Galatasaray başardı! Türk futbol tarihinin en önemli maçını zaferle kapadı. Bu başarı Fatih Terim''in Galatasaray''da gerçekleştirdiği -rahmetli Özal''ın pek sevdiği ve sıkça kullandığı tanımla- "zihniyet devrimi"nin sonucu. Galatasaray''ın Arsenal karşısında ortaya koyduğu futbol, Fatih Terim''in "taktik ve sistem ustalığı"nı bir kez daha kanıtladı. Bıkmadan usanmadan "motivasyon" sözcüğünün altını çizip duranlar artık Fatih Terim''in karşısında şapka çıkarmalı.
Fatih Terim''in futbol anlayışı içinde "motivasyon" ikincil bir konuma sahip. Üstelik Terim, "konsantrasyon"un "motivasyon"u da yanında getirdiğini çok iyi biliyor. "Konsantrasyon"un sonuç verecek biçimde işlemesi için de "taktik" ve "sistem" konusunda hiçbir zaaf sergilememek gerekiyor. Terim bu gereği neredeyse eksiksiz olarak yerine getirdiği gibi, oyuna da hızlı ve akılcı bir biçimde müdahale edebiliyor. O "motivasyon" balonu çoktan sönüp gitti: Fatih Terim, eğer yurtdışında çalışmayı yeğleyecek olursa, aynı başarıyı herhangi bir Avrupa kulübünde de yakalayacaktır. Bunu anlayabilmek için, Galatasaraylı oyuncuların şu anda ne kadar "profesyonel" bir bakışa sahip olduklarını görmek yeter.
Terim''in "zihniyet devrimi"ne büyük katkısı olanlardan biri de hiç kuşkusuz Hagi. Rumen yıldız dünya futbolu için son yirmi yıllık dönemde Maradona''dan sonra gelen ikinci ad. Hagi''nin final maçına fazla katkıda bulunamamış ve -biraz da ağır bir kararla- kırmızı kart görmüş olması, son dört yıl içinde Galatasaray''a kazandırdıklarını unutturmamalı. Dünya futbolunun "iki numarası" Türk futbolcuların yaşadığı "zihniyet devrimi"nde sarsılmaz bir yere sahip.
Galatasaray''ın başarısını kavramak için bu sezonun bilançosuna bakmak yeterli. Galatasaray bu sezon yaklaşık 60 maç oynadı; bu sayı en büyük rakipleri Beşiktaş ve Fenerbahçe''nin bu sezon oynadığı maç sayısının (yaklaşık 40 maç) tam bir buçuk katı. Böyle ağır bir maç yükü altına giren Galatasaray, Avrupa''da oynadığı 17 maçta 10 galibiyet, 4 beraberlik ve yalnızca 3 yenilgi aldı. Takımın Avrupa maçlarındaki gol ortalaması 2''ye yakın. Zaferin baş dönmesini bir yana bırakıp işe biraz soğukkanlı bakacak olursak ve bu tabloya Galatasaray yönetiminin yaşadığı maddi olanaksızlıkları da eklersek, başarının ne denli büyük olduğu ortaya çıkacak.
Ama asıl altı çizilmesi gereken, bu başarının "rastlantısal" olmadığıdır. UEFA şampiyonluğu için "Olacak şey miydi bu? İnanamıyorum!" diye bağırmanın, bu açıdan, Fatih Terim''e ve ekibine haksızlık anlamına geleceğini düşünüyorum. Bu tam da olacak şeydi. Fatih Terim gibi usta bir teknik direktörle, futbol zihniyeti örnek oluşturan Hagi''yle, belki de Avrupa''nın en iyi forveti olan Hakan Şükür''le, üst düzey orta saha oyuncularıyla ve Bülent gibi küskünlüğü değil özveriyi yeğleyen emektarlarla "rastlantısal" olamayacak kadar büyük, bir o kadar da anlamlı bir başarı bu.
Tabii bunca sevincin arasında, her zaman fanatik bir Beşiktaşlı olduğunu vurgulayan bendeniz başımı ellerimin arasına almış kara kara düşünmekteyim. Galatasaray çıtayı çok ama çok yükseltti: Türk futboluna yapılabilecek en büyük hizmet bu. Scala''yla doğru bir adım atmış görünen Beşiktaş yönetimi, takımda Hagi gibi "uluslararası bir değer"e, diğer oyuncuları zihinsel olarak çok ileri noktalara götürecek nitelikli ve istikrarlı bir futbol ustasına gereksinim duyulduğunu gözden kaçırmamalı.
Galatasaray''ın UEFA şampiyonluğu bu ülkede çok şeylerin değiştiğinin önemli bir kanıtı. Bu dönüşüm sürecine katkıda bulunanları belleklerimizden çıkarmamalı, onları kişisel açıdan duyduğumuz yakınlık ya da uzaklıkla değil de "neyi nasıl hedefledikleri"yle değerlendirmeye çalışmalıyız. Fatih Terim''in Galatasaray''da gerçekleştirdiği "organizasyon" başka alanlar için de parlak ve esinleyici bir örnek. Bu örneği diğer alanlara taşıdığımızda tribündeki yerimizi alabilir ve "ortak bilinçdışımız"ın yetkin başyapıtlarından birini bağıra bağıra söyleyebiliriz: "Avrupa! Avrupa! Duy sesimizi! İşte bu Türkler''in ayak sesleri!..."
