|
İlginç bir oyun hikayesi

Hemen her gün koştura koştura oynadığımız ve saatlerce başından kalkamadığımız tavlanın hikâyesini öğrendiğimde şaşkınlığımı gizlemek pek mümkün olmadı. Meğer her fırsatta sırf hesabı karşı tarafa yüklemek için büyük bir dikkatle oynadığımız bu oyunun ne derin bir felsefesi varmış…

Tarihine baktığımızda oyunun bundan yaklaşık 14 asır öncesinde icat edildiği bilinir. Perslerin baş veziri Buzur Mehir tarafından tasarlanan bu oyunun pek çok kültürde karşılığı bulunmakta ve eskimeyen bir heyecanla tekrar tekrar oynanmaktadır. Özellikle şansa dayalı ve zihni yormadan oynanan bu oyunun psikolojiye de iyi geldiği bilinen bir gerçek. İki kişinin zarları elinde yuvarlayarak tahta alana fırlattığı tavlada sonuç ise tamamen şansa dayalı. Belki de sırf bu yüzden yaşlısından gencine büyük bir kesimin ısrarla bu oyuna yöneldiğini söylemek mümkün. Ancak bu basit ve eğlenceli düzeneğin felsefesi sanıldığı kadar yüzeysel değil. Özellikle tavla tahtasının üzerindeki işaretlerin ve oyundaki tüm malzemelerin bir araya gelerek bir zaman mefhumunu ön plana çıkarması oyunu daha da anlamlı kılıyor.

Meseleye daha detaylı bakarsak tavla tahtası bir senelik zaman dilimini karşılamaktadır. Tahtanın her oyuncuya karşılık gelen iki köşesi yani toplamında bulunan dört köşesi dört mevsimi temsil eder. Oyun alanındaki karşılıklı altışar hane yani toplamında on iki hane; on iki aya karşılık gelir. Burada yer alan otuz pul, ayın otuz gününü; pulların rengi olan siyah ve beyaz ise gece ve gündüzü simgeler. Ayrıca karşılıklı on ikişer haneden yirmi dört hane de günün yirmi dört saatlik dilimini karşılar. Son olarak oyunun yönünü belirleyen zar ise gün içerisinde belirsiz olarak yaşanacak olayları yahut şanslı ve şanssız döngüleri temsil eder.

Hint İmparatorunun satranç oyununu Pers İmparatoruna hediye etmesi üzerine karşılık olarak tavla oyunu tasarlanır. Öyle ki Hint İmparatoru; satrancı Pers İmparatoruna hediye ettiğinde hiçbir açıklamada bulunmadan oyunu bir mektup eşliğinde göndermiştir. Bu mektupta da şu cümlelere yer verir:

Kim daha çok düşünüyor,

Kim daha iyi biliyor,

Kim daha ileriyi görüyorsa

O kazanır…

Aynı zamanda bir savaş taktiğini temsil eden satrancın dönemin ünlü ve âlim ismi Buzur Mehir tarafından çözülmesi üzerine yine onun tarafından tavla icat edilir ve hediyeye karşılık olarak Hint İmparatoruna gönderilir. Bu sefer de oyunun açıklaması için mektupta şu ifadeler yer alır:

Evet,

Kim daha çok düşünüyor,

Kim daha iyi biliyor,

Kim daha ileriyi görüyorsa,

O kazanır;

Ama biraz da şanstır

İşte hayat budur…

Sonuçta Hint ve Pers aklının bir izdüşümü olarak ortaya çıkan satranç ve tavlanın günümüz dünyasındaki felsefi anlamı çok fazla dikkate alınmaz ve bilinmez. Bu oyunların anlam ve mahiyetini öğrenmenin ne gibi bir faydası var o da bilinmez. Fakat bana oldukça ilgi çekici gelen bu anlamın, sizde ne gibi karşılığı olacak ben de en çok onu merak ediyorum.

#Hint
#Pers
#Tavla
7 yıl önce
İlginç bir oyun hikayesi
Öcalan"ın elindeki rehine: Kürt sorunu
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!