İsrail’le haftalık görüşme yapıyorlar

04:0016/12/2025, Salı
G: 16/12/2025, Salı
Yahya Bostan

MSB Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk basın toplantısında ilginç bir ifade kullandı. “Bazı ülkeler, terör örgütü SDG’yi silah bırakmama konusunda cesaret-lendiriyor” dedi. Ankara’da bu meselelere vakıf kiminle konuşsanız “bazı ülkelerin” açılımını şöyle yapar: Bazen İran, bazen Fransa. Bazen ABD içindeki bazı klikler. Ama en çok İsrail (Yazmıştık… SDG’ye askeri uyarı hazırlığı, 9 Aralık). Duyduğuma göre SDG içindeki bazı yapılar, İsrail’deki bir klikle sık görüşüyormuş. Bu görüşmelerin sıklığı neredeyse

MSB Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk basın toplantısında ilginç bir ifade kullandı. “Bazı ülkeler, terör örgütü SDG’yi silah bırakmama konusunda cesaret-lendiriyor” dedi. Ankara’da bu meselelere vakıf kiminle konuşsanız “bazı ülkelerin” açılımını şöyle yapar: Bazen İran, bazen Fransa. Bazen ABD içindeki bazı klikler. Ama en çok İsrail (Yazmıştık… SDG’ye askeri uyarı hazırlığı, 9 Aralık).

Duyduğuma göre SDG içindeki bazı yapılar, İsrail’deki bir klikle sık görüşüyormuş. Bu görüşmelerin sıklığı neredeyse haftalık bir periyod kazanmış.

Oysa, bir kaynağıma göre, Şam ve SDG, eylül-ekim aylarında müzakere yapıyordu. “SDG’nin yüzde 75’i Savunma Bakanlığına, yüzde 25’i polis gücüne entegre olsun, Şam komuta etsin” teklifleri gündemdeydi. Ancak kasım ayı başında bu müzakereler kesildi.” Kasım ayında ne oldu? Önemlidir.

NETANYAHU DİŞ GÖSTERİYOR

Bundan birkaç ay öncesine kadar İsrail, gidişatı belirleyen tek aktördü. 7 Ekim olaylarını fırsata çevirmiş, (Lübnan, Suriye, İran saldırılarıyla) bölgede tek hegemonik güç olma arayışına girmişti.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump’ın yan yana oturduğu BM’deki Gazze toplantısı (24 Eylül), ardından Mısır’da atılan imzalar iç ve dış politikada Netanyahu’yu zora soktu. Üstüne 11 Kasım tarihli Trump-Şara (Fidan’ın da katıldığı) Beyaz Saray buluşması geldi. Bu toplantılarda Suriye, DEAŞ’a karşı uluslararası koalisyonun parçası oldu. Ben bu tabloya İsrail’in ricatı diyordum (Bakınız; Ortadoğu’da bir şeyler oluyor dedirten o istifanın perde arkası, 18 Kasım).

PALMİRA SALDIRISININ ŞİFRESİ

Bu gelişmeler karşılığında Trump’ın Netanyahu’ya muhtemel vaadi, içeride başarı olarak satabileceği “İbrahim Anlaşmalarıydı.” Burada kilit unsur S. Arabistan’dır. Veliaht Prens Selman Trump’la 18 Kasım’da bir araya geldi. “İbrahim Anlaşmaları için önce iki devlet yol haritasını göreyim” dedi. Bu dönüm noktasıdır. İsrail Başbakanı bundan bir gün sonra Suriye’deki işgal birliklerini ziyaret ederek açık bir provokasyon yapmıştır.

Provokasyonların devamı şöyledir… 23 Kasım: Humus’ta Sünni bir çift vahşi bir şekilde öldürülerek Aleviler hedef yapıldı, mezhep kavgası körüklenmek istendi. İkinci ve çok büyük provokasyon 13 Aralık Cumartesi günü yaşandı: Suriye ve ABD ordusunun, Palmira’daki ortak devriyesi sırasında, Suriye ordusuna sızan bir DEAŞ’lı terörist 2’si asker 3 Amerikalıyı öldürdü. Bu saldırıyı yapanlar “SDG’siz DEAŞ’la mücadele edemezsiniz, DEAŞ Suriye ordusunun içinde” mesajı vermek istedi. Ama Trump suikastten çıkmış, şerbetli bir adamdır. Mesajı okudu. Karşı mesaj verdi: “Bu saldırı Suriye ve ABD’ye yapıldı. Şara çok öfkeli. Ciddi bir misilleme yapılacak.” Bu, saldırıyı yapanların istemediği bir sonuçtur.

