7 Ekim sonrasında İsrail’in askeri ve politik açıdan Gazze ölçeğinde istenileni elde edememesi, Netanyahu’nun Gazze konusunda nasıl bir projeksiyona sahip olduğu konusundaki eleştirileri de artırdı. Ateşkesin sonunda ne olacak ve İsrail Gazze konusunda nasıl bir politika benimseyecek gibi birçok sorunun cevabı oldukça muğlak. Bir sonraki gün ile ilgili ne yapılacağı noktasındaki belirsizlikler üzerinden ilerleyen bu işgal sürecini kendi açısından bir plana sabitleyen Netanyahu, Gazze 2035 planı ile neyi hedeflediğini göstermişti.
Askeri ve politik olarak Hamas’ı bitirmeye niyetli olan Netanyahu’nun Gazze ölçeğinde bu başarıyı sağlayamadığı açık. Bir direniş hareketi olarak geniş bir toplumsal tabana dayanan Hamas’ın agresif bir askeri kapasite kullanımına rağmen etkisiz hale getirilememesi, üzerine düşünülmesi gereken bir konu. Nitekim 7 Ekim’den bu yana Hamas’a yönelik ciddi operasyonlar düzenlenmiş, komuta kademesindeki birçok isim de suikasta maruz kalmıştır. Buna rağmen İsrail, askeri açıdan zafer elde edememiş ve bu süre içerisinde Hamas’a yeni katılımların olmasının da önüne geçememiştir. Direnişi eksen alan Hamas, zamanla toplumsal desteğini artırmış ve kamusal alanda ürettikleri meşruiyetle gücünü tahkim etmiştir.
Esir takaslarının kademeli biçimde ilerlediği bu günlerde, dikkat çeken önemli bir ayrıntı var. Bir yanda İsrail lobisi ve lobinin desteğiyle süreci çerçeveleyen devasa bütçeli medya platformları diğer yandan da sınırlı derecede medya enstrümanlarını kullanmak suretiyle olayı uluslararası kamuoyuna aktaran Hamas. İsrail açısından büyük bir itibar kaybı olarak değerlendirilen bu sürecin her aşaması, Hamas’ın askeri kapasitenin yanı sıra etki gücünün boyutlarını da göstermektedir. Bir tür kamu diplomasisi etkisi de yaratan esir süreci ile ilgili enstanteneler, Netanyahu’nun ofisi ve İsrail lobisi tarafından etkisizleştirilmeye çalışılmaktadır.
Benzer bir yaklaşım Türkiye açısından da geçerli. Hem medya gerçekliği üzerinden İsrail apartheid devletini bütün dünya kamuoyuna gösteren hem de insani yardımlar ve diplomasi trafiğiyle Filistinlilerin haklı mücadelesinin yanında duran Türkiye de benzer bir çerçevelemeye tabi tutulmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamas heyetini kabul etmelerini terörizmin finansmanı olarak değerlendiren Netanyahu hükümeti yetkilileri, Türkiye’nin NATO’da olmaması gerektiğine dair de itirazlar ortaya koymaktadırlar.
Benzer bir etiketlemeyi BM üzerinden de yapan hükümet yetkilileri, UNWRA’ya yönelik ciddi bir karalama kampanyası yapmaktadırlar. Hatırlanacak olursa Yahya Sinvar’ın şehit edildiğinde yanındakilerin UNRWA kimliğine sahip olduğu yönünde sahte fotoğraflar paylaşılmıştı. 7 Ekim’den bu yana Batılı devletleri de tehdit ederek UNWRA’ya yönelik maddi desteğin sonlandırılması noktasında ciddi bir diplomasi yürüten İsrail, süreçte aracı ya da doğrudan rol alan bütün aktörleri hedef
almaktadır. Son olarak aynı zamanda İngiltere vatandaşı olan Emili Damari’nin serbest bırakılmasının ardından, İngiliz hükümetini de hedef almışlar ve hükümetin UNRWA’ya destek olmasını gayri meşru ilan etmişlerdir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.