|
Ankara’nın başarısı, iç muhalefet kadar dışarının da kof olduğunu görmesidir...

Rusya, Fransa, Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, S. Arabistan, Yunanistan, Rum Kesimi, vs...

Bu parantezin Batı kanadı.

Doğu Akdeniz’i merkeze alan, bir ucu Ortadoğu olan; İran, Irak, Suriye, ABD, yine Fransa-Rusya-İsrail’i barındıran Doğu parantezinin kardeşi...

Akdeniz havzasında yaşanan çok uluslu, çok ittifaklı mücadelenin kanatları bunlar...

Parantezin her iki kanadının toplamı ne? Cirmi ne kadar?

Bu ülke ve ittifakları küçümsemek değil. Akıllıca da olmaz. Ancak bir kofluk ve savrukluk var. Bu denli stratejik coğrafya ve çekişmelerde, içi boş ve dağınık olmak, niceliğiniz ne olursa olsun hayal kırıklığına uğrar...

Türkiye’nin, diplomasisini ve askeri gücünü kullanma biçimi gösteriyor ki, Ankara’nın gördüğü ve teyit ettiği gerçek, adı geçen güçlerin “kof” olduğudur. Hem dış politika ve strateji üretme kabiliyetlerinin küflenmiş olması hem askeri güçlerinin bilhassa yüzleşmeler konusunda çürüyüp, hantallaştığıdır...

Bu cephe, Türkiye’nin küresel yeni normalin yükselen gücü olma aklı, potansiyeli ve son yirmi yılda geçirdiği acı tecrübelerden biriktirdikleri ile yüzleşti. Ayrı ayrı tüm kuvvet komutanlıkları ile ordusu, istihbaratı, Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, ilgili kurum-kuruluşları ve elbette liderliği ile gediksiz devlet senkronu bu dağınık ve liderliği eksik cephe ile tokuştu...

Sonucu biliyorsunuz; Libya’da sembolleşen, Akdeniz’in tümünde hissedilen tam saha baskı hali, artı, kısa/orta vadede, “Büyük Ortadoğu”nun, Güney Avrupa ve Kuzey Afrika’nın tüm siyasi dengelerini oynatma kapasitesi hatta vaadi!..

‘EZİKLER İTTİFAKI’...

Akdeniz’de uzak mesafe harekâtları için hava-deniz tatbikatı yaparak tüm yönlere neyle karşılaşabileceklerini göstermek.. Kalın gövdenin gösterisidir. Öte yandan, diyelim Mısır’ın Libya’ya vaziyet etmesi halinde, sadece tek bir cephede/mevzide mahçup olması durumunda Kahire iktidarının düşeceği gerçeğinin altının çizilmesidir. İzleyenler de ellerini yumuşak karınlarına götürmüştür...

Doğuda ise, İran-Irak-Suriye çizgisinin tüm hassasiyetlerini, zırhlarının inceldiği yerleri görerek ve göstererek, iki ayrı askerî harekâtın (Pençe-Kartal-Kaplan kombini) başlatılması...

MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Bağdat ziyareti odur. “Nerede, nasıl, arkasında kim olursa olsun vururuz”. İran Dışişleri Bakanı’nın Türkiye ziyareti de odur. Suriye’deki varlığının Rusya-İsrail-ABD tarafından zora sokulduğunun farkındadır. PKK/YPG/Barzani ile Irak ve Suriye’deki diğer bazı unsurların bir araya getirilerek Fransa ve ABD eliyle kurulmaya çalışıldığı yeni yapı da işte o aynı savrukluğa örnektir. Berbat plandır ve o kadar “eziktir” ki, Türkiye eziyor, tamamına çökmüştür. Devam ederlerse.. ‘Ek yerlerine’ de vuracaktır.

‘AMERİKA’ DENDİĞİNDE
HEP ‘AKLIMIZDA!’ DİYORUZ...

Akdeniz-Libya’da, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun sözleri, parantezin Türkiye tarafından nasıl yönetildiğinin/yönlendirildiğinin, açılıp-kapandığının ifadesidir; “Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye ve ABD olarak birlikte çalışmamızı önerdi. Sayın Trump da buna olumlu baktı ve bizim düzeyimizde yani dışişleri, savunma bakanları, istihbaratlar düzeyinde birlikte çalışma talimatı aldık...”

Amerika’nın oyuna girişine; Şam yönetimine, Esad, eşi ve 39 üst düzey yöneticisine yaptırım getirilmesi de eklenmelidir. Bu işbirliğinin, iki ülke arasındaki gerilim konularına da etkisi olacaktır. Tabii bunun için ABD Başkanlık seçimlerinin aşılması gerekmekte. Demek değildir ki, işte PKK/YPG konusunda sulhuz veya geçmişteki alacaklarımız cari değildir. “ABD” dendiğinde hep “aklımızda” diyoruz. ‘Kalbimizde’ diyenleri mimliyoruz...

Aynı desteye Fransa da ilave edilmelidir ama nasıl; Batı bir yandan Türkiye-Rusya ilişkisinin Libya’ya da sıçramasından korkuyor ama öte yandan bir NATO ülkesi (Fransa) asla kabul edilemeyecek bir coğrafyaya Rusya’yı sokmaya çalışırken, bir başka NATO ülkesi (Türkiye) tek başına Rusya’yı durduruyor!.. Bunu da görüyorlar.

Paris bunu NATO Genel Sekreteri, “NATO Libya için pozisyon almayacak çünkü üyelerimiz arasında uzlaşma yok” mealinde açıklama yapmışken zorluyor.

Fransa, Yunanistan hatta Rusya’nın kartları tükendi. Mısır, butik devlet Abu Dabi de tükeniyor. İsrail mutsuz ama çaresiz, sessizce pusuda. Ne yapacaklarını bulamıyorlar ve sürekli Türkiye’yi hedef alan, boylarını aşan açıklamalarının sebebi bu...

Yine de Ankara, Moskova’yı kırmak, dışlamak istemiyor. Buna hem Libya’da hem Suriye’de özen gösteriyor. Örneğin Sirte’de yavaşlamanın bir sebebi belki bu. Bir anda Rusya’yı kapının önüne koyacaktı. Şimdi Moskova, “Türkiye’yi ikna etmemiz lazım” diyor...

Diyoruz ya, süper güçler dahil oyuncuların tamamında bir savrulma, körlük var. Rusya’nın nasıl olup da, Libya gibi Afrika ve Akdeniz’e kapı olan ülkede iki üs açma ve askeri tahkimat yapa aklını kurduğu şaşırtıcıdır. O ana kadar gelişmeleri belli mesafeden izleyen ABD sahaya indi. NATO’yu devreye soktu ve AFRİCOM’la pekiştirdi.

Perşembe akşamı gelen haberler, ABD Hava Kuvvetleri’ne ait nakliye uçaklarının Almanya Ramstein Hava Üssü’nden Libya’ya uçuşlar gerçekleştirdiğini söylüyordu. Çavuşoğlu’nun üstteki açıklamalarıyla eş zamanlıdır. ABD’nin rahatsızlığı Rusya ile sınırlı değil; Çin’in Afrika’daki durumuyla birleştiriyor ve tehlikeyi anlıyor...

Uzatmayalım...

İki parantez ülkelerinin ortak kümesi çapsızlıktır. Şansızlıkları da yeni Türkiye’ye ve dünyanın en deneyimli liderine denk gelmeleri...

#Ankara
#Libya
#Muhalefet
4 yıl önce
Ankara’nın başarısı, iç muhalefet kadar dışarının da kof olduğunu görmesidir...
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti