Suriye yönetimi ile YPG (SDG) arasında yapılan anlaşma
Türkiye için ne anlama geliyor?
Suriye’nin bütünlüğünü sağlayacak,
Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderecek
bir adım olabilir mi?
planının bir parçası mı?
ortak güvenlik havzasına ulaşmada bir kazanım mı?
Artık başladığını ilan ettiğimiz “
coğrafyamızda harita bütünleşmesi
”ne açılan ilk kapı mı?
Ya da
ABD ve İsrail’in kurduğu yeni bir tuzak mı?
Türkiye’yi oyalamaya, zaman kazanmaya dönük yeni bir
mı?
Hem ABD hem İsrail hem de İran’ın Suriye ajandası üzerinden bakıldığında umutlu olmak büyük ihtiyaç. Ama
“temkinli olmak” mutlak zorunluluktur.
Anlaşma şimdilik,
PKK/YPG unsurlarının silahsızlandırılmasını, örgütlerin feshedilmesini içermiyor
ve
hayalinin ne olacağı gibi konularda
Sınır kapılarını, hava alanlarını, hükümet binalarını, petrol tesislerini merkezi güce devretmeyi içeriyor. Kamuoyuna açıklanan dışında “
” var mı, bilmiyoruz.
Ayrıca
ABD askerinin bölgeden çekilip çekilmeyeceği,
ABD’nin yıllardır
Fırat’ın doğusuna yığdığı silahların ne olacağı,
YPG unsurlarına Suriye yönetimi ve ordusu içinde nasıl bir yer verileceği de net değil.
Aslında
temel meselelere dair esaslı çözümler içermiyor.
TÜRKİYE ANLAŞMAYA NASIL BAKIYOR?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,
“Terörün sona erdirilmesine yönelik her adımı destekliyoruz. Dün varılan mutabakatın eksiksiz uygulanması Suriye’nin güvenliğine ve huzuruna hizmet edecek. Bunun da kazananı Suriyeli kardeşlerimizin tamamı olacaktır”
cümleleri, anlaşmaya Türkiye’nin bakışının netleşmesi açısından yeterli.
Türkiye, çözüm
nereden gelirse gelsin, hangi formatta
olursa olsun gelsin,
kapı aralayacak, “
” planını kolaylaştıracak her adımı destekliyor.
OPERASYON DA ASKERİ YIĞINAK
Ama görünen; Şam’da yapılan anlaşmanın
yönünde. Belki sadece bir “
” olarak kabul edilebilir.
Anlaşma açıklandığı saatlerde Türk savaş uçakları Tişrin Barajı çevresindeki PKK/YPG unsurlarını vuruyordu.
Operasyonlar şu an aralıksız devam ediyor.
Yine
Türkiye’nin bölgeye askeri yığınağı aralıksız sürüyor.
Eğer bazı adımlar atılıyorsa bu askeri
Anlaşmadan bir gün sonra;
Fırat Kalkanı bölgesinde Türk ve SMO’lu yetkililerin katıldığı toplantıda, PKK/YPG terör örgütünün Suriye topraklarından çıkarılması için mücadele edilmesi konusu teyit edildi.
Yani Türkiye için henüz bir şey netleşmiş değil ve mücadele devam ediyor.
AYNI ANLAŞMA DÜRZİLERLE DE YAPILDI
Suriye içinse bunu
olarak görebiliriz. Ülkede
yönetimin oturması, ordunun kurumsallaşması, İsrail işgal ve saldırıları, Dürzilerin isyan girişimleri
birlikte düşünüldüğünde, yeni Suriye yönetiminin çok önemli bir kazanım sağladığı söylenebilir.
Bir gün sonra
benzer bir anlaşmanın Dürzilerle de yapılması,
Fırat’ın doğusundaki işgalin sona ermesi ve
Şam’ın batısındaki tehditlerin zayıflatılması
yönünde, bu anlaşma, ileri bir adım olarak not edilebilir.
MÜDAHALEYİ KİM ENGELLEDİ?
TÜRKİYE’Yİ KİM DURDURDU? AMAÇ “ABD ÇÖZÜMÜ” MÜ?
Türkiye, PKK/YPG’nin Suriye’de bir şekilde varlığını devam ettirmesini hep bir tehdit olarak görecektir.
Suriye’de rejim değişti ama Türkiye’nin güvenlik kaygıları olduğu yerde duruyor. Hiçbir şey değişmedi.
Şam kurtulurken Fırat’ın doğusuna da müdahale yapılsaydı,
hem Suriye’nin iç bütünlüğü daha hızlı sağlanacak hem Türkiye’nin güvenlik kaygıları giderilecekti.
. Suriye yönetimi
“Türkiye’nin müdahale etmemesini biz istedik”
açıklaması yaptı. Türkiye içinde de
etkili ve güçlü çevrelerin bu operasyonu engellediği
, ertelettiği söylenebilir.
