Türk Devletleri Teşkilatı yalnızca bir soy değil bir ruh ve dava meselesinin stratejik yansımasıdır. Tarih boyunca kurmuş olduğumuz kültürel ve dilsel bağlar bugün teşkilat sayesinde tarihin en kritik iktisadi ve siyasi dayanışmasının anahtarı olma yolunda ilerliyor. Ekonomik bağımsızlığın yanı sıra ekonomik güç unsuru her geçen gün artan ticaret hacmi sayesinde kendisini Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki ilişkilerin kalbi konumuna getiriyor. Türkiye’nin Azerbaycan’dan Kırgızistan’a geniş bir coğrafyada
Türk Devletleri Teşkilatı yalnızca bir soy değil bir ruh ve dava meselesinin stratejik yansımasıdır. Tarih boyunca kurmuş olduğumuz kültürel ve dilsel bağlar bugün teşkilat sayesinde tarihin en kritik iktisadi ve siyasi dayanışmasının anahtarı olma yolunda ilerliyor. Ekonomik bağımsızlığın yanı sıra ekonomik güç unsuru her geçen gün artan ticaret hacmi sayesinde kendisini Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki ilişkilerin kalbi konumuna getiriyor. Türkiye’nin Azerbaycan’dan Kırgızistan’a geniş bir coğrafyada ağırlığını hissettiriyor olması ihracat rakamlarını sayısal bir başarının ötesine taşıyor. Bölge ekonomilerindeki teknolojik gelişmelere ve sanayileşme süreçlerine doğrudan katkımız Türk Devletleri’nin küresel ekonomik düzende rekabet edebilme gücünü ve cesaretini artırıyor. Yatırım fonları başta olmak üzere pek çok finansman modeli Türk dünyasında ortak projelerin finansmanını sağlamakla kalmıyor aynı zamanda bölgenin alt yapısını da güçlendiriyor. Ortak enerji ve ulaşım projeleri başta olmak üzere büyük ölçekli projelere zemin hazırlanması konusunda bu fonlar kritik önem taşıyor. Bugün Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ve Hazar Denizinden Avrupa’ya enerji aktarım merkezi olan Türkiye, geçiş ve ekonomik bir merkez olmanın ötesinde enerji güvenliğini sağlayan stratejik avantajlara sahip ülke konumuna sahip oluyor.
Türkiye’nin ekonomik ortaklığın ötesinde bölgedeki siyasi istikrarın ve güvenliğin garantörü olma arzusu başta terörizmle mücadele, sınır güvenliği ve bölgesel çatışmaların önlenmesindeki işbirliklerinin kurulmasının önünü açıyor, ülkemizin bölgesel barışın teminatı olmasına imkan tanıyor. Özellikle Azerbaycan Türklerinin Ermenistan karşısındaki haklı davasında Türkiye’nin vermiş olduğu diplomatik ve askeri destek bölgesel barışın sağlanmasında etkili bir rol oynamıştır. Şuşa zirvesi başta olmak üzere organize edilen ekonomik, siyasi ve güvenlik toplantıları Türk Devletleri arasındaki siyasi dayanışmanın güçlenmesine ve bölgedeki her türlü tehdide karşı ortak strateji geliştirme bilincini pekiştiriyor. Türk Devletleri Teşkilatı’nın çok yönlü ve güçlü bir ittifak yapısına kavuşması teşkilatın bölgesel güç olmanın ötesinde küresel bir aktör olmasının önünü açıyor, güçlü ve etkin bir rol oynamayı stratejik bir yol haritası haline getiriyor.
Ekonomik, siyasi, güvenlik ve kültürel alanda her geçen gün derinleşen işbirliği, Türkiye’nin liderliğinde Türk dünyasını yeni bir çağa taşıyor. Türkiye bu yüce çınarın gölgesinde sadece ülke çıkarlarını değil aynı zamanda Türk halklarının ortak geleceğini şekillendiriyor, Türk Devletleri Teşkilatı’nı küresel bir güç merkezi haline getirmeyi hedefliyor. Ticaret yolları, enerji projeleri ve stratejik güvenlik işbirlikleri bu misyonu gerçekleştirme potansiyelini gösteriyor. Türk Dünyasının ortak geleceğini şekillendiren Türkiye vizyonu çok kutuplu dünya düzeninde kendi etki alanını genişletmekle kalmıyor gelecek nesillere uzanan bir istikrar ve refah inşa etme çabasını temsil ediyor.