|
Büyük taarruz

Tüm uluslararası yatırım bankaları ve derecelendirme kurumları adeta yarışırcasına Türkiye hakkında incilerini döküyorlar. Biz bunların incilerine alışığız da, bu seferkiler diğerlerinden farklı.

Topyekûn bir hareket tarzıyla karşı karşıyayız...

Gelişmekte olan ülkeler genelinde raporlar yazılırken, Türkiye özelinde de kaotik bir manzara ortaya konuluyor.

Bu kurumların her iki atağının da sebepleri var.

Görünürde uluslararası olan ancak gerçekte ABD orijinli olan bu geçmişi ve icraatları şaibeli kurumlar, artık gelişmekte olan ülkelerdeki hikâyenin bittiğini ve sermayenin başta ABD olmak üzere gelişmiş ekonomilere akın etmesi gerektiğini empoze etmeye çalışıyorlar.

Hâlbuki bu kurumlar daha birkaç ay öncesine kadar başta ABD olmak üzere gelişmiş ekonomilerde balon oluştuğuna dair uyarılar yapıyordu.

Şimdi ise küresel strateji değişti.

Gelişmekte olan ülkelerden hızla çıkılması yönünde telkinlerde bulunuyorlar.

Gelişmekte olan ülkeler hakkında bu kadar olumsuz hava estirilmesinin hiç şüphesiz sebepleri var. Bu sebeplerin en büyüğü sermaye akım hareketleridir.

Küresel krizin patlak vermesiyle birlikte, sermaye gelişmekte olan ülkelerde kazanç ve gelecek gördüğü için gelişmiş ekonomilerden gelişmekte olanlara akmaya başladı.

Gelişmekte olan ülkelere akan sermaye, başta ABD olmak üzere gelişmiş ekonomilere hâlihazırda ihtiyatlı bir tavır takınıyor. Ve gelişmişlerin istediği gibi paralar geri gelmiyor.

Küresel anlamda sermaye akışında ciddi bir daralma söz konusu. Gelişmiş ekonomiler her geçen gün biraz daha sermaye kısıtına maruz kalıyor.

Küresel ekonominin büyümesine yönelik artan endişeler nedeniyle, küresel sisteme akan sermaye 10 yıl öncesine gerilemiş durumda.

Dolar bazında incelendiğinde; G-20 ülkelerine olan sermaye akışı krizin başlangıcı kabul edilen 2007 yılı ortasından bu yana yüzde 67,5 oranında gerilemiş durumda.

Sermayenin aslanın ağzında olduğu bu ortamda, ekonomilerinde istenen ivmeyi yakalayamayan başta ABD olmak üzere gelişmiş Batı ekonomileri sermayeyi geri çekebilmek için; gelişmekte olan ekonomilere dair korku estirmeye çalışıyor.

IMF"ye göre, dünyadaki toplam döviz rezervleri 2013"ün üçüncü çeyreğinin sonunda 11 trilyon 434 milyar dolara yükselmiş durumda. Bu rezervin 33"ü gelişmiş ülkelere, kalan yüzde 67"si de gelişmekte olan ülkelere ait.

IMF"nin açıkladığı bu rezerv rakamları çok önemli bir gelişmeyi ve gidişatı adeta gözümüzün içine sokuyor.

Küresel rezervde gelişmiş ülkelerin payı düşerken, gelişmekte olan ülkelerin payı her geçen gün biraz daha artıyor. En önemlisi de dünyada toplam tutulan rezervler içerisinde ABD Doları"nın payı azalıyor.

ABD açısından işin vahametini ortaya koyması açısından; dünyadaki toplam döviz rezervlerine dair son raporda ABD dolarının ağırlığı yüzde 33"tür. Bu oran 2000 yılında 56 seviyelerindeydi. Yani küresel krizle birlikte aslında artan bir şekilde dolardan kaçış devam ediyor.

Dolarda yaşanan bu kaçış ise ABD"yi zor durumda bırakıyor...

Türkiye"ye dair son günlerde başlatılan atakta bu büyük resimden bir cüz olmakla birlikte, kendine özel durumları barındırıyor.

Bu kurumların uzantıları olan medyaları da dâhil olmak üzere tamamı; Türkiye ekonomisine dair ciddi kaygıları gündeme taşırken, Türkiye"den uzak durun diyorlar.

Aslında bu süreç Gezi"den bu yana devam eden bir süreç. Ancak son günlerde topyekûn hareket etmeleri dikkat çekici...

Türkiye üzerine başlatılan bu büyük "Büyük Taarruz"u son günlerde yaşadığımız operasyondan bağımsız düşünemeyiz...

10 yıl önce
Büyük taarruz
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?