Belki başka bir
vardı, belki ABD planı için zaman kazandırıldı, belki
vardı, belki yeni Suriye yönetimini zora sokmamak için böyle yapıldı, bilmiyoruz.
Ama bizim coğrafyada sadece
“müzakere”ye bel bağlamak ölümdür. İki aşiret arasındaki kavgayı bitirmenin bile on yıl aldığı
bir bölgede, bu kadar büyük bir sorunun
ve sonsuz müzakerelerle çözülmesi çok zordur.
Kim bilir, belki de; “
”den “
”ya geçişin konusudur bu! Ama bizde güç dışında hiçbir şey tarihi değiştirmemiştir. Yine, er ya da geç iş oraya varabilir. Ama kaybolan zamanın bedeli ağır olabilir.
Suriye yönetiminin “
” ve tam oturmamış olmasının
mecbur bıraktığı bir “sabır” dikkat çekici
olsa da,
Türkiye’nin nihai hedefi YPG teröristlerinin tamamını Suriye’den çıkarmak,
çıkmayanları tasfiye etmektir.
Örgütün tasfiyesini ve
sağlamaktır.
Bunun dışında hiçbir “çözüm” son nokta olmayacaktır.
Böyle bakıldığında söz konusu anlaşma Türkiye için sadece bir başlangıç niteliğinde algılanabilir.
“ABD ANLAŞMALARI” BİZİM İÇİN
HER ZAMAN TUZAK OLMUŞTUR!
Anlaşma ABD tarafından organize edildi. Bu yönde açıklamalar yapıldı. Hiçbir ABD anlaşması Türkiye’nin kaygılarını düşünmez? Bu elli yıldır böyledir. On yıllardır PKK üzerinden Türkiye’yi vuran ABD.
Yıllardır Fırat’ın doğusuna “ordular donatacak” ölçekte silahı terör örgütüne taşıyan ABD. Suriye’nin parçalanması üzerine bir politika yürüten, PKK-İsrail ortaklığını kuran ABD.
Trump yönetiminde ipleri İsrail’in eline veren ABD. Suriye topraklarındaki İsrail işgaline destek veren ABD.
Hal böyle iken Şam yönetimini de tuzağa düşürme ihtimalleri oldukça yüksek. Hal böyle iken ABD girişimi ile yapılacak her tür anlaşmanın Türkiye’nin endişelerini merkeze alacağını düşünmek fazla iyimserlik olur.
ABD ve Avrupa’nın içinde olduğu hiçbir anlaşma bizim için iyi niyet taşımaz. Hep tuzak olmuştur. Bu, 1991 Irak işgalinden bu yana hep böyledir.
BUNU ABD DE KABUL EDECEK.
ABD, İsrail ya da PKK/YPG, her ne oyun içinde olursa olsun, işin varacağı nokta Türkiye’nin istediği gibi olacaktır. Bu hedefi ABD’nin de İsrail’in de değiştirme, sabote etme gücü yoktur. Yakın gelecekte de olmayacaktır. Neden?
“Patron Devletler” dünyasının birkaç patronundan biri Türkiye olacaktır. Bölgesel Süper Güçlerden biri Türkiye olacaktır. PKK/YPG üzerinden Türkiye’yi durdurmaya dönük bütün planlar, 15 Temmuz’da FETÖ ile denenen girişim başarısız olunca boşa çıkmıştır.
ABD VE BATI TÜRKİYE’Yİ DURDURAMADI.
Türkiye bu kadar güçlenmişken hiçbir ülkenin terör aparatları üzerinden kendisine ayar verme, kendisini terbiye etme girişimlerine izin vermeyecektir. Bu ülkelerin birçoğu şu an Türkiye’ye muhtaç, Türkiye’den savunma desteği istemektedir.
Türkiye Ekseni inşa edilirken terörün ve örgütlerin ayakta kalma şansı olmayacaktır. Çünkü uluslararası sistem tamamen çöktü. Ülkeler panikte. Avrupa panikte.
ABD ve Batı şunu artık kabul etmeli. “Türkiye’yi durdurmaya” dönük bütün girişimleri başarısız oldu ve sona erdi.
Aslında örgütler de panikte. Sahipsiz kaldılar. Sovyetler çöktükten sonra, muktedir generallerin üniformalarının, ödüllerinin, madalyalarının Moskova’da eskicilerde satılması gibi, örgütler de eskici pazarlarına düşecektir.
Böyle bir dönemde örgütlerin ayakta kalma şansı yok. Ezip geçerler. Paniğe kapılan ülkelerin kendini savunmaktan başka önceliği yok.
Bu yüzden, anlaşma ne olursa olsun, yeni bir tiyatro, yeni bir manevra, yeni bir şark kurnazlığı işe yaramayacak.
Zor olacak ama “son” olacak.