|
Bir portre-iki dergi

Akif İnan, geleneğin kendi sanatı üzerindeki etkisini hem yazılarında, hem de kendisiyle yapılmış konuşmalarda da sık sık ifade etmeye çalışır.

Hece ve Yedi İklim dergilerinin Mart-2000 tarihli sayıları üç ay önce kaybettiğimiz M. Akif İnan sayıları olarak yayımlandı. Her iki dergide de dostları, arkadaşları, öğrencileri, yakın çevresi şairin kişiliği, sanatı ve çalışmaları üzerinde durarak, zengin ve kalıcı bir Akif İnan portresi ortaya koymuşlardır. "Kadrini seng-i musallâda bildiğimiz" sanat ve edebiyat adamlarımıza gösterilen bu vefa ve kadirşinaslık örneğini teşekkürle anmamız gerekir.

Bu dergilerde yer alan isimler elinizdeki gazetenin kültür sayfasında yer aldığı için, ben burada, bir takım yazılarda, kendi yazılarında ve kendisiyle yapılmış konuşmalarda onun bilhassa üzerinde durulan bir yönünü öne çıkarmak istiyorum.

Arkadaşları arasında Akif İnan''ın Divan edebiyatına aşinalığı üzerinde çokça durulur. Zaten Akif İnan''ın kendisi de, eski şiirimizle kuvvetli bağları olduğu için ve bu şiirin bir takım özelliklerini şekil ve içerik bakımından çok iyi bildiğinden Mavera''nın bazı sayılarında Şeyh Galib''in şiirlerini tahlil etmiş, denemelere girişmiştir. Bunun yanında hafızasında zengin bir Divan şiiri koleksiyonu vardır. Bu şiirleri yerinde ve zamanında okuyarak arkadaşları arasında "bir eski zaman dervişi" gibi temayüz etmiştir.

Akif İnan''ın şiiri için ittifak edilen ortak noktalardan biri de, onun şiirlerinde şekil ve muhteva olarak yer alan gelenektir. Mesela eski şairlerimize veznin kısa olması bakımından büyük bir yazım kolaylığı sağlayan mesnevi tarzını andıran eylem yüklü şu birkaç beytinde bile bu geleneğin izlerini görmek mümkündür:

Anamı sorarsan büyük doğudur

Batı ki sırtımda paslı bıçaktır

Kim demiş her şeyin bitişi ölüm

Destanlar yayılır mezarımızdan

Yaslasam gövdemi karlı dağlara

Sonsuz bir uykuya kavuşsam bir gün

Yüzünde inancın keskin ışığı

Gün olur dönüşür bir şah kavgaya

Çevir gözlerini içimden yana

Sırrını saklayan mahzeninim ben

Erdem Bayazıt, Akif İnan''ın klasik tarzla yeni arasında bir köprü olduğunu söyler. Onun şiirinde başlarda ağır basan klasik tarz, daha sonra yeni biçimle kaynaşarak bugünkü şiirini ortaya çıkarmıştır.

Akif İnan, geleneğin kendi sanatı üzerindeki etkisini hem yazılarında, hem de kendisiyle yapılmış konuşmalarda da sık sık ifade etmeye çalışır. Edebiyat ve Medeniyet Üzerine kitabında Divan edebiyatı hakkında şunları söyler: "Divan sanatı soyut bir sanat olmasına rağmen, çağına kapalı bir sanat değildir. Toplum hayatımızın geçirdiği acı tatlı bütün olayların; her an değişen, farklılaşan ve gelişen, devlet, millet ve kültür hayatımızın bütün dalgalanmalarını o edebiyatımızda bulmak mümkündür. Bu medeniyet toplum hayatımızın aynı zamanda bir fotoğrafıdır. Ve sanatçıları çekilmesi gereken fotoğrafları çekmişlerdir. Ondan daha fazlasını ve farklısını beklemek, sanattan ve edebiyattan neyin beklendiğini bilmemektir."

Akif İnan hakkındaki en orijinal benzetmeyi kırk yıllık arkadaşı Rasim Özdenören yapmıştır: O, padişahlığı olmayan bir sultan şairdir. Akif, padişah olsaymış ülke idaresinin gerektirdiği hengâme arasında bir de divan ortaya koyabilirmiş.

24 yıl önce
Bir portre-iki dergi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset