
Bodrum''da üç günlük bir tatil geçirirken, "Günay"a gidip, Fedon''u dinlemek, adeta kaçınılmaz bir şarttı..
Biz de bu şarta uyduk..
Gerçek eski İstanbul''lu Fedon, sahneye de, dinleyicilerine de, repertuara da hakim bir sanatçı..
Bir Rumca şarkı söylerken, hepimiz bir ağızdan "ela, ela" (gel, gel) diye nakaratı tekrarlıyoruz.. "Sagapo" (seni seviyorum) deyince, hepimiz İstanbul''u terkeden, Bizans''tan kalma eski hemşehrilerimizi hatırlıyoruz..
Derken Bodrum''un "Çökertme"sine geçiyor ve hepimizde kalkıp, oynamak arzusu doğuyor..
"Çökertmeden çıktım Halil''im
Aman başım selamet
Bitez yalısına varmadan Halil''im
Aman koptu kıyamet"
Fedon''u "Günay"da dinleyen biz yüzlerce Türk''ün yanında, bir de, Yunanistan''dan gelen küçük bir Yunanlı grup vardı..
Hemen minik Türk-Yunan bayrakları çıktı.. Türk-Yunan kardeşliği alkışlandı.. "Komşu", "kardeş" gibi kelimeler, hem Türkçe, hem Rumca telaffuz edildi..
İster istemez yine düşündüm.. Bu kaynaşma için, ille de deprem felaketinin yaşanması mı şarttı?.. İnsan aklının yardımına, mutlaka doğal felaketler mi gelmelidir?
Bir başka şey daha dikkatimi çekti Fedon''u dinlerken..
O dinleyici kitlesinin arasında, başı örtülü hiç hanım veya muhafazakar görünüşlü hiçbir erkek Türk turist yoktu..
Hepimiz Türk''tük veya Türkiye''liydik..
Ama sanki Bodrum''un kendisi de, eğlence yerleri de, "bir kesim Türkler"in ilgi ve hayat alanının dışındaydı..
Türkiye, Yunanistan''la barışmanın veya dünyalı olmanın tadını, şarkılarla, türkülerle yaşamaktaydı..
Ama Türkiye''nin bir kesimi, Türkiye''nin bir başka kesimi ile, ayrı yaşıyor, ayrı eğleniyor, ayrı düşünüyordu..
Belli ki bir kesim diğeri hakkında "ahlak dışı yaşamı temsil ediyor" diye düşünürken, diğer kesim de onlar hakkında, "çağ-dışı yaşamı temsil ediyor" yargısına varmıştı..
Devlet "kamusal alan" diyerek, mukaddesatçı ve muhafazakar, bu kesim, kendi iradeleri ile, kamusal alanın sınırlarını, kendileri gibi olmayanların yaşam mekanlarını içine alacak gibi genişletmişlerdi.
İçki içenlerin yanında, içkiyi günah sayanlar yoktu.. Başı açıkların yanında, başı örtülü olanlar yoktu..
Türkiye, yıllardır kan davalı olduğu Yunanistan''la kaynaşıp, kucaklaşmaya hazırdı..
Ama aynı Türkiye''nin, farklı düşünen veya farklı derecedeki inanç ve ibadete sahip insanları, tatil ve eğlence mekanlarında bile, yollarını ayırmışlardı..
Bence Türk-Yunan barışından daha önemli olan sorun, Türk''ün Türkle barışının sağlanmasıdır..
Tatilde okumak için yanıma, Nilüfer Göle yönetiminde yapılan bir sosyolojik atölye çalışmasının ürünü olan "İslamın Yeni Kamusal Yüzleri" kitabını aldım. (Metis Yayınları)
Orada ilgi çekici bir gözlem buldum "laiklik" üzerine yapılmış..
Fransa, "laiklik"le, "din" ve "devlet"i ayırmış..
Türkiye ise, dini devletleştirmiş..
Bizim resmi laiklik öğretimizi benimsemiş Müslüman-Türkler, mukaddesatçıları eleştirirken, "asıl Müslümanlık bizimki" diye söze başlamaz mı?
Sağlığında siyasal İslam''a karşı resmi mücadele verirken, Müslümanların da mutsuzluğuna sebep olan bir kişinin, ölümü ertesinde, onun çok inançlı bir kişi olduğu falan anlatılmadı mı?
Türkiye, bu ikilemi aşmak zorunda..
Yaşam alanlarının, hayat tarzlarının ve tatil mekanlarının bile ayrıldığı bir toplum, komşu ülkelerle barışsa bile, bu "kalıcı barış"a yetmez..
Vah vah.. Çok ayıp!.
Medyada yine fırtınalar kopmakta..
Kartel-içi ve kartel-dışı tüm sermayeler, birbirlerine saldırıyor..
Acaba neden?
Ben hiç merak etmiyorum..
Sonunda nasıl olsa anlaşıp, yine "eski düzen"i korurlar..
Hafıza-i kartel, söylediğini unutmakla maluldur..
Bahçeli çok doğru söylemiş!.
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz''ı hükümete girmesi için cesaretlendirirken, ne güzel konuşmuş..
Şöyle demiş Bahçeli..
- Sayın Yılmaz hükümette yer alırsa, bu, Türkiye için çok yararlı olur. Sayın Yılmaz''ın deneyimlerinden ve birikimlerinden yararlanırız..
Bahçeli''nin bu sözlerinden özellikle "özelleştirme"den sorumlu bütün bakanlar, herhalde gereken miktarda uyarılmışlardır..
Örneğin 3''üncü GSM cep telefonu imtiyazı ihalesini yürüten MHP''li Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, yüzü kızararak, Bahçeli''nin "Yılmaz''ın deneyimleri" hakkındaki övgüsünü değerlendirmiştir.
Artık hepimiz biliyoruz ki, doğru olan, bir özelleştirme ihalesi öncesinde sorumlu kişinin, ihaleye katılacaklarla konuşup, rakamlar üzerinde tartışma yapmasıdır. TÜRKBANK özelleştirme ihalesinde, "Yılmaz''ın deneyim ve birikimleri"ni, nasıl değerlendirdiğini hepimiz gördük.. Meclis de, bunu akladı..
Enis Öksüz veya diğer bakanlar, bundan sonra, davranışlarını bu birikim ve deneyimlere göre ayarlamalıdırlar..
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.