|
Mesnevi edebiyatı

Mesnevi tarzı, bizim edebiyatımıza İran''dan geçmiş ve şairlerimizin İran şairlerini taklit etmesine rağmen orijinal eserler bıraktıkları genel kabul gören bir görüştür.

Depremden önce yine bu köşede yayımladığımız, Yahya Kemal''in "Osmanlı pilav yer mesnevi söylerdi" sözünden mülhem "Pilav ve mesnevi" başlıklı yazımızı yazdığımızda, rahmetli Amil Çelebioğlu''nun, sahasının en önemli eseri olan "Türk Edebiyatında Mesnevi" (Kitabevi Yayınları, Ağustos 1999) isimli önemli çalışması henüz kitaplaşmamıştı.

1990 yılında Mekke''deki "Tünel Faciası"da kaybettiğimiz Amil Çelebioğlu''nun divan edebiyatı ve eski kültürümüzün genç kuşaklara tanıtılmasında önemli bir yeri vardır. Zira bugün üniversitelerde tasavvufî divan edebiyatı üzerine yapılan akademik çalışmalarda bütün yollar ona çıkmaktadır. Edebiyat Fakültelerinde tevhid, na''t, mesnevi gibi eski edebiyatımızın dinî yönüne eğilen, öğrencilerini bu yöne kanalize eden, yönlendiren odur. Yine bugün üniversitelerde bu alanda ders veren ve tez yaptıran hocaların çoğu onun öğrencisidir. Yani hocaların hocasıdır.

"Yazıcıoğlu Mehmed ve Muhammediyesi" adlı tezi ile doktor olmuştur. Yukarıda sözkonusu ettiğimiz eseri doçentlik tezidir. Kitapta, Çelebioğlu''nun çalışmaları tanıtılırken, Eski Türk Edebiyatının yanında dinî-tasavvufî Türk halk edebiyatı ile de yakından ilgilendiği, bu alandaki çalışmalarını edebiyat tarihi, metin şerhi ve edebî türler konularında yoğunlaştırdığı belirtilir. Çalışmalarının en karakteristik yönü, halk ve divan edebiyatlarının ortak noktalarına dikkat çekerek bu ikisinin birbirine zıt edebiyatlar olmadığını ortaya koymasıdır. Kongrelere sunduğu tebliğlerde çoğu daha önce hiç duyulmamış orijinal konuları ele almıştır. Bu tebliğlerinde Türk edebiyatının ne kadar zengin ve bakir bir çalışma alanı olduğunu göstermek istemiştir. Çelebioğlu, mesnevilerin genel olarak dinî, tarihî, hamasî, aşkî, tasavvufî, ahlâkî, efsanevî nitelikte olduklarını, fakat bunların tarihlere göre değiştiğini söyler. Mesela ilk mesnevi örneklerinin dinî ve tasavvufî ağırlıkta olduğunu ifade eder.

Mesnevinin eski edebiyatımızda önemli bir yeri vardır. Divan edebiyatına bir bakıma "mesnevi edebiyatı" da denilebilir. Çünkü bir nevi manzum hikaye ve romanlar, öğretici dinî ve ahlakî konular, uzun aşk hikâyeleri edebiyatın bu türü ile yazılırdı. Her mısraı kendi arasında kafiyeli beyitlerden meydana geldiği için şairler tarafından bir yazım kolaylığı vardır. Gazel gibi, rubai gibi, kaside gibi fazla meşakkatı, işçiliği yoktur. Vezni de kolay olduğu için, halk ozanları gibi eskiden irticalen mesnevi söyleyen şairler bile vardır. Bu bakımdan Yahya Kemal''in yukarıdaki sözünü gözönünde bulundurursak, mesnevi tarzının Osmanlı toplumundaki yaygınlığını, neden çok okunduğunu daha iyi anlarız.

Mesnevi tarzı, bizim edebiyatımıza İran''dan geçmiş ve şairlerimizin İran şairlerini taklit etmesine rağmen orijinal eserler bıraktıkları genel kabul gören bir görüştür. Çünkü karşılarında Genceli Nizamî gibi, Firdevsî gibi, Attar ve Şeyh Sadi gibi aşılması güç üstadlar vardır. Fakat buna rağmen bizde de çok büyük ve orijinal mesneviler yazılmıştır. Başta Mevlana''nın Mesnevi-i Manevi''si olmak üzere Yusuf Has Hacib''in Kutadgu Bilik''i, Yunus Emre''nin Risaletü''n-nushiyye''si, Aşık Paşa''nın Garipname''si, Süleyman Çelebi''nin Mevlid''i, Fuzûlî''nin Leyla vü Mecnûn''u, Nâbî''nin Hayriye''si, Şeyh Galib''in Hüsn ü Aşk''ı bu türün edebiyatımızdaki en başarılı klasik örnekleri arasında sayılır. Mesnevinin son örneklerini Keçecizade İzzet Molla vermiştir. Tanzimat edebiyatının başladığı yıllardan sonra ise mesnevi yerini, bugünkü anlamda gittikçe gelişen ve değişen hikâye ve romana terketmiştir.

Ne demiş Koca Ragıb Paşa:

"Müellifiyle şeref eyler iktisâb kitâb."

٪d سنوات قبل
Mesnevi edebiyatı
Muhafazakâr demokrasi ve milliyetçi muhafazakârlık
O, vazifesini yapıp gitti…
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…