|
Adana Mutabakatı da var Ankara Anlaşması da

Putin’in bugüne kadar susup da bir anda “Adana Mutabakatı”nı hatırlatması hayra alamet midir? Defalarca yüz yüze ve heyetler arası görüşmede Suriye masaya yatırıldığı halde…

Defalarca iki lider gazetecilerin önünde açıklamalar yaptığı halde…



Her soruya üslubunca cevap verdikleri halde…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Moskova ziyaretine kadar, Rusya lideri Putin konuyu neden Adana Mutabakatı’na getirmemişti?

Hayra alamet midir sorusunun cevabı “Bazen sizin şer sandığınızda hayır olabilir” emrini hatırlattı bana.

Çünkü, “köprüleri attığımız” Esad ve yönetimiyle muhataplığı da kapsıyor Putin’in Adana Mutabakatı hatırlatması.

Türkiye, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşında zaman zaman Şam’la ipleri kopardı. Hatta, karşılıklı ağır ithamlar yapıldı.

Bir dönem, Esad’ın tek sıfatı olarak “Katil” uygun görüldü. “Katil Esad, halkını katlediyor” cümlesi Suriye iç savaşında ilk kurulan cümle olarak kayıtlara geçti.

İlk olayların çıktığı dönemde, Esad’ın halkının taleplerine kulak tıkayıp, İran’ı ve milislerini de yanına alıp, katliam yaptığı tevatür değil.

Yine, Rusya’yı topraklarına çağırıp Halep başta olmak üzere kadim şehirlerdeki sivillere yönelik saldırılar düzenlediği de.

Binlerce, yüzbinlerce insanın Esad rejimi tarafından katledildiği gerçeğini ıskalamıyoruz. Milyonlarca insanın Suriye’den kaçtığı gerçeğini ıskalamıyoruz.

Buna mukabil, savaşın ilk çıktığı günden bugüne denklem hep değişti.

Amerika’nın Suriye’deki katliamlarını da…

İran’ın ve bağlı paramiliter güçlerin, Rusya’nın, koalisyonda yer alan diğer devletlerin sivillere yönelik katliamları unutulur türden değil.

Suriye’de iç savaş var ve bu savaşta her türlü melanet de..!

Suçsuz arıyorsak, yok!

İlke arıyorsak, yok!

İlk dönem için Türkiye’nin yanlış tezleri ve yanlış tutumlarını da anmak lazım. Şam ile bir “süreç” götürülürken, “İstifa edeceksin” diyerek daha da kışkırttığımız bir Esad olabilir mi acaba?

Sonuçta, Esad katildir. Ama onun gibi DEAŞ da PYD/YPG de katildir.

Rusya’sı, İran’ı, Amerika’sı, koalisyonu da Suriye’de sabıkalıdır.

Fakat Suriye’de gelinen nokta sürdürülebilir değildir ve bir çözüm gerekmektedir.

Türkiye meseleyi Suriye’nin kuzeyindeki terör koridoru üzerinden “beka” olarak görüyor. Haklı da.

Türkiye’deki Suriyelilerin güvenli bir şekilde ülkelerine dönmesini istiyor. Haklı da.

Rusya, toprak bütünlüğü korunan bir Suriye istiyor. Burada Türkiye ile hem fikir.

İran’sa Esad’sız tüm çözümlere hala kapalı.

Amerika’nın ne Suriye ne Türkiye ne bölgedeki halklar umurunda. Hatta paramparça olmuş bir Suriye ve paramparça olmuş bir bölge isteğiydi. Stratejisinde İsrail ile birlikte şu ana kadar bir değişiklik yok. Payandalarıysa Suudi Arabistan veliahtı ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin prensi.

Böyle bir tabloda, Adana Mutabakatı’nı hatırlatan Putin’in maksadı belli. Türkiye ile Suriye’nin devlet olarak birbirini yeniden muhatap alması ilk görünen. Diğeriyse Türkiye’nin terörle mücadelede Suriye’de atacağı adımların uluslararası yasal zeminin varlığını hatırlatmak.

ADANA MUTABAKATI DA VAR
ANKARA ANLAŞMASI DA

2015 yılının Kasım ayında Fransa ile imzaladığımız Ankara Anlaşması’nı hatırlatmıştım.

O günlerde Bayırbucak Türkmenlerine karşı amansız bir saldırı vardı ve söz konusu anlaşmanın 7’nci maddesinin Suriye Türkmenleri üzerinden Türkiye’nin garantör olduğunu söylemiştim.

24 Temmuz 1923’te imzalanan ve Türkiye’nin kurucu anlaşması olarak kabul edilen Lozan’da Suriye sınırımız hiç konu edilmedi. Ve iki ay sonra Suriye sınırı belirlenirken Ankara Anlaşması temel kabul edildi.

23 Haziran 1939 yılında Hatay’ın Türkiye’ye katılmasından sonra, Bayırbucak Türkmenlerinin statüsü konusunda Suriye ile hiçbir anlaşma yapılmadı.

Dolayısıyla 1998’deki Adana Mutabakatı bize Suriye’de terörle mücadele konusunda yetki ve sorumluluk verirken 1921’deki Ankara Anlaşması Suriye’deki Türkmenler konusunda bizi garantör yapıyor.

İki devlet arasında biri anlaşma, diğeri mutabakat olmak üzere yürünebilecek iyi bir zemin var. Sıra o zeminde ilerlemekte sanırım.

Yanılıyor muyum?

  • ‘Türkiye’nin birikimi’ 25 yaşında
  • Yeni Şafak 25’inci yaşına girmiş. Maşallah. Nice 25 yıllara inşallah. Bilenler bilir hamdolsun 1999 ila 2003 yılları arasında yazı işlerinde aktif olarak çalıştım. Şimdi de yazılarımla buradayım. Yeni Şafak ile ünsiyetimse çok daha eskilere dayanıyor. Aktif olarak Yeni Şafak’ta çalışmadığım dönemlerde bile… Bambaşka mecralarda bambaşka yayın organlarında çalıştığım dönemlerde bile biriyle tanışırken, “Filanca yerde filanca görevdeyim, Yeni Şafak okuyucusuyum” diye kendimi takdim ederdim. Çünkü Yeni Şafak, “Türkiye’nin birikimi” olarak bir ana omurgayı temsil ediyor.
  • Yeni Şafak’ın 25’inci yılında bu ailenin bir ferdi olmaktan mutluyum. Gazeteyi bugünlere taşıyan başta Ahmet Albayrak ağabey ve Albayrak ailesine müteşekkirim. Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül ve ekibine başarılar dilerim.
  • Yeni Şafak 25 yaşında. Nice 25 yıllara hep birlikte inşallah.

#Rusya
#Suriye
#Adana Mutabakatı
#Ankara Anlaşması
#Yeni Şafak
5 years ago
Adana Mutabakatı da var Ankara Anlaşması da
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti