Ligimize yabancı yıldız yağıyor. Anlaşılan, bundan sonra da yağmaya devam edecek.

Baksanıza, F.Bahçe: Andersson, Lazetiç, Rapajiç, Mirkoviç, Revivo, G.Saray: Jardel, Boksiç, Beşiktaş: Nouma, Karhan, Khlestov ile anlaştı. Bu futbolculara avuç dolusu dövizler sunulduğu için korkuyorum.

Gerçi, "ne kadar iyi mal, o kadar çok para" prensibini kabullenenlerdenim. Ancak, şu anda televizyondan gelen yayın hakkı ücretlerini bu şekilde kullanan kulüplerimizin, yarın bu kaynağın kurutulması veya azaltılması durumunda ne duruma düşeceklerini düşünmek bile istemiyorum.

Dikkat edin, bu kulüplerimiz şimdilik "iyi gidiyor" görüntüsü veriyor. Bu bakımdan yeni sezonda herşey "iyi gidiyor" havasında.

Ama, üç büyüklerimiz bir konuyu kulak arkasına ittiklerine şahit oluyorum. Yani altyapı konusunda yine ıska geçiliyor.

Görüntülerindeki "boyanın" kalitesini bir kenara bırakıp, "cilayla" meşgul olan üç büyüklerimizin, sonu görünmeyen bu yolda ilerlemelerini üzüntü ve kaygı ile izliyorum.

Altyapıya gerekli ilgiyi gösterdiklerini her zaman söylüyorlar. Bu işin sadece söz bazında kaldığı için, ileride büyük sıkıntı içine gireceklerini görebiliyorum. Şimdilerde, herşeyin iyi gittiği görüntüsü var. Yönetici, taraftar ve biz basın mensupları işin sadece "cila" kısmını gündeme getiriyoruz. Ancak, yarın "boyadaki" kalitenin durumu ortaya çıktığında başımızı vuracak taş bile bulamayacağız.

Türk futbolunun geleceği konusunda endişelerimi açıklıyorum.

Yarınlar beni mahcup ederse, bundan sadece mutluluk duyacağım.