|
Muhalefet the end!

Lafı eğip bükmeden, sona da bırakmadan tespiti şuraya koyalım: Türkiye''de ana ve yavru muhalefet, yolun sonuna gelmiş, duvara toslamıştır.

30 Mart gecesinden itibaren başlattıkları Cumhurbaşkanlığı tartışmaları ile kendilerine yok hükmü vermişlerdir. ''90 yıllık çınar'', ''Cumhuriyetin kurucu'' partisi olmakla övünen CHP, kendi içinden çıkacak bir adaya halkın teveccüh göstermeyeceğini her haliyle itiraf etmektedir. Mansur Yavaş illüzyonuyla, Çankaya Köşkü için serap görmektedir. CHP''nin girdiği çıkmazı öyle derin analizlerle açıklamaya da hiç gerek yok. Sadece 30 Mart Seçimlerinde ortaya çıkan şu mikro veri dahi, ana muhalefetin düştüğü varoluşsal acziyeti göstermeye yeterli. Adıyaman''ın Sincik İlçesi''nde, 71 üyesi olan CHP"nin adayına, sandıktan sadece 1 oy çıkmış. ''Yeni CHP'' diyerek çıkılan yolun, ''Yeter CHP''ye dönüştüğünü bu resim net anlatıyor. Şu örneklerle de devam ettirmek mümkün: 135 kayıtlı üyenin bulunduğu Kilis Musabeyli''de CHP adayına 5 oy çıktı. 41 üyeli Batman Hasankeyf''te 4, 179 üyeli Sivas Hafik''te 8 oy, 548 üyeli Aksaray Gülağaç''ta 7 oy alınabildi. Kendi üyelerinin bile oy vermediği, halkla hem akıl hem de gönül bağları kopmuş olan bir partinin portresidir bu. Fosilleşmiş ve artık bir daha canlanması mümkün olmayan bir yapı CHP. 11 yıldır, AK Parti''ye karşı, her türlü müdahaleyle, suni teneffüs, kalp masajı, elektro şok, organ nakli vs ile hayatta tutulmaya çalışılan ama her türlü tedaviyi reddeden bir siyasi yapı ile karşı karşıyayız. Çünkü CHP''yi oluşturan ideolojik formasyon, ona giydirilen tek tipçi, çoğulculuğu reddeden, farklılıkları benimsemeyen ruh 21. Yüzyılda var olmasına en önemli engel.

Hiçbir kutsalları yok!

Uzun zamandır, ortalıkta dolaştırılan bir yorum var. Hani ''halkımız AK Parti''ye alternatif bir parti çıksa, kesin ona oy verir'' diye. İşte bu yorumun sahipleri de, bu ''alternatif'' Parti''nin CHP olamayacağını biliyorlar. CHP''nin değişme kabiliyetinin yitirdiğinin de farkındalar. Dahası, bu yorumu dilden dile aktaranların kendileri de AK Parti''ye alternatif olacak bir partiye, kendilerinin de oy vermeyeceğini gayet iyi biliyor. Çünkü bu saatten sonra AK Parti seçeneğini aşacak, ona alternatif olacak bir siyasi yapının da yine Anadolu''nun lisanıyla konuşması, onun aklına ve kalbine sahip çıkmasının gerektiği gün gibi ortada. O halde AK Parti''ye alternatif arayanlar bir kez dürüst olsunlar ve desinler ki, ''kardeşim biz AK Parti''yi aşacak, halkın diliyle konuşan, Türkiye''yi siyasi, tarihi ve kültürel mirasıyla buluşturacak bir parti aramıyoruz. Peki ne arıyoruz? Kontrol edebileceğimiz, dışarıdan müdahaleler ile yönetilebilir/yönlendirilebilir, halkın değil bizim sesimize kulak veren bir parti istiyoruz.'' Ama bunu kendilerine dahi söyleyecek cesaretleri yok. Aynayla karşı karşıya kalacak yüzleri yok. O nedenle her seçim mağlubiyeti ertesinde, Başbakan Erdoğan''dan bir balkon konuşması istiyorlar. Tıpkı yaramaz bir çocuğun, her vazoyu kırmasından sonrası, annesinden şamar yiyip, tekrar onun huzur veren göğsüne sığınması gibi. Başbakan Erdoğan her balkon konuşmasında ''biz'' dedikçe onlar bunu, kendi günahlarının affedilmesi olarak algıladılar. 12 yıldır Türkiye''yi hep olağanüstü seçim süreçlerine sokmalarına rağmen, kendi davranışlarını olağan, ahlaki ve demokrat olarak gördüler. Öfkelenen AK Parti, oyunu kömür makarna karşılığı satan onlar için hep AK Partili seçmen oldu. Halbuki madalyonun diğer yüzünde farklı bir hikaye daha var. Kendi iktidarlarının devamı için Türkiye''yi ateşe atan, kendi müreffeh yaşamlarının, "lifestyle"larının devamı uğruna, kendi oylarına ve milletin oylarına ipotek koyanlar da onlar oldular. Öyle ki daha düne kadar, hor gördükleri, ciltlerce ne kadar kötü bir yapılanma olduğunu anlattıkları/okudukları paralel yapının kaset ipiyle kuyuya bile indiler. Anladık ki inandıkları hiçbir değer, dayandıkları hiçbir kutsalları yokmuş. Kendi iktidarları sürmesi için her türlü değerden, tereyağından kıl çeker gibi vazgeçmeleri, her türlü çamura yatmaları mümkünmüş.

