|
‘Dıj güçler’ sizsiniz!

Türkiye şu anda ‘uluslararası güvenliğin’ en tepe ülkesidir ve bir başka ülke sıralamada yanına dahi yaklaşamaz. Mayıs’taki ‘seçim anı’ hem ülkemiz hem dünya için çarpıcı sonuçlar üretecek…

Bunu kavrayabilmek için şu an dünyada
tam ne olduğunu
bilmeniz gerekir. 7-8 yıllık öyküyü baştan anlatacak değilim ama Türkiye’nin iç politikasıyla birlikte dış politikasının tarihi bir eşikte bulunduğunu, bunun sadece ülkemiz için değil, bölge için de değil, dünya açısından belirleyici olduğunu anlamamız gerekiyor…

Emin olunuz, Türkiye’nin sıra dışı önemine vurgu yapan bu cümleleri kurmaktan bile korkan, özgüven eziği kesimlerle gidiyoruz sandığa…

Kuşkusuz, dünyanın sorumluluğunu hissederek hareket etmez seçmen ama mevcut küresel düzen içinde Türkiye’nin
eskisi gibi
mi yenisi gibi mi yaşamak istediği yönünde hareket edebilir…

***

Bu tür dönemlerde, yani seçimler, afetler, iç-dış ittifaklar el birliği ettiğinde, bunların da biti kanlanır. Hele dışarıdakiler kadar içeridekiler de beslemeye başlamışsa…

Terörist elebaşlarından birinin/PKK’nın, “ …
Lozan ittifakını çöpe atalım. Bizden istenen budur.
O yüzden artık bir finaldeyiz, bunu herkes anlamalı, zaferi hedeflemeli, finali yapmalı. AKP-MHP’yi gömmeli ….” şeklindeki sözleri de, İzmir’deki CHP organizasyonunda Sırrı Süreyya Önder’in Mustafa Kemal Atatürk’ün “yurtta sulh dünyada sulh” sözü üzerinden hareketle, “Türkiye’ye verilmiş yüzyıllık avans” ifadeleri de-yani, ‘bitti o süre’ diyor-“
Türkiye’nin varoluş kodlarına yönelik
”tir. Herhalde, tam da HDP ile seçimlere yönelik ortaklığın şartları/yöntemleri konuşulurken, CHP tarafından da İyi Parti tarafından da muhataplarına sorulmuştur?
“Seçimden sonraki seçim” (15/03) diye yazdığımız oydu. CHP ve İYİ PARTİ’nin-HDP ve ‘digerlerini’ ayrıca belirtmeye gerek yok, HDP’nin aidiyetlerini, diğerlerinin de herkesle şartsız işbirliği yapabileceğini artık biliyoruz-
Türk dış politikası için hâlâ ve hâlâ bir tek anlamlı kelime kurmamış olmaları manidardır…
Yasak savmak veya dostlar alışverişte görsün kabilinden bir iki genel ifadeden bahsetmiyorum; “
bugünkü dünya şartları altında
”, bir daha yazayım, ki, kıvırarak kaçamasınlar, “bugünkü dünya şartları altında”; ABD ile ilişkiniz ne olacak? Libya politikanız ne olacak? Rusya ile ilişkileriniz ne olacak? Çin’le ilişkileriniz ne olacak? Türk devletleri ile ilişkileriniz ne olacak? AB ile ilişkileriniz ne olacak? İsrail, İran, Körfez politikanız ne olacak? Kafkasya-Hazar, Ermenistan politikalarınız, Karadeniz, Mavi Vatan politikalarınız ne olacak?
Dikkat edilirse “genel sorulardır”. Yani, spesifik olarak S400’ler veya nükleer santral projelerini sormuyoruz. Çünkü gelirler, “yeşil enerji” diye nükleer santralleri durdururlar ama gerçekte yaptıkları, Türkiye-Rusya ilişkilerini ABD/Batı lehine sabote etmektir. Nitekim temsilcilerinden birinin, “
Rusya’ya NATO üyesi olduğumuzu hatırlatacağız
” şeklindeki sözleri ilginçtir…
Ruslar NATO üyesi olduğumuzu gayet iyi biliyorlar. Mesele şu ki, Türkiye, NATO’dan ve ABD’den yediği kazıklardan dolayı, mevcut iktidarın bağımsızlık politikaları nedeniyle Batı üyeliğini unutmak üzereyken
onların asıl demek istedikleri, “Türkiye’ye NATO üyesi olduğunu hatırlatacağız”dır…

