|
MGK, RTÜK ve Apo davası

Kuranların bile kaçıncı hükümet olduğunu bilmekte zorlandığı kabine heyecanının hemen ardından Ankara''da gözler Milli Güvenlik Kurulu toplantısına çevrildi.

Kurulun ana gündem maddesi RTÜK ve bu çerçevede ortaya çıkan gelişmelerdi. "Yasadışı" olarak tanımlanan bazı yayınlar konusunda ne gibi tedbirler alınacağını konuşmak üzere RTÜK Başkanı Kutlu Savaş toplantıya çağrılmıştı.

"İrtica ve müstehcenlik" başlıkları altında Kutlu Savaş''a sorular soruldu. O da hazırladığı bir raporu Kurul''a takdim etti.

Toplantıda özellikle komutanların bazı konulardaki hassasiyetlerini ifade ettiği, ardından RTÜK Başkanı Savaş''ın "Bu konularda ciddi bir tanım sıkıntısı var. Mesela bir yayın hangi tanımla irtica propagandası kapsamına giriyor. Türbanlı öğrencilerin televizyonda görünmesini bile bu kapsamda görenler var. Bunlara açıklık getirmek lazım" dediği de toplantıdan aktarılan notlar arasında yer alıyor.

MGK gündeminin ana maddesi olan RTÜK''le ilgili gelişmeler, önümüzdeki günlerin en önemli tartışmaları arasında şimdiden yerini bulmuş durumda.

Bildiğiniz gibi yapılan bir yasa değişikliği ile frekans tahsisi ihalesine girecek firmalardan "Ulusal Güvenlik Belgesi" istenecek.

Bu belgenin kapsamına neler giriyor, ulusal güvenlik nasıl tanımlanıyor? Daha doğrusu nasıl yorumlanıyor. Bu soruları, gelişmeleri yakından izleyen bir isme sorduk.

"Bunun cvabını uzaklarda aramaya gerek yok. İşte Apo davası başlıyor. Bu davanın gelişiminde televizyonların izleyeceği seyir ve yapacağı yayınlar, onlar için tam anlamıyla bir sınav olacak."

Ortalıkta dolaşıp duran, şu kanal kapatılacak, buna frekans tahsis edilmeyecek türünden dedikoduları aktarmaya gerek yok. Bu konuda ortaya atılanlar, gerçeklerden çok temennileri ifade ediyor. Kaldı ki, bu konuda belirleyici olanların izlediği strateji, izleyebildiğimiz kadarıyla televizyon kanalı kapatmaktan çok "terbiye etme" üzerine kurulu.

Peki MGK öncesinden, manşetlere bu konuyu taşıyıp, ardından MGK''da yaşananları kıyıda köşede bir haber olarak verenlere ne demeli. Yoksa, bu telaşın arkasında başka gelişmeler mi var.

Mesela, deniliyor ki Doğan Grubu''nun yapılanmasıyla ilgili gelişmeler, bazı hassas yerlerde tedirginlik uyandıracak düzeye gelmiş. Bildiğiniz gibi Türkiye''de Aydın Doğan''a ait olan Hürriyet, Almanya''da halen Erol Simavi adına basılıyor. Ancak Aydın Doğan''ın yaptığı bir anlaşma gereği, 2000 yılı Ocak ayından itibaren, oradaki baskı da onun adına yapılacak.

Simavi-Doğan arasında oluşturulan bu kısmi dengenin bozulmasının ciddi bir rahatsızlık sebebi olduğuna dikkat çekiliyor. Dolayısıyla Doğan Grubu''nun attığı bu adım, kendisini önümüzdeki günlerde önemli sıkıntılarla karşı karşıya bırakabilir yorumu yapılıyor. Nitekim, Milliyet''in satışıyla ilgili söylentiler de yeniden hız kazanıyor.

Yani işin özeti, kimsenin eli sayfalarına, ekranlarına yansıttığı kadar rahat değil.

Bu arada asıl tartışılması gerekenler gündemde yer bile bulamıyor. Sadece Apo davasında değil, Türkiye''yi yakından ilgilendiren pekçok toplumsal olayda, haberlerin nasıl hazırlanacağından, sunuluşuna kadar "doğrudan müdahale" ile gerçekleşen süreç, nereye varacak. Bunun sonuçları hakkında öngörüsü olan var mı acaba?

Hele manipüle olmaya bu kadar hazır, bu denli teşne bir medyanın, gerçekten tüm bunları bir "milli" hassasiyetle yaptığını düşünmek için elimizde ciddi hiçbir neden yok. Hoş kimsenin bizi ikna etmek için çaba harcadığını söylemek de mümkün değil, ama bu soruların cevabından kimsenin kaçamayacağı günler o kadar da uzak değil.

il y a 25 ans
MGK, RTÜK ve Apo davası
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi