
İsrail, bölgede kaybettiği zemini tekrar yakalamak için saldırganlaşıyor. Türkiye’nin ulusal güvenliğini yakından ilgilendiren iki konu var. Birincisi Tel Aviv’in Rum Kesimi ve Yunanistan’la geliştirdiği ittifaktır. Doğu Akdeniz için oluşturulan “hızlı müdahale gücü” Yunanistan’ın İsrail’in kayığına bindiğini gösterir. Ukrayna savaşından sonra Avrupa-Türkiye ilişkilerinde yaşanan iyileşme, Atina’yı yeni askeri ittifak arayışına itmektedir. Ancak ateşle oynuyorlar. İsrail kural tanımaz bir ülkedir. Kontrol edilmezse bölgede yeni çatışmaları tetikleyebilir. Atina İsrail’le ortaklığı nedeniyle kendisini hiç beklemediği gerilimlerin içinde bulabilir. Öte yandan, Türkiye’ye hasmane tutumun öyle ya da böyle bedeli olur.
İkinci konu elbette Suriye. Washington, bölgede kurmaya çalıştığı “mimari” kapsamında İsrail ve Suriye’yi masaya oturtmaya çalışıyor. Şara’nın geçtiğimiz ay Washington’a gerçekleştirdiği ziyaret öncesinde, “İki ülke anlaşma imzalayabilir” haberleri çıkmıştı. İsrail’in 8 Aralık’tan sonra işgal ettiği bölgelerden çekilmeyi kabul etmemesi süreci durdurdu.
İsrail Suriye’ye saldırı düzenliyor. En büyüğü 28 Kasım’da, Beyt Cin köyünde gerçekleşti. Aralarında çocukların da bulunduğu 13 Suriyeli yaşamını yitirdi. Bu saldırı dönüm noktasıdır. Saldırıdan bir kaç gün sonra (1 Aralık), Trump’ın özel temsilcisi Barrack apar topar Şam’a gitti. Şara’yla görüştü. Görüşmede Barrack’a “Suriye kamuoyu İsrail saldırılarına karşı misilleme istiyor” denildiği anlaşılıyor. Bu, Şam’ın İsrail saldırılarından duyduğu rahatsızlığın açık bir ifadesidir.
Aynı gün ABD Başkanı Trump İsrail’i doğrudan ilgilendiren bir mesaj yayınladı. “Suriye’nin müreffeh bir devlete dönüşümünü engelleyecek hiçbir şeyin yaşanmaması çok önemlidir” dedi. Trump’ın Netanyahu’yu Beyaz Saray’a davet etmesi bu mesajın devamıdır. 29 Aralık’ta Washington’da gerçekleşecek görüşme bölgeyle ilgili pek çok şeyin netleşmesi açısından önemli olacak.
Bu görüşmenin hazırlığı için Trump’ın özel temsilcisi Thomas Barrack, önce Tel Aviv’e gitti, ardından Ankara’ya geldi. Tel Aviv’de Netanyahu, Ankara’da Dışişleri Bakanı Fidan ile görüştü. Tel Aviv’de bu iki konu (Gazze, Suriye) hakkında ne konuşulduğunu merak ettiğim için Fidan-Barrack görüşmesinin detaylarını araştırdım. Kaynaklarım “Görüşme baş başa oldu” diyerek kendilerinde de bilgi olmadığını söyledi. Bu yüzden meseleyi anlamak için açık kaynaklara, özellikle İsrail ve ABD medyasına yöneldim…
Bir. Sızan bilgilere göre… Barrack Netanyahu ile Gazze’de ateşkes planının ikinci aşamasını konuştu. Bu kapsamda Türkiye’nin Uluslararası İstikrar Gücü’ne katılımı en önemli başlık. İsrail direniyor. ABD ikna etmeye çalışıyor. Geçtiğimiz hafta Doha’da çok sayıda ülkenin katılımıyla, CENTCOM tarafından bir toplantı yapıldığı ileri sürüldü. Türkiye katılmadı. İsrail de toplantıda yoktu. CENTCOM’un Ankara’daki muhataplarına “İsrail Türk ordusunun toplantıya katılımına karşı çıkıyor” dediği belirtiliyor. İsrail, uluslararası gücün misyonunu “Hamas’ın silahlarını toplayacak birlik” düzeyine indirmeye çalışıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri Gazze’ye giderse, İsrail bu amacına ulaşamayacak. Bu yüzden sonuna kadar direniyorlar.
İki. Barrack-Netanyahu buluşmasının ana konusunun Suriye olduğu belirtiliyor. Amerikalılar Netanyahu’dan rahatsız. ABD medyasına göre Dışişleri Bakanı Rubio, Trump’ın damadı Kushner ve özel temsilci Witkoff rahatsızlıklarını açık bir şekilde dile getiriyorlar. Barrack’ın bu rahatsızlığı Netanyahu’ya yansıttığı söyleniyor.
Üç. İsrail medyası şu iddiada bulundu: “Barrack ve Netanyahu, İsrail’in güvenlik tehditlerine karşı Suriye topraklarında operasyonel olarak hareket etme özgürlüğü konusunda anlaştı.” Kaynaklarıma sordum. Doğrulamadılar.
Dört. İsrail tarafı ABD’yi maniple etmeye çalışıyor. Suriye’de ABD ordusuna düzenlenen saldıyı DEAŞ’ın değil “Şara’nın geçmişte yer aldığı bir örgütün” yaptığını ileri sürüyorlar. ABD yönlendirilmeye çalışıldığının farkında.
Beş. İsrail bu hamleyi yaparken SDG’den bazı isimlerin de Beyrut’ta Hizbullah yönetimiyle bir araya geldiği, Lübnan’da kalan Baasçı bazı eski istihbaratçılarla görüştüğü konuşuluyor. SDG’nin 10 Mart anlaşmasının çökme ihtimaline karşı tünel kazmaya başladığını daha önce yazmıştık. Bu bilgi de SDG’nin İsrail’in yanı sıra Hizbullah ve Baas kalıntılarıyla bölgesel ittifak arayışına girdiğini gösteriyor.
Altı. İsrail medyası, “Netanyahu direnmeye çalışsa da Trump istediğini alacak” diye yazıyor. Trump’ın istediği “bölgesel mimari” kapsamında İsrail-Suriye güvenlik anlaşmasının kotarılması. Barrack-Fidan görüşmesini sorduğum kaynaklar “bilgi yok” dediler ancak şunu söylemeyi de ihmal etmediler: “İsrail ve Suriye’nin anlaşacağı bir kulvara girildiği anlaşılıyor.” Ortaya nasıl bir tablo çıkacak? 29 Aralık’ta, Beyaz Saray’da gerçekleşecek o görüşmeyle anlayacağız.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.