|
Kût"ül Amare Zaferi...

"Ve haberci diyor ki: n''oldu Bağdat Nerde onu koruyan sur ve perde" (Sezai Karakoç)

Bu coğrafyada yaşayanlar için nehirlerin özel bir anlamı vardır. Şiirlere, romanlara ve öykülere konu olmuşlardır. Vatan toprakları küçülse de nehirlere olan özlem veya nehirlere yüklenen misyon değişmemiştir.

Balkanlar''a gittiğimizde Tuna, Mısır''da Nil nehri hem yaşamın kaynağı hem de tarihin kendisidir. Anadolu, Suriye ve Irak''ta ise Dicle ve Fırat''tır.

Cumhuriyet dönemi şairleri, Sakarya, Yeşilırmak, Kızılırmak, Fırat ve Dicle''yi konu alırlar.

Tuna''nın kaybı milletin hafızasında derin bir yara açmıştır. Dicle''nin hasar raporları henüz tespit edilememiştir.

Muallim Naci Bağdat dönüşünde Tuna''ya olan hasretini ve hüznünü "Dicle" adlı şiirinde dile getirir:

"Bereketin çoğalınca

Tuna coşup taşıyor hayalimde

Tunalaştın gözümde gittikçe"

dizelerinde Dicle-Tuna eşleşmesini yapar.

Yürek coğrafyamız ve tarihimiz, Tuna, Dicle ve Nil nehirlerinin havzalarında saklıdır.

Kut''ül Amare, ümmet bilincinin Dicle havzasında kazandığı son zaferin hikâyesidir.

Osmanlı I. Dünya Savaşı''na girmeye karar verdiğinde ilk savaş ilanı Rusya İmparatorluğu''ndan gelmişti. İlk toprak kaybı ise, İngilizlerin Ekim 1914''te Bahreyn''i, Kasım 1914''te Fav yarımadasını işgal edip, ardından Bağdat''a bağlı önemli bir liman kenti olan Basra''yı almalarıyla olmuştur.

İngilizler bu işgali Irak petrollerine el koymak, Hindistan yolunun güvenliğini sağlamak ve Almanların açık denizlere inme ihtimalini ortadan kaldırmak için yapmışlardı.

Basra''nın işgali ve Bağdat''ın tehdit altında olması Osmanlı Devleti''nde şok etkisi yarattı. Bağdat bu millet için çok önemliydi. "Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz" demişlerdi.

Yerel halkla takviye edilmiş küçük birliklerin İngilizleri durdurma ihtimali yoktu. Enver Paşa, İngiliz ilerleyişini durdurmak için organizasyon ve gerilla savaşı yeteneği olan Teşkilat-ı Mahsusa''nın kurucusu ve lideri Süleyman Askeri''yi bölgeye gönderdi.

Aralık 1914''te, Basra''yı geri almak amacıyla cephe komutanlığına atanan Süleyman Askeri Bey, yerli Araplardan, Kürtlerden ve gönüllülerden yararlanarak topladığı kuvvetle, Şuayyibe''de İngilizlere karşı taarruza geçti ve yenilgiye uğradı.

Süleyman Askeri, yenilginin kendi eseri olduğu düşüncesine kapılarak intihar etti. Yerine Albay Nurettin Bey atandı.

Önemli bir direnişle karşılaşmayacağına inanan İngilizler, Basra vilayetindeki stratejik mevkileri ele geçirerek buradaki durumlarını sağlamlaştırmayı ve Bağdat''a ilerlemeyi hedefliyorlardı.

İlk olarak Kurna''yı daha sonra da Kût''ül Amare''yi işgal ettiler. Türk Ordusu Bağdat''ın güneyinde bulunan Selman-ı Pak''a çekilmişti. Bağdat artık tehdit altındaydı.

İngilizler, 22 Kasım 1915''de Selman-ı Pak''ı almak ve Bağdat''a yürümek için harekât başlattılar.

Osmanlı kuvvetlerinin başında, Albay Nurettin Bey''le aynı rütbede olan Enver Paşa''nın amcası Halil Bey vardı.

İngilizlerin cephe hattını yarma yolundaki çabası başarıya ulaşmak üzereydi ki Albay Halil, ihtiyat kuvveti olarak beklettiği 5. taburuna şu emri verdi:

"Ateşle beraber süngü hücumuna kalkılacak ve düşman, sağ tarafından vurulacaktır. Çarpışma ölene kadardır."

5. taburun saldırısı, İngilizleri şaşırttı ve ağır kayıplar vererek Kut''ül Amare''ye çekildiler.

Türk kuvvetleri Kut''ül Amare''yi kuşattı ve komuta yetkisini Albay Halil Bey üstlendi. 19 Nisan 1916''da, Von der Goltz Paşa ölünce, Halil Paşa 6. Ordu Komutanlığı''na atandı.

Osmanlı ordusu lojistiğini, İngilizler de kuşatılmış ordularına yardımı Dicle nehrinden sağlamaya çalışıyordu. Artık savaş Dicle havzasında devam ediyordu.

İngilizlerin kuşatmayı yarmak için yaptıkları harekâtların tümü Osmanlı ordusunun başarılı karşı koyuşuyla boşa çıkartıldı.

Kuşatma 4 ay 23 gün sürdü.

29 Nisan 1916''da General Sir Charles V. F. Townshend komutasındaki İngiliz birliği teslim olmak zorunda kaldı.

İngilizlere göre Kut yenilgisi "1842''deki Kabil bozgunundan beri İngiliz ordusunun yaşadığı en aşağılayıcı hezimet" idi. Tarihçiler ise bunu İngiliz savaş tarihinin en önemli mağlubiyeti olarak görürler.

Mirliva Halil Paşa, Kut''ül Amare zaferini kazanan orduya bir konuşma yaptı. Bu konuşmada;

"Arslanlar!

Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.

Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut''u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir.

Fakat buna karşılık bugün Kut''ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum.

Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir.

Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır.

İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale''de, ikinci zaferi burada görüyoruz" diyordu.

Kut''ül Amare zaferi 1952 tarihine kadar "Kut Bayramı" olarak kutlanmıştır. Türkiye''nin NATO üyeliği dolayısıyla bu kutlama kaldırılmış ve zafer unutulma aşamasına kadar gelmiştir.

Uzun süredir Irak''ın içinde bulunduğu kaos, aslında bölgenin I. Dünya Savaşı''nda Osmanlı''nın elinden çıkmasıyla başlar.

Kut''ül Amare, kardeşliğin, yiğitliğin ve nice kahramanların unutulmayacak hikâyeleriyle dolu bir zaferdir.

Zaferin 96. yılı kutlu olsun.

12 yıl önce
Kût"ül Amare Zaferi...
Rezidanstan devrimci, poker masasından himmetçi!...
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!