SDG’DEN YIĞINAK BİLGİLERİ GELİYOR

SDG içerisinde fikir ayrılığı yaşandığı, Şam’a entegrasyonla, silah bırakmaya karşı çıkan farklı ekiplerin gerilim yaşadığı bölge medyasına yansıyor. Suriye Aşiretleri Yüksek Meclis Başkanı al Asad demiş ki… “Entegrasyonu aksatan kanat anlaşmanın uygulanmasına tamamen karşı.” Lübnan merkezli El Mudun da “10 Mart anlaşmasının olası çöküşüne karşı SDG -Rakka’da- tünel kazma çalışmalarını hızlandırdı” demiş. Türk güvenlik ve istihbarat birimleri bu gelişmeleri yakından izliyordur.

DEM METNİNİN SATIR ARASINI OKUMAK

SDG’nin Terörsüz Türkiye sürecini yakından ilgilendirdiğine şüphe yok. Çok ilginçtir… DEM Parti’nin Terörsüz Türkiye dili de kasım ayında değişmeye başlamıştır. DEM’in kullandığı kavram seti İmralı’nın 27 Şubat çağrısındaki ifadelerden uzaklaşmıştır.

İşaretleri geliyordu. “Entegrasyondan, barıştan” bahsediliyordu. Bunun ne anlama geldiğini yazmıştık. Öcalan’ı aktörleştirme çabasının sürecin ruhuna stratejik zarar verdiğini, süreç sonrası önerilen modelin kabul edilemez olduğunu vurgulamıştık. Daha sonra yeni gelişmeler yaşandı. DEM Parti’nin kavram setine sığdırdığı talepleri somutlaştı.

DEM Parti, İstanbul’da Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı topladı. Sonuç bildirgesinde “Öcalan’ın serbest bırakılmasını mümkün kılan yasal düzenlemelerden”, “Ulus devlet modeli sorunlarından”, “Çatışmaya yol açan katı ve merkeziyetçi anlayışlardan”, “AB’nin barış sürecine arabulucu veya garantör olarak katkı sunabileceğinden” bahsedildi.

Daha sonra parti, TBMM Komisyonuna süreçle ilgili raporunu sundu. Bu raporda yine “merkeziyetçi devlet anlayışı” eleştirildi, “yerel özerklik imkanlarına” vurgu yapıldı, “eğitimde ve kamu hizmetlerinde ikinci dil” tartışmasına kapı aralandı, “vatandaşlık tanımının değişmesi gerektiği” ifade edildi (Başka bir çok detay var, buraya sığmaz.)

SİNİRLERİMİZ ÇELİK GİBİ OLMALI

Bu taleplerin DEM raporuna girmesi, TBMM raporuna gireceği ya da yasalaşacağı anlamına gelmez. Bu bir pozisyondur. Belki de örgüte dönerek “Biz elimizden geleni yaptık” diyebilmenin altlığıdır. Ancak örgütü tatmin eden bu öneri ve beklentilerin kamuoyunda derin bir rahatsızlık yaratacağı da açıktır.

Herkes serinkanlı, sabırlı ve yapıcı olmalı. Terörsüz Türkiye sürecinde en kritik aşamadayız. Örgüt öyle ya da böyle silah bırakacak. Hedeflere ulaşıldığında terör prangasından kurtulmuş, huzur ve kardeşliğin pekiştiği bir Türkiye Cumhuriyeti’ne uyanacağız. İsrail’in bozmak için elinden geleni yaptığı bir projeden bahsediyoruz. Bu bile süreci başarıya ulaştırmak için yeterli sebep değil mi?

#İsrail
#SDG
#MSB
#Yahya Bostan