İşte bu Türkiye’nin 20 yıllık tüm kazanımlarının sıfırlanması demek ve yine işte bu nedenle hiçbir seçmen buna ilgisiz kalamaz.

Türkiye, Batı eliyle Yunanistan sınırından itibaren artık Batı’dan kopmuştur. Moskova’da yapılan Çin-Rus zirvesinden itibaren de, İran-Suriye hattında bu ülkelerle “komşu”dur. Böylesine kalın parantezlerin arasındayken, sandıktaki seçiminiz nasıl bunlardan muaf olabilir. Dahası nasıl bu sorumluluktan kurtulabilirsiniz?

Tepeden tırnağa somut verilerle donatılmış, dünyadaki herkesin gözü önünde gerçekleşen bu gerçekler karşısında, “siz Erdoğan kalsın istiyorsunuz da ondan bunları söylüyorsunuz” muhalefetine söyleyecek söz kalmaz. Madem öyle, şu konuda anlaşalım; altılı masa kazanır da politikaları nedeniyle ülke eskiye dönerse, Türkiye kimin yakasına yapışsın? Biz de bunu bilmek istiyoruz…

***

Mevcut hükümete muhalif kesimlerin ve siyasi erkin el değiştireceğine ilişkin kanaate varıp, ‘
yörünge yenileyenlere
’ ait bir büyük yanılgının kamuoyunca fark edilmesi adına bir iki not düşmek gerekiyor…

Kendinize yatırım yapmanızı anlayabiliriz. İnsan doğası böyle maalesef. Ancak ülkenizi feda ederek olmaz. O zaman külahlar değişir…

Cari küresel sistem, yani Batı sistemi ve ideolojileri gözümüzün önünde pul-pul dökülürken, liberal ve/veya neo-liberal politikaları, AB ve Altılı Masa’ya çark etmek adına yeniden hem kutsayıp hem sandığa bunun için giderseniz.. Ve diyelim kazanırsanız,
Türkiye, sadece bir 10 yıl içinde tamamen değişecek dünyada iyot gibi kalır!
O yüzden Türkiye’de şu sıralar sık izlenmeye başlayan, “o eski günlere” öykünme riyakârlığının hemen bitmesi gerekiyor.

Bu tavsiyeyi de, “konuyu anlayan ama işine gelmeyenlere” yapıyoruz. Yok bir de, hem “konuyu umursamayıp” hem “iktidar gitsin de kim gelirse gelsin” aklıyla sandığa gidecekler var ise, ki biliyoruz varlar, onların seçimleri burada değil.. Aynı tarihlerde yapılacak başka seçimlerde kullanabilirler oylarını.

Yol ayrımındayız. Talih ve talihsizlik de aynı anda çünkü dünya da aynı yol ayrımında. Çoğu tercihlerini zaten yapmış, aidiyetlerini değiştirmek niyetinde de değiller. Türkiye ise, herkesin ömrünün yetebileceği vadede, çocuklarının geleceğini görebilecekleri bir tercihi yapma, dahası, dünyanın tercihlerini ve “hayatları” değiştirme şansına sahip bulunuyor.

Durum böyleyken böyle.. Duymadık, bilmiyorduk diyemezsiniz artık.

#politika
#Lozan
#ittifak
#AK Parti
#MHP
#NATO
#kod
1 yıl önce
‘Dıj güçler’ sizsiniz!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi