|
Hazır ol cenge ister isen sulhu salah

Geçen hafta Suudiler Türkiye"ye sessiz sedasız bir ziyaret yaparak dev bir anlaşmaya imza attılar.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman bin Abdulaziz Âl Suud, Dışişleri Bakanı Suud el- Faysal ile birlikte Türkiye"ye geldiler, yapılan görüşmelerden sonra 21 Mayıs 2013 günü Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün huzurunda Türkiye - Suudi Arabistan Savunma Sanayii Alanında İşbirliği Anlaşması imzalandı.

Öncesinde Suudi Arabistan Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Bin Abdullah el Cübeyl Türk mevkidaşı Orgeneral Necdet Özel ile görüşmeler yaptı. El Cübeyl Cumhurbaşkanı Gül ve başbakan Erdoğan tarafından da kabul edildi.

Bu üst düzey kabulden sonra Suudilerin seri üretime hazır hale gelen milli tankımız Altay ve insansız hava aracımız Anka"ya talip oldukları ortaya çıktı.

2 milyar dolarlık bir anlaşmanın ön görüşmeleri yapılmıştı.

İşin siyasi ve uluslar arası rekabet boyutları bir tarafa Türkiye"nin savunma sanayinde geldiği nokta açısından fevkalade önemli bir gelişmeydi.

250 adet tank satmak öyle sıradan bir alışveriş değildir. Büyük devlet işidir.

Daha dün tankının modernizasyonunu dahi İsrail"e yaptıran, insansız hava aracını İsrail"den satın alan Türkiye"nin, bugün hem tankını hem de insansız hava aracını üretecek, üretmek bir yana ihraç edecek düzeye gelmiş olması önemli, çok önemli.

Aslında terörle mücadelede gelinen noktada savunma sanayiinde dışa bağımlılıktan kurtulma seviyesini yakalamış olmamızın payı da küçümsenmemelidir.

Türkiye bölgesel aktör olmanın ötesinde küresel aktör olma yolunda hayli mesafe kat ederken bunun sadece dış politika ayağının olmadığı başka alanlarda olduğu gibi savunma sanayiinde de kendine yeten bir ülke olmamızın katkısının büyük olduğunu düşünüyorum.

Dün dışa bağımlılığımız müseccel iken bugün kendi silahlarımızın modernizasyonunun yüzde 90 oranında yurt içinde yapılıyor olması küçümsenmemelidir.

Artık savaş ve nakliye uçaklarımızın modernizasyonu bile yurt içinde yapılmakta.

Son on yıl içinde savunma sanayinde AR-GE"ye ayrılan payın artırılmasının Türkiye"yi dışa bağımlılıktan büyük oranda kurtardığını görmek bir vatandaş olarak aslında hepimizi gururlandırmalıdır.

Mesela Suudilerin seri üretime geçecek olan ALTAY tankını ABD"nin ürettiği ABRAMS tankına tercih etmesi biraz da ALTAY"ın rekabet gücünden kaynaklanmaktadır. ABRAMS"ın birim fiyatı 8.5 milyon dolar iken ALTAY"ın birim fiyatı 5.4 milyon dolardır ve 600 mühendis geliştirme çalışmalarını yürütmektedir. Sadece bu tankın AR-GE"si için bir milyar dolar ayrılmış olması önemlidir.

Ve mesala TSK için üretilen ve Ocak ayında uçuş testleri tamamlanarak, seri üretime geçilme aşamasına gelen ANKA, 200 kilometrelik link menziline ve 18 saat uçuş kapasitesine sahiptir.

İnsansız hava aracı bilindiği gibi dünyada sadece ABD ve İsrail tarafından üretiliyordu.

Artık üçüncü bir ülke daha var o da Türkiye.

Türkiye ayrıca milli helikopterinin deneme uçuşlarını da tamamladı biliyorsunuz.

Artık 20 çeşit tabanca, tüfek ve makineli ürüten, kendi tankını topunu imal eden, helikopter, insansız hava aracı, uzay uydusu yapan, savaş gemisi inşa eden, füzelerini ve mühimmatını kendisi üreten ve 29 ülkeye ihracat yapan bir Türkiye var.

İnsanı yok etme amaçlı bu araç gereçlerin imalatı çok sevinilecek bir durum değil aslında. Ama Ortadoğu gibi bir bölgede bulunuyorsanız ve büyük devlet olmak böylece hem kendi ülkenizin hem bölgenizin hem de insanlığın barışına katkıda bulunmak istiyorsanız cenge de hazır olmanız gerekiyor.

Önümüzdeki yıllar fevkalade önemli yıllar ve Türkiye artık küresel aktör olarak yeni bir misyonun sahibi olmak mecburiyetinde.

Küresel güç olmanın getirdiği/getireceği sorumlulukların bilincinde bir Türkiye görüyoruz.

Türkiye artık sadece TC vatandaşlarının umudu değil aynı zamanda bölge insanının umudu bir ülke.

Özenilen ve kapısında bekletilen Batının da gıpta ettiği bir ülke.

Bir de şu anayasa meselesi hal yoluna girse.

11 yıl önce
Hazır ol cenge ister isen sulhu salah
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’