|
Topa sert giren bir yazı...

İstanbul''a gitmişken, gazeteye uğrayıp internet adresine gelen e-mail''lere bir bakayım dedim. Baktım, okuyuculardan bayaa "meyil" var. (Öhö öhö!) evet, epeyi...

Mail''leri sırayla ve keyifle yukarıdan aşağıya doğru okurken, bir de ne göreyim; bilgisayarın imlecini büyük bir ünlemin, canıma okumak üzere taa yurtdışından yola çıkmış, büyük bir ünlemin üzerine getirmişim! Mezkur ünlem, ardına dev bir toz bulutu takmış, öyle Hun akınları felan gibi, üstüme üstüme geliyor! Okurum belki iyice anlarım diye, icabında katmerli olsun diye, mesajına İngilizce çevirisini de ekleyip öyle yollamış! İngilizce''si lazım değil, ama bu mail''in Türkçe''sini sizinle mutlaka paylaşmak isterim. Konu: İki hafta önce yazdığımız "Yeşil Pop Başörtüsü İçin Bir şeyler Yap" yazısı...

"... ''Öyle bir zaman gelecek ki ümmetimde zina, ipek, şarap ve müzik âletleri mübah görülecek...'' Allah Resulü bu hadisinde, müzik âletleriyle zinayı aynı kefeye koyuyor. Ve siz, gençlere zinayla aynı kefeye konan bir şeyle hak aramalarını söylüyorsunuz. Çok cesursunuz! Bunun vebalin altına herkes giremez doğrusu! Kirli suyla çamaşır yıkanmaz derler. Kötü şeyler kutsal amaçlara hizmet edemez. Lütfen yazınızı geri alınız. Zira çocukların kafalarını karıştırıyorsunuz. Dediğinizi yapmaya kalkarlarsa, günah sizin de boynunuza..." (S. G.)

Bundan birkaç ay önceydi galiba. Mina Urgan, Nebil Özgentürk''ün o fazla şekerli programında konuşuyordu ve buyuruyordu ki; "Biz Neyzen Tevfik''i çok severdik. Ney çalarken onu dinlemekten zevk alırdık. Ama o öldükten sonra, neyi aşırı dinciler çalmaya başladı. Ney onların simgesi haline geldi. Şimdi sevmiyorum artık dinlemeyi..."

Sefa G. de en az bu edebiyat profesörümüz kadar dar bir kapıdan bakıyor dünyaya. Onun için topa bu kadar sert giriyor ve bizden, "çocukların" kafalarını karıştırmamak için yazımızı geri almamızı istiyor. Söylemek zorundayız ki, burada geriye alınacak olan yazı değil; Sefa Bey''in bizzat kendisidir. Bütün bir ümmeti, kafalarının etrafı soyut bir çitle çevrilip korunması gereken "çocuklar" olarak gören anlayışıdır. Müzik "kirli su" mudur? İnanmıyorum! "Çamaşır"ların, böyle soyut bir tartışma için doğru seçilmiş nesneler olduğundan emin değilim.

Şimdi, verilen bu hadisin en azından "müzik âletleri" kısmı, herhalde doğru olamaz. Çünkü biz, Peygamberimiz''in (s. a. v.) Medine sakinlerine eğlenmeyi -elbette ki belli bir terbiye içinde eğlenmeyi- yasak etmediğini biliyoruz. Def çalmayı serbest bıraktığını da biliyoruz. Bunları biliyoruz, ama asıl mesele nedir? Asıl mesele, Sefa Bey ve benzerlerinin, bu dünyayı kasvetli bir neşesizlik alanı olarak gören kurak anlayışıdır bana göre. Biz, yıllarca asık suratlılığı takva; hareketsizliği vakar olarak algıladık. Öğretilmiş, zavallı keyifsizliğimiz prim yaptı ve biz de görevimizmiş gibi somurttuk! Ben de dahil, halt etmişiz! Yeryüzü hiç yamyassı, çorak, basık bir tavanarasına benziyor mu ki, bunu ona reva görüyoruz! Hayır ve elbette ki sinik, pusmuş yaşamasızlığımızın açık bıraktığı yerleri, inancımızdan kestiğimiz parçalarla, böyle Sefa Bey Amca gibi yamamaya kalkıştık...

Neyse. Başka mesajlar da vardı, ama yerimiz dar, oynayamıyoruz. Söz konusu yazımızla ilgili olarak birkaç müzisyen kardeşimiz rahatsız olmuş, sitemde bulunmuşlar; "Olur mu canım, biz gitarlarımızı alıp eylemlere katıldık. Sesimiz o kadar çıktıysa suç bizde mi!" diye. Gözden kaçan o birkaç kişiden özür dileriz...

24 yıl önce
Topa sert giren bir yazı...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi