|
Gerçek ile sanrı arasına sıkışmış gündemde şizofrenik siyaset
Geçtiğimiz cumartesi günü bırakın Türkiye tarihini değiştirmeyi, neredeyse dünya deniz ticareti tarihini değiştirecek önemli bir adım atıldı.
Kanal İstanbul
için ilk temel atma töreniydi bu. Ne var ki kamuoyu Kanal İstanbul’u eğrisiyle doğrusuyla tartışmak yerine, yalanlar üzerine inşa edilen “
tuzaklar
” üzerinden meşgul edildi, zihinler bulandırıldı.
“Bir deli bir kuyuya taş attı, yüz akıllı çıkartamadı”
demek isterdik.
Fakat, olanlar “
delilik
” masumiyetinden çok uzak.
Zira
delilik, aklını ve muhakemesini yitirme halidir.
Yapılanlardaysa,
“kurnaz”, “sinsi” ve art niyetli akıllıca üretilmiş yalanlar var.

Aklınızı nasıl kullandığınızla doğrudan ilgili bir durum yani. Sağduyunuzu kaybederseniz, o vakit o akıl size gayri meşru her şeyi yaptırır.

Tıpkı hafta sonu yapılanlar gibi.

KUYRUKLU YALANI DİLİNE DOLAYANLAR, ÖZÜR DİLEMEK YERİNE YALANDA ISRARA DEVAM EDERSE
T-24
haber sitesi Katar ile yapılan askeri anlaşmayı çarpıtarak, Katarlı gençlerin Türkiye’de tıp fakültelerine sınavsız gireceği yalanı ortaya attı.
İlginçtir haberin çıktığı günden bir gün sonra yani cumartesi günü aynı zamanda
üniversite sınavı vardı
ve milyonlarca öğrenci,
“olmak ya da olmamak”
şeklinde nitelendirdiği sınavı bekliyordu. Kafalar bulandı. Gençlerin aklı karıştırıldı.

T-24 kuyruklu bir yalanı manşetten verdi. (Bu arada T-24’e bir parantez açalım. Yurt dışından özellikle de Amerika’dan parasal destek alan medya kuruluşları arasında ismi en önde geçenlerden birisi.)

Kuyruklu yalana CHP lideri Kılıçdaroğlu balıklama atladı. Sahiplendi. Sosyal medya hesabından paylaştı.

Kamuoyu, Kanal İstanbul temel atma törenini unuttu. Öğrenciler, sınav konsantrasyonunu yitirdi. Kılıçdaroğlu’nun T-24’ten devşirdiği yalanın peşine takıldı.

Gençlerin zihinleri bulandıkça bulandı.

Gerçekler perdelendi. Maksat hasıl oldu.

Bir gün sonra… Yani gençler sınava girip çıktıktan, Kanal İstanbul temel atma töreni sona erdikten sonra T-24, bir özür paylaşımında bulundu
. “Haberimiz yalan” d
edi..!
Yalana balıklama atlayan Kemal Kılıçdaroğlu saatlerce bekledikten sonra, “İyi ama…” diye başladı ve yalanında ısrara devam etti. Çünkü Kılıçdaroğlu siyasetinde,
“Hedefe gidilirken her şey mubahtır.”
Tam da bu arada bu kez her fırsatta “kafa bulandırmayı” neredeyse yaşam tarzına dönüştürmüş bir site,
bir film setindeki silahların fotoğrafını yayınlayıp, “Öğrenci yurdundan çıkan silahlar” manşetti attı.

Muhatapların tamamı haberi yalanladı. Öğrenci yurdunun bağlı olduğu dernek kamuoyu açıklaması yaptı. Ama ne fayda!

Hem
“Katarlılar sınavsız tıp fakültesine girecek” yalanı…. Hem “Öğrenci yurdundan çıkan silahlar” yalanı milyonlarca paylaşımla, çarpan etkisi oluşturdu. Çamur atıldı. İzi kaldı.
Bu arada da gerçek gündem ile meşgul olanların, yaptıkları gündemden düştü.
YALAN ÜZERİNDEN ÜRETİLEN GERÇEK DIŞI GÜNDEM, GERÇEĞİ PERDELİYOR

Türkiye, gerçek ile sanrıların iç içe geçtiği bir atmosferde ne kadar daha kalacak bilmiyoruz.

Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaktır, basın üzerinden yapılan yalan haberin cezasının,
“tekzip ve tazminat”
dışında neredeyse olmadığını… Tek istisnasının
“savaş hali”
durumu olduğunu kayıtlara geçirmiştik.

Ne var ki sosyal medya üzerinden atılan yalanlarla ilgili geçtiğimiz yıl alınan kısmi kararlar dışında hiç bir caydırıcı düzenleme yok.

ŞİZOFRENİK AKIL, SİYASETİ KİRLETİYOR
Siyasette şizofrenik bir atmosfer oluştu. Gerçek ve olgu ne olursa olsun, bir takım siyasi çevreler bu gerçekliği kirletmek için mutlaka bir
“yalan”
a başvuruyor. Sonrasındaysa yalan olduğu ispatlandığı halde o yalan kayıtlarda öylece kalıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu anlamda sicili hayli kabarık. Ama sadece Sayın Kılıçdaroğlu değil.
Neredeyse CHP temsilcilerinin büyük çoğunluğunda yalan söyleme alışkanlığı oluştu.

Hatta sanki bir merkezden oluşturulan yalanlar büyüklük ve etki derecesine göre pay edilmiş. Kimin payına ne kadar düşerse o kadar yalan söyleniyor.

Ahlaki bir sorun olarak yalan, toplumsal çürümenin işareti.

Fakat yalan üzerinden gerçeğin perdelenmesi sistematik hale dönüştüğünde burada bir tehlike daha var.

Çünkü,
2023 yılındaki seçimlerde
ortaya atılacak
“büyük yalanlar
” neticesinde
“sandık güvenliği”
tehlikeye girebilir.
Seçim sonuçları etkilenebilir.
Gerçek ile sanrının çatışmasında gerçek perdelenip, sanrı gerçeğin yerine ikame edilirse… Türkiye’de karar alıcı mekanizmalar işlemez.
Bu durum “yönetilebilir Türkiye” hayali kuranların en büyük arzusu.

Yalan söyleyerek onların değirmenine su taşıyanlarınsa tek bir derdi var, Erdoğan’ın gitmesi.

Peki Erdoğan gitsin de neden gerçek bir mücadele ile değil de yalan ve sanrılar üzerine kurduğunuz propaganda ile gitsin?

Cevabınız varsa virgülüne bile dokunmadan yayınlayacağım, söz..!

#Türkiye
#Kanal İstanbul
#T-24
#Katar
#Tıp
#CHP
#Kılıçdaroğlu
#Recep Tayyip Erdoğan
3 years ago
Gerçek ile sanrı arasına sıkışmış gündemde şizofrenik siyaset
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi