımlar hakkında İletişim Başkanlığı tarafından yapılan bilgilendirmelerle de ‘gelişimin izlenmesi’ hepimiz için mümkün oluyor…

Ha tabii davranış değişikliği oluşmasın istiyorsanız, siz yine “Trafik canavarı olma” gibi emir kipiyle negatif mesajlar vermeye devam edebilirsiniz…

#Millî Dayanışma Kampanyası
#Trafik
#Van Gölü
4 yıl önce
Sadece ‘ilginç’ olandan hep kaçtım…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset