
Kim bilir kaç Yeter vardır ülkemizde? Kim bilir bu Yeter''lerin kaçı, ailenin altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu, on birinci çocuğu olarak dünyaya gelmiş bir kızdır?
Kim bilir bu Yeter''lerin kaçı, evin üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci kızı olarak doğmuştur da, anne baba, hele baba ''Yeter artık!'' ünlemini bir yakarış gibi bebeğine ad eylemiştir!
Durdu, Dursun, Döne gibi Yeter adı da, giderek daha az konuyor olmalı bir çocuğa. Salt dedelerin, ninelerin, babaların, annelerin adlarını yaşatmak niyetiyle, belki de çevrenin böyle bir beklentisi olduğunu görerek, bu beklentiye karşılık olsun diye konuyordur böylesi adlar çocuklara. Bu adları eskimiş, modası geçmiş, köylülüğü üzerinden atamamış adlar mı sayıyoruz? Yenilik, değişiklik, çarpıcılık, görülmemişlik, işitilmemişlik, biriciklik, ilginçlik uğruna; siyasal-dinsel eğilimlerimizi somutlaştırma uğruna; toplumun gelenekleşmiş adlarından farklı, ayrıksı adlar koymak iuçin yarışan yüzlerce aile var. Kimileri de çocuğuna ad seçerken, anlamını filân arama zahmetine düşmeden kulağa hoş geldiğini düşündüğü bir ses topluluğunu ''özel ad'' olarak yakıştırıveriyor. Belki de biricik yavrusunu, adıyla da biricikleştirdiğini sanıyor. Biricikliği arayışımızda seve seve katılabileceğimiz bir ortaklık ortamını bulamayışımızın, belki de böyle bir ortamın bulunmayışının payı yok mudur?
Yeter adında bir komşumuz vardı. Adından başka, nesi kalmış belleğimde? Şimdi bunu aramak, bunun için belleğimi taramak istemiyorum. Aklım başlıktaki ünlemde şimdi. "Yeter artık!" denecek ne çok şey var yanımızda yöremizde, sağımızda solumuzda! Ve "Yeter artık!" diye haykırıp duran ne çok insan var, topluluk var şurada burada!
"Yeter artık!" derken hep bıktırıcı, bezdirici, sıkıcı, sabır taşını çatlatıcı, tahammül sınırlarını zorlayıcı olumsuzlukları, inatları göğüslemeye; onları durdurmaya, etkisiz kılmaya çalışıyoruz. Oysa bu tepkiyi muhataplarımıza yönelmiş bir ikaz, bir ihtar, bir tehdit gibi yükseltmek yerine, kendimize yönelmiş uyarış, bir uyanış, bir silkiniş işareti olarak da algılayabiliriz. Diyebiliriz ki; bunlar, bu olup biten kepazelikler, mademki bana yetiyor, bana ulaşıyor, bana değiyor, beni rahatsız ediyor; öyleyse gerekeni yapmam için, bu rezalete hak ettiği tepkiyi göstermem için yeterli olmalı bu durum. "Yeter artık!" demekle yetinmemeliyim, yettiğini, yeter olduğunu hem görmeliyim, hem göstermeliyim. Gerçekten yettiyse, yetiyorsa, yeterse, yetecekse, yetsin! Yettiği apaçık anlaşılsın!
Bu böyle olmuyorsa, olamıyorsa, demek ki yetmemiş, henüz yeterince yeterli olmamış. "Yeter artık!" şimdilik yetersiz bir ünlem olarak kalacak demek. Yeterlik, özden gelen niteliklerin yanı sıra, çevrenin, toprağın, suyun, güneşin de etkilediği bir süreç olmalı. Yine de "Yeter artık!" diye bağırmak, hem rahatlatıcı hem belki az çok uyarıcı olabilir (mi)? Aslında bizim yeterlerimiz de, yetmezlerimiz de; sizin yeterleriniz de, yetmezleriniz de; onların yeterleri de yetmezleri de nasıl olsa bir gün bitecek; ölüme ve kıyamete bitişecek. Yetkin olan, yetecek, yetişecek!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.