
Gazeteleri okuyunuz... Akit''ten Hürriyet''e, Zaman''dan Sabah''a, Radikal ve Yenibinyıl''a kadar, bütün gazeteler ve köşe yazarlarında yenilikçi rüzgârı esiyor.
Belli ki medya, Abdullah Gül''e avans verdi. Aslında, bu, Fazilet Partisi''ne verilen bir avans. Barışma ve diyalog arzusunu yansıtıyor aynı zamanda.
Hem FP, hem de Türkiye bir dönüm noktasında. Delegeler öyle büyük bir sorumluluk ve vebal altında ki!
Bundan yıllar sonra, geriye dönüp bakıldığında, FP içinde demokrasinin filizlenmesi, önemli bir dönemeç olarak değerlendirilecek.
Bir samimiyet göstergesi: "Devletin dayatmasına karşı çıkan Fazilet Partililer, kendi içlerinde eşit şartlarda, adil bir biçimde yarıştılar. Körü körüne itaat etmediler; ama isyan da etmediler. Mazi ile âtiyi buluşturmayı başardılar. Ve bunu başardıkları için iktidar oldular" denilecek.
Fazilet Partisi bir vakıf olsa, kendi doğrularını söyleyip başkalarını ikna etme mecburiyeti bulunmasa, bugünkü yönetim anlayışına karşı çıkmaya gerek yoktu.
Ama bir siyasi parti, programını gerçekleştirebilmek için, toplumun büyük çoğunluğunu aydınlatmalı, başarabilirse ikna etmeli.
Güven bunalımını aşıp, iktidara gelmeli ki, temsil ettiği kitlelere vaad ettiğini yerine getirebilsin.
* * *
Burada sadece başörtüsü konusunu ve yahut imam hatipleri ele almak istemem. Tabii, bu hususlar da kanayan bir yara. Bu sosyal yara siyasi bir talep olarak ortaya çıkıyor ve Fazilet Partisi''nin gündeminde de önemli bir yer işgal ediyor.
Ama her defasında gelişmeler, Fazilet Partili milletvekillerinin çaresizliklerini, tescil ve teyid ediyor.
Başörtülü kızlara af, ancak, başlarını açmayı kabul ettikleri takdirde çıkıyor.
İmam hatip okulu mezunlarının Polis Akademisi''ne girmesi yasaklanıyor. Zaten İlâhiyat hariç, bu okul mezunlarına üniversite yolu da tamamen kapandı.
Anne babaların 12 yaşından küçük çocuklara din eğitimi vermesi kanunen yasak.
Harp okulları, üniversiteye dönüşüyor. Ama, diğer üniversiteleri YÖK denetlerken, bu kuruluşlar her türlü sivil müdahale ve kontrolün dışında tutuluyor.
Askeri şûra kararları, hâlâ yargı denetiminden muhaf. Milli Güvenlik Kurulu danışma mercii iken, dayatma odağı haline geldi. Başbakanlık Kriz Merkezi, Başbakanlık Takip Kurulu gibi düzenlemelerle 28 Şubat kurumsallaştı.
* * *
Fazilet Partili milletvekilleri, bütün bu gelişmeler karşısında, kahroluyor. Fakat çabalar sonuç vermiyor. Kahrolmak, üzülmek de fayda etmiyor.
Çünkü siyaset, sonuç alma sanatı. Zaten siyasi partinin vakıftan farkı da bu. Hedefe varmak için halkı ikna etmek ve iktidar olmak gerekiyor.
Biraz güven bunalımının üzerinde durmak isterim.
Ülkemiz, bir kutuplaşmayı ve beraberinde korkuların kamplaşmasını yaşadı.
Bu güven bunalımı yüzünden, önce Refah, sonra da, onun devamı gibi görülen Fazilet Partisi, siyasetin dışına itildi.
Fazilet Partisi''ne haksızlık yapılıyor. Ama, tereddütleri ve endişeleri gidermek, Fazilet Partisi''ne yeniden siyaset içinde saha açmak, yöneticilerin görevi.
Evet Recai Kutan diyalog adamı. Doğrusu Abdullah Gül''den pek farkı da yok. Ama, parti, onun sağduyusuna ve dirayetli yönetimine bırakılmıyor.
Bir küskünler hareketi yaşanmasaydı, arkadan "gelenekçi" denilen ağabeyler, tabanın eğilimine ters düşecek şekilde Demirel''in görev süresinin uzatılması için propaganda yapmasalardı ve meselâ Recai Kutan ile teşkilâtı derinden yaralayan bir "Hizbullah krizi" yaşanmamış olsaydı, Abdullah Gül''ün aday olmasını gerektiren şartlar ortaya çıkmayabilirdi.
Recai Kutan gibi diyalog adamı olan Abdullah Gül''ün, korkuları yenecek, kuşkuları giderecek bir isim olduğu, basının desteğinden de belli.
Bir partinin, % 20, % 25 hatta % 30''luk halk desteğine sahip olması yetmez. Karşısındaki kitlenin de, bu partiye uzlaşılabilecek bir muhtemel partner gibi bakması lâzım.
Dostane mesajlar vererek "öteki" kaleler de fethedilmeli!
Türkiye''de bir hoşgörü iklimi isteniyorsa, samimiyet konusunda herkes ikna edilmeli.
Demokrasi türküsü söyleyen ağızlar kayıtsız şartsız itaat talep edince, hatta beyaza dahi siyah denilmesi emri verilince, çelişki doğuyor; kafalar karışıyor. İnandırıcılık kayboluyor. Takiyye ile birlikte korkular artıyor.
Bir yol ayırımında Fazilet.
Ya, hep mazlum, hep mağdur, hep mahkûm olacak. Darbe üzerine darbe yiyecek. Hep çaresiz, hep şikâyetçi kalacak.
Ya da, siyasette ağırlığını arttıracak. Mağdurların derdine derman, çaresizlere çare olacak. Yaraları saracak... Dindarlar üzerinden siyaset yapmayacak, ama onları ikinci sınıf vatandaş konumuna itenlerle kıyasıya mücadele edecek.
* * *
Boyun eğmeyecek. İnandıklarını, korkusuzca, pervasızca, birilerinin nasırına basma pahasına ifade edecek. Hiçbir zaman ürkerek doğrularından taviz vermeyecek, geri adım atıp özür dilemeyecek.
Bunu başarabilmek için gün ışığında siyaset yapacak. Gizli bir gündemi olduğu izlenimini yaratmayacak. İttifaklar kuracak; kaygıları giderecek biçimde şeffaf davranacak.
İlkelerini, inançlarını değerlerini savunurken, evrenseli kucaklamayı başaracak.
Bu haliyle, bütün dünyaya örnek teşkil edecek.
* * *
Türkiye''nin ve dünyanın gözü Fazilet Partisi''nde.
Fazilet Partisi, pistin başında kalkışa hazır bir uçak gibi.
Ya havalanacak, ya da......
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.