|
İstanbul’un kadim semtlerinde hayatı yavaşlatmak mümkün olsa…
Cumartesi sabahın erken saatlerinde evden çıktım. Saat 10.00’da
Zeyrek’te Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan
ile kahvaltıda buluşacağız. Önce Sarıgüzel’den Akdeniz’e, oradan Fevzipaşa’ya ulaştım. İstikametim Saraçhane. Yürüyorum. Vakit erken. Esnaf henüz kepenk kaldırıyor. Caddeler boş, sokaklar boş. Fatih dingin. Çok güzel!
Yürüyorum, solumda Fatih Camii, hemen ilerimde Halıcıoğlu; yürüyorum. Saraçhane Parkı’na vardığımda, yönümü Şehzadebaşı’na çeviriyorum. Hemen sağımda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ana binası. Önünde o meşhur havuz.
Havuzun başında 15 Temmuz gecesi abdest alıp Fetö’cü alçaklara karşı direnen insanlarımızın balmumu heykelleri. Bakıyorum, havuzun suyuyla abdest alıyorlar. Tıpkı o geceki gibi.
Dalıp gidiyorum.

Şehzade Camii yolun karşısında. Seyirtip karşıya geçiyorum. Hedefe kilitlenmişçesine hızlı adımlarla, Bosnalı İbrahim Paşa’nın, Rüstem Paşa’nın türbelerini geçip birkaç gün önce ahirete uğurladığımız büyüğümüz Sezai Bey’in kabrinde soluğu alıyorum. Tertemiz bir çiçek bahçesi. Selamlıyorum. Ona ve cümle geçmişimize dua ediyorum.

Vakit yaklaşıyor. Hızlıca Fatih İtfaiyesi’nin önünden yürüyüp, Bozdoğan Kemerinden
Kadınlar Pazarına
giriyorum. Sabah erken. Ve henüz keşmekeşlik yok. Esnaf kepenklerini kaldırmış, temizlik yapıp birbirini selamlıyor. Birkaç saat sonra burada büyük bir uğultu ve insan seli olacak. Kim kimi duyacak belli değil. Ama şimdi herkes herkesi duyuyor. Karşılaştığım herkese selam veriyorum. İçim kabarıyor. Fatih’i seviyordum, şimdi daha çok seviyorum. Ama birkaç saat sonraki o keşmekeşlik aklıma gelince
“Fatih erken saatlerde güzel”
diye mırıldanarak yürüyorum. Kalabalığın üstüme gelmediği saatlerde ne güzel buralar.

Zeyrek’teyim. Zeyrek alelade bir semt değil. Merkezinde, Bizans döneminde Pantokrator Manastır Kilisesi olarak inşa edilmiş, bin yıllık Zeyrek Camii… Etrafında türlü türlü binalar müştemilatlarıyla bir “kültür-bilim-ibadet” merkezi. İstanbul Üniversitesi’nin temelinin atıldığı, ilk medresenin kurulduğu semt.

Zeyrek Camii’nin Haliç’e bakan güney bahçesindeki Fatih Belediyesi’ne ait sosyal tesiste Başkan Ergun Turan ile buluşuyoruz. Kahvaltıda büyüklerimiz de var. Başkan Turan, Fatih’i anlatıyor. Sıklıkla da bize dönüp,
“Sürekli eleştirdiğiniz bu şehirde iyi işler de yapıldığını görüyor olmalısınız”
diyerek sitem ediyor.
Ortak görüşümüzse,
“Fatih’teki hem yaya hem taşıt trafiğini yavaşlatmak”
olarak beliriyor. O zaman sabah dinginliğini tüm güne yayma şansımız olabilir diye kanaat bildiriyoruz.
Fatih, İstanbul’un kadim ilçesi. Aslını sorarsanız İstanbul’un ta kendisi.
1453’te fethedilen şehir işte tam da burası. Sur içi yani Fatih! Zeyrek’se, fetihten sonra camiye çevrilen ilk kilisenin olduğu ve Fatih Medreselerinin inşası tamamlanana kadar kurulan ilk medrese.