Masum ve mağdur beyaz Türk!

Şu sıralar, sonradan görme beyaz Türk, pop sosyolog önderliğinde, yeni bir argümana sarılma peşindeler. O da neymiş, Türkiye, ''Milliyetçiler ve İslamcılar'' olarak ikiye ayrılmışmış. Bu modası çoktan geçmiş argümanın belirli kesimler tarafından hemen sahiplenildiği de görülüyor. Sonradan görme beyaz Türk sosyologumuz, belirli kanallarda dolaşarak, beyaz Türk''ün faziletini ve aslında ne kadar ''masum ve mağdur!'' olduğunu anlatarak bu ayrışmanın temellerini atmak için nafile turlarda. 2015 seçimleri için alt yapısı hazırlanan bu argümanın Türkiye''de geçerlilik sahibi olması mümkün değil. Ama işte maksat ana ve yavru muhalefeti, bitkisel hayatta yaşatabilmek, ta ki yeni bir yönetilebilir parti bulunana kadar. Öyle ki bu sonradan görme beyaz Türk, Türkiye''nin millet olma vasfını yitirdiğini dahi iddia edebiliyor. Türkiye''nin 100 yıl sonra ilk kez gerçek anlamıyla millet olmaya başladığı, hamurun yoğurulduğu bir süreçte, böylesi bir yorumu ancak uzaylılar yapabilirdi. Ankara''nın caddelerine Anadolu halkının sokulmadığı, Yahudi, Rum, Ermeni yurttaşların ötekileştirildiği ve zorla vatanlarından uzaklaştırıldığı, 6-7 Eylül gibi yakıcı olayların yaşandığı, Kürtlüğün Kart-Kurt sesiyle ilişkilendirildiği, ananın çocuğuyla ana dilinde konuşamadığı, inancını yaşamanın bir tehdit olarak algılandığı, 411 el kaosa kalktı manşetlerinin atıldığı, 367 gibi karar rezaletlerinin yaşandığı bir Türkiye mi millet vasfını temsil ediyordu?

Hadi canım sen de! Türkiye yavaş yavaş da olsa, içine sıkıştığı bu deli gömleğinden kurtuluyor ve bin yıldır bu topraklarda mayası bulunan gerçek anlamıyla millet sistemine geri dönüyor. Başbakan Erdoğan da bunun işaretini ''Birinci Meclis ruhuna geri dönmeliyiz'' diyerek verdi.

Evet, suni gündem/argüman oluşturmaktan, Şükrü Hanioğlu''nun isabetle işaret ettiği gibi; ''kırıkçının kırmızı macunu''nu andıran yetmiş yıllık söylemin de temcit pilavı gibi usanmadan toplumun önüne koymaktan bıkmıyorlar. Ne var ki artık yolun sonuna gelindi ve geri sayım başladı. Muhalefet the end!

10 yıl önce
Muhalefet the end!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset