|
Ben de sana soruyorum

Yok böyle olmayacak.



Artık çetelesi de tutulamadığı için bilmem 50 bini geçti mi terör kurbanlarımızın sayısı… ama belli ki artık böyle gitmez.



Daha kestirme bir şeyler yapmalıyız.



İç savaş meselâ… şöyle şenlikli, bol gürültülü, çok kanlı olanından bi tane patlatalım gitsin.



Madem Edelman “Türkiye iç savaşa gidiyor”, Rubin “Türkiye bölünecek” diyor… Sert, tiz seslerle uyalım şu üst aklın dediğine de olsun bitsin.



Herkes hazırlığını yapsın şimdiden;



Türkmense Kürt komşu, iş arkadaşı falan, Kürtse Türkmenler için işaretlemeye başlasın kurşun kalemle bir not defterine…



Aleviler ve Sünniler eksik kalmasın, onlar da aynısını yapsın.



Muhafazakârlarla laik ve sosyal demokratların, milliyetçilerle solcuların da aynı işlemi titizlikle yapmasında büyük fayda var.



Sonra iç savaş çıkınca “Ben kimi kesecektim” ya da “Ama rakibimin pompalı tüfeği var, bu sayılmaz” falan gibi şikâyetlenmelerin sonuçlanması, müdüriyetin bu konuda bir karara varılması vesaire uzun sürer… demedi demeyin.



E peki birbirimizi kandırmayalım madem. Madem sen Türkmen Kürt Laz Çerkes Sünni Alevi sosyal demokrat ülkücü sosyalist milliyetçi hatta etnik siyaset taraftarı dahil hepiniz… kardeşlerim hepiniz bunca vartayı bunca zamandır atlatırken birbirinizi kesmeyi aklınızın ucundan getirmediniz, gelse de “töbe töbe” deyip aklınızdan kovarsınız öyleyse her terör saldırısında bu cevvaliyetinizin sebebi ne?



PKK uzun vadede bile bu topraklardan bir şey alması hâlâ ihtimal dahilinde olmayan ama şimdilik Suriye'de tutunduğu Ortadoğu'nun Kuzey Kore'si olma peşinde kim ne isterse her zaman yapmaya hazır teşne pozisyonunu koruyor.



Bundan sonra da koruyacak.



Onun, emellerinin ve patronlarının niyet ve amelleriyle mücadele ayrı, o mücadele içinde tavır olarak psikolojik olarak yenik düşmek ayrı.



Ben yoruldum gidenlerin ardından kalan fotoğrafların, hikâyelerin önüme düşmesinden.



Bir insan gidince kalan hatıraların, solan umutların, yakınlarının ölene dek taşıyacağı o kalp yırtılmalarının ne demek olduğunu kendi tecrübelerimle birleştirip düşünmekten, hissetmeye çalışmaktan çok yoruldum.



Hepimiz yorulduk.



Kelimeye bakmayın yorgunluk değil kast ettiğim, takatimizin kesilmesi her seferinde yeniden yeniden yeniden…



Çok kalmadı. Geçecek bu günler de.



Amerikan'ın yeni silah sevkiyatı, Rusya'nın hesapları, Şam'da ayakta kalma çabaları, Suriye ve Irak haritalarının masaya yatırılması, İran'ın kalan gücünü de seferber etmesi, İngiltere'nin İsrail'in sessizliği, Çin'in uçak gemisi, Almanya'nın Fransa'nın kafasını bir gösterip bir geri çekmesi… hepsi yaklaşmakta olan son oturuma doğru sürekli değişen raks hareketlerinden başka şey değil.



Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek, yeni, 2017'nin Yalta Toplantısı muhtemelen Yalta'da toplanmayacak çünkü Ukrayna'nın da kaderi belirlenecek bu sefer.



Ama tıpkı ilki gibi çok geniş bir coğrafyanın nasıl paylaşılacağının kararlaştırılacağı bir Yalta toplantısı yaklaşıyor hızla.



O toplantıya bir iç savaşın eşiğinde veya ortasında girmeyeceksek yani o toplantı bizim için bir otopsi masası olmasın istiyorsak ne yapacağız?



20 Ocak'ta Trump işbaşına geçtikten, göreve getirdiği birbirinden sertlik yanlısı generaller kaldıkları yerden ama bu sefer bu işi bir nihayete vardırma kararıyla kolları sıvadığında sadece ABD değil bütün muhatapları da pozisyonlarını netleştirmiş olacak.



İkinci Cihan Harbi nasıl Almanya ve Kore'yi bıçak gibi ikiye böldü, bu bölünmeyi Almanlar ve Koreliler ne kadar benimsedi, onlara sorma ihtiyacı duymayanlar kimlerdi… herşey ortada.



Burası ne mağlup edilip taş taş üstünde bırakılmamış Almanya ve ne bir işgalden diğerine yuvarlanırken erken Soğuk Savaş'ın sıcak oyun alanı Kore… ne de biz Alman ya da Koreliyiz.



Hepsini biliyorum.



Bilmediğim, bütün olup bitenlere karşı ve olabileceklere karşı “biz” neyiz, kimiz, hesabımız kitabımız tamam mı?



Millet olarak bin yıldan fazladır bir arada yaşama kabiliyetimizi düşünerek mi yoksa sadece alışkanlıkla mı sürdürüyoruz?



Sakin kafayla, öncelikle de kendi sınırları içindeki sorunlara hep birlikte odaklanma kabiliyetimiz hâlâ sürüyor mu?



Kendimizi derleyip toparlamadıkça elin oğlu ve maşaları bomba da patlatacak gerilimlerimizi de kaşımaya seviye yükselterek devam edecek.



Farkında mıyız?



Cevaplar bende değil, ben de size soruyorum…


#Edelman
#Rubin
#Aleviler
#Sünniler
#ABD
il y a 7 ans
Ben de sana soruyorum
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yıldızlar bir bir kayıyor!
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?