Camiye çevrilmeden önce manastırın elli yataklı, beş bölümlü, iyi düzenlenmiş bir hastanesi, kütüphanesi, yaşlılar yurdu, tıp mektebi, eczane ve ayazma gibi bölümleri varmış.

Camiye çevrildikten sonraysa 700 öğrencinin ders aldığı, Molla Zeyrek’ten Akşemsettin’e kadar büyük müderrislerin ders verdiği bir üniversite ve ibadet hane olmuş.

Dahası ve çok ilginç olanı, İstanbul 1453’te bir Salı günü fethedildi. Fatih’in emri ile ertesi gün yani Çarşamba günü, Pantokrator Manastır’ı camiye ve medreseye çevrildi aynı gün eğitime başlandı.

İşte böyle bir kadim mekanda Fatih’i konuşuyoruz. Başkan Ergun Turan, “Semtin sakinlerinin burada kalmasını istiyoruz. O yüzden yerinde dönüşüm yapıp, binalarımızı yenilemek istiyoruz. Ayrıca tarihi, kültürel zenginliklerimizi ayağa kaldırıyoruz” diyor. Kahvaltı sonrası Zeyrek Camii’nin hemen yanı başındaki
Zeyrek Akademisi
’ni gezdiriyor. Mastır ve doktora öğrencilerine yönelik kurulan akademinin amacı, somut ve somut olmayan kültürel mirasın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için çalışmalar yapmak.
Zeyrek Akademi’de, Fatih sınırları içinde yer alan tescilli sivil mimarlık örneği yapıların envanteri çıkartılıyor.
Ergun Turan, “Öyle bir arşiv oluşturuyoruz ki sadece Fatih değil sadece İstanbul değil tüm Türkiye’nin kültürel mirasını kayıtlara geçiriyoruz”
diyor.
Zeyrek Akademisi’nden ayrılıp doğruca Vatan Caddesi’ndeki
Fatih Belediyesi Merkez Kütüphanesi
’ne geçiyoruz. Gerçi bugünlerde sosyal medyada kütüphaneyle ilgili oldukça fazla bilgi bulabilirsiniz ama ben size kısaca oradaki gözlemlerimi de aktarmak istiyorum.
Fatih Belediyesi, belediye binasının giriş katının neredeyse tamamına yakını modern bir kütüphane olarak dizayn edip gençlerin hizmetine sunmuş. Yaklaşık 400 kişinin aynı anda hizmet alabildiği kütüphane gece gündüz açık.
Bilgisayardan fotokopiye, çorbadan kahveye her hizmet ücretsiz. Bu nedenle gençlerin yoğun ilgisi var.

Bizim gittiğimizde saat 12.30 sularıydı ve kütüphanede sıra bekleyen 56 kişi vardı. İçerideki atmosferse olağanüstü. Kocaman bir salon. Sessizlik, harıl harıl çalışan pırıl pırıl gençler. Kafeteryada ise kütüphaneyi aynı zamanda sosyalleşme ortamı olarak değerlendiren gençlerin çorba ve kahve eşliğinde espri dolu konuşmaları.

Ergün Başkan, “Burası gibi 11 kütüphanemiz daha var. Ve gençlerimiz olağan üstü ilgi gösteriyor” diyor. Bu arada birkaç öğrenci ile konuştuğumda ulaşımı kolay olduğu için başka ilçelerden gelenlerin olduğunu öğreniyorum.

Kütüphaneden çıktığımızda Vatan Caddesi’nde olağanüstü bir araç trafiği; kaldırımda insan seli çoktan başlamış… Sabahın o sakin huzurlu anları geride kalmış.

Sahi İstanbul’un kadim semtlerindeki hayatı yavaşlatabilirsek çok daha güzel olmaz mı?

Bu soruya Ergün Başkan’ın cevabı çoktan “evet” ama onun için daha çok yolumuz var.

Takipteyiz.

#Fatih
#Zeyrek
#Ergün Turan
2 yıl önce
İstanbul’un kadim semtlerinde hayatı yavaşlatmak mümkün olsa…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?